Skull & Bones kapalı beta inceleme içeriğimize hoş geldiniz. Ubisoft’un seneler önce duyurduğu ve uzun süre sessizliğe gömülen oyununu nihayet oynama şansı yakaladık. Ekibimizin sevgili editörlerinden Atakan Gümrükçüoğlu ile birlikte okyanusta ve açık denizlerde korsanlığın tadına baktık. Yakın zamanda çıkacağını bildiğimiz oyun için son düzlüğe girildi ve bizler de oyun hakkındaki görüşlerimizi sizlerle paylaşıyoruz. Dolayısıyla bu yazı aynı zamanda “Skull & Bones için heyecanlanmalı mıyız?” sorusuna yanıt verme gayesiyle yazıldı. Gelin korsan temalı yeni Ubisoft oyununa birlikte göz atalım.
Skull & Bones: Kimsenin tam anlamıyla ne bekleyeceğini bilemediği bir oyun
Bildiğiniz gibi Ubisoft, Skull & Bones’u ilk kez 2017 yılında E3 oyun fuarında duyurmuştu. Bugünlerde artık E3 fuarı yapılmayacak olması ayrı üzücü olsa da duyurunun bu kadar erken yapılması da oyuna zarar veren unsurlardan birisi oldu. Uzun yıllar sessizliğe bürünen oyun hakkında da ilk kez bu yıl ciddi görüntüler ve bilgiler gelmeye başladı. Ancak oyuncular -buna ben de dahilim- Skull & Bones’tan ne beklemesi gerektiği hakkında kesin bir görüş sahibi olamadı.
İşte bu yüzden, kapalı beta süreciyle ilk kez oynamaya başladığım Skull & Bones’a kafam çok karışık şekilde girmiştim. Oyunun korsan temalı bir “gemi savaşı oyunu” olduğunu biliyordum fakat 2023 standartlarını göz önünde bulundurduğumuzda, artık oyunlardan ekstra mekanikler barındırmasını da bekliyoruz. Nitekim Skull & Bones’a da aynı hevesle girdim. Gelin görün ki oyun, benim için bir zaman makinesi işlevi görmekten öteye gidemedi.
Sizlerle kendi görüşlerimi paylaşmadan önce, ekibimizden Atakan’ın oyun hakkında görüşlerine de yer vermek isterim.
Duyurulduğu günden günümüze çok yaklaşamamış
Skull & Bones’a ilk girdiğimde her PC oyuncusunun yapacağı gibi önce ayarlar kısmını ziyaret ettim. Performansı ne olursa olsun, oyunun bana sunabileceği en yüksek görselliği görmeye çalıştım. Bunu her oyunda yaparım. Ancak gördüklerimden sonra “ya ayarlar kısmı doğru çalışmadı ya da bu oyun 2018’de çıktı” diye düşündüm. Ubisoft’un kendi oyun motoru teknolojisi olan Anvil ile geliştirilen yapım, görünen o ki Assassin’s Creed Mirage’ın geliştirildiği motorun eski bir sürümünü kullanıyor. Çünkü Mirage’daki görsellik ile Skull & Bones arasında ciddi bir fark var.
Işıklandırma ve gölgelerin gerçekçilikten uzak olduğu karadaki oynanış sekanslarında aynı zamanda etraftaki modellerin ayrıntı düzeyi ve doku çözünürlükleri de pek iyi görünmüyordu. Oyunun büyük kısmını geçireceğimiz denizlere açıldığımızdaysa Skull & Bones’u özel yapan hiçbir şey yoktu. Hatta gemi, dalgalar arasında sarsılırken suyun içine batıp çıkıyordu ve bu batıp çıkmalar doğal değil, bir hata sonucuymuş gibi görünüyordu.
Bunun yanı sıra karadaki karakter animasyonları da gerçekten beklediğimden çok uzak bir kalite seviyesine sahipti. Öyle ki karakterin koşma animasyonunu bozmak 20 saniyemizi aldı. Merdiven iniş çıkışları ve genel hareket animasyonları bugünün ürünüymüş gibi görünmüyor. Ne yazık ki karada geçirdiğim vakitte atmosferin tadını çıkarmak yerine sürekli gözüme çarpan animasyonları izlemek durumunda kaldım.
Merak edenler için: Karada savaşmak söz konusu değil
Oyunda ıslanmadan gezebileceğiniz yerlerde savaşmak kesinlikle mümkün değil. Karada geçen bölümler daha çok karakterinizin görünümünü özelleştirme, geminiz için yeni silahlar veya savunma eşyaları üretme, görevler alarak hikayede ilerleme gibi unsurlar üzerine tasarlanmış. Kara savaşlarının bulunmayacağı zaten duyurulmuş olsa da hala merak edenler için bu konunun da altını tekrar çizelim.
Karada görevler alıp NPC’ler ile konuşuyor, toplanması gereken nesneler varsa bunları -yine görevler için- topluyoruz ve karakterimizin veya gemimizin görünüşünü değiştirmek için uğraşıyoruz. Ayrıca, açık denizlerde elde ettiğiniz kaynakları da yine burada satarak, geminiz için kozmetik nesneler satın alabiliyorsunuz. Yine bu kaynaklardan bazılarıyla, geminizin teçhizatını geliştirebiliyor ve daha güçlü silahlar üretebiliyorsunuz.
