İlk olarak 23 Mayıs 1997’de piyasaya sürülen Atelier Marie: The Alchemist of Salburg, sadece PlayStation için çıkmış ve Atelier serisinin oyun dünyasına giriş yapmasındaki önemli görevde büyük rol oynamıştı. Şimdiyse on yıllar önce çıkan bu oyunu günümüze taşımayı hedefleyen Atelier Marie Remake: The Alchemist Salburg çıktı ve kanlı canlı bir şekilde karşımızda duruyor. O hâlde gelin, bu yeniden yapımın derinliklerine inelim.
Başarısız bir öğrenci olan sevgili karakterimiz Marie’nin Royal Academy of Magic’deki macerasına tanıklık ediyoruz.
Atelier Marie Remake: The Alchemist of Salburg, Marie’nin Royal Academy of Magic’deki – İncelemenin devamında kısaca Academy diye bahsedeceğim – yolculuğunu konu alıyor. Simya eğitimi almaya çalışan fakat her seferinde başarısız olan Marie, özel bir mezuniyet sınavının bir bölümü olarak bir atölyede çalışma fırsatı yakalıyor. Mezun olabilmek için eğitim süresi bitene kadar profesörü etkileyecek bir öge tamamlaması gereken Marie ile maceramız tam olarak bu şekilde başlıyor.
Oyunun temel yapısı bu sınav üzerine kurulu ve tüm oyun boyunca bu sınava hazırlanıyoruz. Simya becerilerimizi geliştirmeye çalışıyor, malzemeler topluyor, maceracılarla yola çıkıyor ve para kazanmak için binbir çeşit farklı serüvenlere atılıyoruz. Atelier Marie Remake: The Alchemist of Salburg, aslında bu noktada oyuncuyu birazcık özgür bırakıyor ve ilerleyiş şeklinizi size bırakıyor.
Özünde bir rol yapma oyunu olan Atelier Marie Remake: The Alchemist of Salburg, türdeşlerine nazaran epey basit bir yapıya sahip.
Atelier Marie Remake: The Alchemist of Salburg, hem bir rol yapma oyununa hem de kendi serisindeki diğer oyunlara nazaran epey basit bir yapıya sahip ve oldukça kısa bir macera. Az önce simya eğitimi almakta olan karakterimiz Marie’den ve oyun esnasında deneyimleyeceğimiz senaryodan bahsettik. Hâliyle oyunun oynanış tarafının büyük bir dengesi de simyacılık yani üretim üzerine kurulu. Tabii yapacağımız üretimdeki tüm ürünlerin belirli başlı tarifleri bulunuyor ve oynanış sekanslarındaki vaktimizin çoğunluğu bu malzemeleri toplamakla geçiyor.
Genel anlamıyla kolay bir oynanışa sahip olan ve oyuncuyu çok fazla sıkmayan Atelier Marie Remake: The Alchemist of Salburg, bir rol yapma oyununun temel ögelerini taşırken, bu ögeleri oyuncuya olabildiğince esnek bir şekilde sunuyor ve alanını epey bir daraltmayı seçiyor. Hâliyle oyun içerisindeki temel hedeflerimizi tamamladığımız anda, deneyimlediğimiz küçük ve kısa eğlenceli hikâyeler dışında doğrudan sona varabiliyoruz. Bu noktada oyun içerisindeki ana hikâyenin yanı sıra Atelier Marie Remake: The Alchemist of Salburg’un dünyasında bulunan karakterlerle de doğrudan etkileşime geçebildiğimiz minik yan görevler yer alıyor. Tabii oyun genel yapısıyla kısa bir deneyim sunduğu için bu içerikler de oyunun hızlı temposuna uygun tutulmuş.
Japon rol yapma oyunlarını epey bir sevsem de kafamda her zaman soru işaretleri bırakmayı başarıyorlar.
Atelier Marie Remake: The Alchemist of Salburg oynarken sinirimi en çok bozan nokta oyunun bazı oynanış sekansları esnasında ve sinematik sahnelerde epey düşük seviyede bir görsel deneyim sunması oldu. Hatta örnek verecek olursam en başta gösterilen sinematik adeta karıncalıydı ve ‘yeniden yapım’ olarak adlandırılmış bir oyunda olmaması gereken türdendi. Tabii bu şikayetim ne kadar geçerliyse, oyunun diyaloglar esnasında sunduğu sunumun kalitesi de bir o kadar geçerli. Bu Japon rol yapma oyunları beni her seferinde ikilemde bırakmayı başarıyor…
Dikkat ettiğim noktalardan bir tanesiyse oyunun farklı sunum stillerini benimsemiş olması. Bunları zaman zaman kullanarak, oyuncuyu şaşırtmaya çalışıyor ve tabii yapıyor da. Ayrıca neden bilmiyorum fakat bu Japon oyunlarında yer alan basit melodili tekrar etmeye müsait müzikler benim çok ilgimi çekiyor ya. Seslendirmeler de aynı şekilde. Oyunun genel ses tasarımı konusunda bir sorunu olduğunu düşünmüyorum, aksine bence başarılı da.
Oyun içerisinde temposunu çok tuhaf bulduğum belirli aksiyon sekansları da bulunuyor. Tamamen sıra tabanlı olan bu aksiyon sekansları oyunun genel yapısı gibi çok basite indirgenmiş. Atelier’ı tek bir cümleyle tarif edecek olsam bu muhtemelen ‘’Birçok mini oyunun birleşerek kısa bir rol yapma oyununda buluşması’’ olurdu.
Aksiyon ilk aşamalarda keyifli fakat oyunun ilerleyen kısımlarında birazcık anlamsızlaşıyor. Bunu da ekibinize sürekli yeni kişiler katarak ve farklı insanlarla dost olarak kapatmaya çalışıyorsunuz. Yani aslında oyunun uzunluğu tam kıvamında diyebilirim. Kısa bir oyun olması negatif bir yön değil.
Son sözler…
Atelier Marie Remake: The Alchemist of Salburg’u genel olarak beğendiğimi fakat adapte olması zor bir oyun olarak bulduğumu söyleyebilirim. Tabii ki bunun oyunun karışık olmasıyla veya zor olmasıyla bir alakası yok hatta aksine oyun fazla basit ve hiç karışık değil. Türkiye’deki biz oyuncuların alışkanlıklarını göz önünde bulundurduğumuzda ülkemizde çok niş bir kitleye hitap edeceğini ve mevcut fiyatıyla birlikte çok azına ulaşacağını kestirmek zor değil.
Ancak diyorsanız ki ‘’Ben Japon rol yapma oyunlarına bayılıyorum, daha önce Atelier oynamadım ve seriye tamamen girmem lazım.’’ işte o zaman işler değişir ve oyunu mutlaka alın derim. Genel anlamda keyifli bir deneyim sunuyor ve kendisini oynatmayı başarıyor. Gene de pek akılda kalmıyor.