Batora: Lost Haven İnceleme

Atarita'da reklam ve sponsorlu içerikler açıkça belirtilmiştir. Bunun dışındaki hiçbir içerik ticari bir ortaklık sonucunda hazırlanmamıştır. Bkz: Editöryel Standartlar

Paylaş

Batora: Lost Haven inceleme içeriğimize hoş geldiniz. Sizlerle Avril ve Mila’nın gereksiz şekilde uzatılmış fakat tatlı yolculuğuna dalarken bir yandan başımıza gelen işleri ve entrikaları anlatacağız. Tadına doyamadığınız fakat bir yerden sonra da “bit artık be” dediğiniz garip bir deneyim olan bu oyunun detaylarına indikçe bahsetmek istediğimi anlayacaksınız. Lafı fazla uzatmadan, gelin şu oyun neyin nesidir? Kimin fesidir? Birlikte göz atalım.

Batora: Lost Haven | Özet
Batora: Lost Haven | Özet

Çoğu zarar, azı karar diyebileceğimiz türden bir oyun olmuş

Oyunun hikayesine kısaca değinip, spoiler vermeden diğer önemli detaylara atlamak istiyorum. Basitçe kıyamet sonrası bir dünyada başlayan hikayemiz, Avril ve Mila adındaki iki karakter eşliğinde giriş yapıyor. Bu iki sıkı fıkı arkadaşın kendi arasında şakalaşmaları, güldürüleri derken işler çığırından çıkıyor. Aynı zamanda oyunda Türkçe dil desteği de bulunuyor ve yerelleştirmesi de gayet iyi yapılmış.

Batora: Lost Haven inceleme
Batora: Lost Haven inceleme

Kendinizi öyle bir yolculuğun içerisinde buluyorsunuz ki bir anda Güneş ve Ay’ın ruhları size dünyayı kurtarmanız gerektiğini söylemeye başlıyor. Bu sırada onlarca farklı karakter ile tanışıp onlarca farklı ve kritik karar vermeniz isteniyor. Hikaye anlatımı sinematiklerle desteklendiği için gerek ana karaktere bağlanma gerekse verdiğiniz kararlarla yüzleşme konularında harika iş çıkartılmış.

Tabii artık bitmesi gereken yerde senaryonun daha %60’larında olduğunuzu hissettiğinizde bir ekstra uzatılmışlık kokusu almaya başlıyorsunuz. Şahsen ben oyunun, ilerleyen kısımlarda değineceğim bölümde çoktan bitmiş olması gerektiğini düşünüyorum. Fakat geliştiriciler, hikayeyi yarım ya da soru işaretleriyle bırakmak istememiş olacak ki ilerleyen süreçte işler tekrara biniyor fakat senaryo ilerlemeye devam ediyor.

Oyunda ana karakter siz olsanız da hep dört kişisiniz

Ana karakterimiz Avril‘i kontrol ediyor olsak da oyun boyunca sürekli iletişim halinde olduğumuz ve kararlar verme konusunda son hamle bizim olsa da bize sürekli müdahale eden 3 karakter daha var. Bunlardan birisi Avril’in biricik kankası Mila ve diğerleri de ona dünyayı kurtarma görevinin üstüne süper güçler veren Güneş ve Ay.

Avril ve Mila'nın arkadaşlığı çok güzel işlenmiş
Soldan sağa Avril ve Mila.

Avril ve Mila kendi aralarında şakalaşırken, oyun sizi hep Mila’ya bir şeyler yapmakla korkutuyor. Aralarındaki arkadaşlığa bağlanmanızı çok iyi sağladıkları için her seferinde sizi tedirgin etmeyi başarıyorlar. Öte yandan Güneş otoriter bir baba gibi size sürekli sahip çıkarken, Ay bilge bir anne gibi sizi tembihleyerek arkanızı kolluyor. Bu dört karakterin kendi aralarındaki diyaloglar o kadar güçlü ki oyunda tanıştığımız diğer karakterlerin Avril ile olan iletişimleri size çok vasat geliyor. Ben böyle hissettim ve gönül rahatlığıyla yan karakterlerin diyaloglarında ana karakterlerdeki kadar özen gösterilmediğini söyleyebilirim.