Gemi özelleştirmeleri oldukça detaylı ve gemi konusunda oyuncuya özgürlük tanınmış
Bu kısmı örnek vererek anlatmak daha isabetli olacaktır. Örneğin, geminiz için iki adet Batarya ve bir adet de Havan ürettiniz diyelim. Zaten giriş aşamasındaki gemilerinize toplamda 3 silah yerleştirebileceksiniz. Burada Ubisoft size bir takım özgürlükler tanımış. Havan’ı dilerseniz geminin önüne, dilerseniz de istediğiniz bir yanına ekleyebiliyorsunuz. Bu şekilde silahlarınızı geminizin farklı yanlarına ekleyerek oynanış sırasında düşmana sağınızı, solunuzu dönüp farklı şekillerde hasar verebiliyorsunuz. Bunun ilerleyen aşamada PvP dövüşlerde en etkili ayarlama olacağını düşünüyorum.
Özelleştirmelere gelecek olursak, oyunda geminizin yelkenlerinin renk paletini, üzerindeki sembolü ve geminizin hemen hemen her yerini farklı kozmetiklerle süsleyebiliyorsunuz. Bu da oyundaki her geminin birbirinin kopyası gibi görünmesinin önüne geçiyor. Kapalı betada karşılaştığımız kozmetiklerin hepsinin oyun içi parayla satıldığını görsem de tam sürümde burada mikro satın alımlarla daha havalı kozmetiklerin yer alacağını tahmin etmek zor değil.
Gemilerden bahsettik ama es geçmeden, oyunda farklı türde gemilerin farklı kullanım alanları olduğundan da bahsedelim. Yani aslında, bir ekip ile doğru kompozisyonu yakalarsanız açık denizlerde PvP ya da PvE savaşlarda daha avantajlı olacağınızı söyleyebilirim. Bütün bu farklı gemileri de karaya çıkıp üretebiliyoruz. Eğer elimizde geminin ihtiyaç duyduğu malzemeler bulunuyorsa, üretir üretmez limandaki filomuza ekleniyor. Limandan yelken açarken de hangi gemiyle çıkacağımızı seçebiliyoruz. Aynı zamanda bu gemileri isimlendirebiliyoruz.
Deniz savaşlarında stratejik derinliğin eksikliğini hissettim
Denizdeki savaşlar karalardaki gibi olmuyor. Burada stratejik karar almanın ve doğru konumlanmanın önemi çok büyük. Ancak Skull & Bones oynarken PvE savaşlarda tek yapmam gerekenin düşmanın kırmızı şekilde parlayan zayıf noktalarına vurmak olduğunu gördüm. Haliyle bu durum beni PvP tarafı için endişelendirdi. Muhtemelen oyundaki 1vs1 PvP savaşlar, derinlikten ziyade gemilerin gücüyle ilgili olacak.
Tabii kapalı beta sürecinde hiç PvP savaşlara girmediğimden bu konu ile ilgili net bir görüş belirtmem doğru olmaz. Yine de çıkarımlarıma göre oyunculara karşı mücadele edeceğimiz deniz savaşları, bende hiç heyecan ya da ilgi uyandırmadı. Sanırım, oyun çıktıktan sonra sadece yapay zekalara karşı mücadele edip görev yapmaya devam edeceğim.
Sonuç: Heyecanlanmalı mıyız?
Skull & Bones’u yıllardır merakla beklediğim için kapalı betaya dalmıştım fakat içimdeki merak ve heyecan, 6 saatlik sekansın ardından tuzlu sulara karıştı. Kötü bir oyun mu? Hayır. Eğer bir oyun 2023’te örneğini gördüğümüz şekilde farklı amaçlar için ya da gerçekten sıfır teknik bilgiyle yapılmadıysa kötü değildir. Nitekim Skull & Bones da kötü bir oyun değil. Ancak çok iyi bir oyun da değil. Bu nedenle bana kalırsa tam sürümü bekleyip, oyunun nihai versiyonunu deneyimlemekte fayda var.
Zira katıldığımız oturum, oyunun ikinci kapalı beta dönemiydi. Bunu unutmayalım. Daha önce The Crew Motorfest’in kapalı betasına da katılmıştım ve tam sürümde aradaki ciddi farkı hissedebildim. Umarım Skull & Bones için de aynı şeyden söz edebilir ve günün sonunda herkesin severek oynadığı bir oyun ile karşılaşabiliriz.
Ubisoft’un korsan temalı yeni oyunundan sizlere aktaracaklarım şimdilik bu kadardı. Bu kısa serüvende vaktinden feragat edip bana eşlik eden sevgili ekip arkadaşım Atakan’a ve bu yazıyı okumak için birkaç dakikasını ayıran değerli okurlarımıza bir teşekkürü borç bilirim. Şimdiden herkese iyi oyunlar!