Senaryo boyunca sayısız mekana girip çıkıyor, çeşit çeşit karakter ile bağ kuruyorsunuz

Oyunun karakterlerle oyuncu arasında bağ kurmak için kullandığı iki yöntem olduğunu fark ettim. İlki sinematik ara sahnelerle onların da aslında bizim gibi bir hayatları olduğuna bizi ikna etmek. Bir diğer yöntem ise bu bölümlerde karşılaştığımız ve bağ kurmamız istenen karakterlerin hepsinin mizacının yavru kediye benzemesi. Sevimli, savunmasız ve ağzını yüzünü yemek istediğiniz bu karakterlerle sizi bir göreve gönderip, ona sahip çıkmanız isteniyor ve bu bir kez değil, birçok kez yapılıyor.

Her kısımda yanınıza mutlaka böyle tatlış bir karakter veriyorlar.
Her kısımda yanınıza mutlaka böyle tatlış bir karakter veriyorlar.

Bağ kurma konusunun bir yerden sonra suyu çıkıyor ve artık ilk gördüğünüz o sevimli karakterlerde özendiğiniz kadar diğer karakterlerin üzerlerine titrememeye başlıyorsunuz. Batora: Lost Haven incelemesinde bazı şeylerin gereksiz şekilde uzatıldığını defalarca kez söyleyeceğim fakat bence öyle olmuş.

Senaryo da bu şekilde gereksiz yere sündürülmüş

Toplamda oynayış tarzınıza göre 7-8 saat süren bir senaryosu olan oyun ilk etapta size çok kısaymış gibi gelebilir. Fakat şunu söylemem gerekiyor ki ilk 5 saatten sonra oyunun size göstereceği yeni şeylerin sayısı hayli azalıyor. Yani bunun üzerine ilerleyeceğiniz her hikaye görevinde artık bazı şeyler tekrara biniyor.

Bir yere gidip orada bir etkileşime girmeniz gerekiyor ve yol boyunca düşmanlarla savaşıyorsunuz. Etkileşimler bittikten sonra da başladığınız yere dönmeniz gerekiyor ve dönüşte yine düşmanlarla savaşıyorsunuz. Bu formül kendisini uzun süre tekrarlıyor ve bir yerden sonra mide bulantısı yapmaya başlıyor.

Oyunun tam buradan bir iki bölüm sonra bitmesi gerekiyormuş gibi hissettirdi.
Oyunun tam buradan bir iki bölüm sonra bitmesi gerekiyormuş gibi hissettirdi.

Bana kalırsa oyunun senaryo modunu 5 saat ile kısıtlı tutup oyunculara yeniden oynayabilmeleri için şans verilebilirmiş. Zira yeniden oynanabilirlik konusunda oldukça başarılı tarafları olduğunu söyleyebilirim. Oyunda size neredeyse her aşamada vermeniz gereken kritik kararlar sunuluyor ve bunların etkisi hem o anda hem de ilerleyen safhalarda karşınıza çıkıyor. Bu kararların farklı etkilerini görmek için oyunu yeniden oynayacak enerjiniz kalırsa, oyun sürenizin 30 saate kadar yükselebileceğini söyleyebilirim.

Her bölümde farklı bir haritaya gidiyorsunuz ve hepsi de güzel tasarlanmış

Oyunun bölüm tasarımları konusunda beni fazlasıyla tatmin ettiğini söyleyebilirim. Her ne kadar bir haritası olmasa da ekranın köşesindeki minimap ile yolunuzu bulabiliyor ve haritanın hemen hemen her yeri birbirinden farklı olduğu için görsel hafızanızda tutup geçtiğiniz yerleri anımsayabiliyorsunuz. Batora: Lost Haven’ın en sevdiğim taraflarından birisi de bölümleri tasarlarken gösterdikleri tutku olmuş. Hepsine kendilerinden bir şeyler katmışlar ve bunu oyunu oynarken rahatlıkla hissediyorsunuz.

Batora: Lost Haven
Oyunda farklı atmosferler içeren birçok bölüm var.

Öte yandan bölüm tasarımları oynanış dengesiyle de hayli uyumlu. Yani testleri güzel yapılmış ve nerede can yenilenmesine veya daha fazla alana ihtiyaç duyacağınız güzel düşünülmüş. Sadece dövüş mekanikleri değil, dövüştüğünüz alan da size oyun boyunca yardımcı oluyor. Bu sayede sürekli aynı düşmanları aynı şekilde dövdüğünüz hissi biraz hafifliyor. Yine de tamamen kaybolduğunu söyleyemeyeceğim.

Her bölgede tanışacağınız küçük kabileler, medeniyetler ve karşılaşacağınız düşmanlar da değişiklik gösteriyor. Fakat bu değişikliği daha çok görsel ve atmosfer anlamında hissediyorsunuz. Dövüş mekaniklerine gelindiğinde hemen hemen hepsi birbirinin benzeri olan düşmanlara karşı savaşıyorsunuz.

Ay ve Güneş’in gücünü damarlarınızda hissedin

Oyunda dövüş sistemi temel olarak bu düzen üzerine inşa edilmiş. Güneş ve Ay, size aralarında geçiş yapabileceğiniz iki dövüş sistemi veriyor. Bunlara oyun içerisinde “Doğa” adı verilmiş. Doğanızı isterseniz yakın dövüş silahları ve yetenekleri olan sete, isterseniz de menzilli ve mobilitesi daha yüksek olan diğer sete dönüştürebiliyorsunuz. Aralarında çok kısa bir bekleme süresi oluyor ve genelde oyun sizden o bekleme süresinden daha kısa sürede değiştirmenizi istemiyor.

Aynı zamanda bu sistem oyundaki bulmacalara da harika şekilde yedirilmiş. İkisi arasında sürekli değişiklik yapıp platform öğelerini harekete geçiriyor, içinden geçebiliyor ya da tetikleyebiliyorsunuz. Bu anlamda Stormind Games’in harika iş çıkarttığını söyleyebilirim. Mesela yukarıda izleyeceğiniz bulmacayı oyunun erken safhalarını oynarken kaydettim, ilerleyen aşamalarda ise o bulmacalar öyle güzel dallanıp budaklanıyor ki bir daha ne zaman bulmaca bölümüne geçeceğinizi beklemeye başlıyorsunuz. Çeşitlilik anlamında bu da yine çok güzel olmuş. Fakat oyunun bitmesini beklediğim yerden sonra bulmacalar da kabak tadı vermeye başladı.

Dövüş sistemi de tekrara düşüyor fakat oyunun ilk 5 saati için gayet iyi

Oyun bir hack & slash oyunu olmasına karşın aynı zamanda bir twin-stick shooter oyunu özellikleri de taşıyor. Kontrolcü ile deneyip pek rahat edemediğim için klavye ve fare ile oynadım fakat kontrolcü tuş atamaları ve mekaniklerin kullanımı konusunda da yine fena iş çıkartılmadığını söyleyebilirim. Klavye ve fare ile oynamak ise alışık olduğumdan olsa gerek bana çok kolay geldi.

Yine de dövüş sisteminin de size verebileceği yeni içerikler ilk 5 saatte tükeniyor. Karakterinizi geliştirmek için uyguladığınız rünler bazı yeteneklerin kilidini açsa da çoğunlukla istatistikleri geliştiriyor ve yeteneklerin büyük kısmı kendiliğinden ilerledikçe açılıyor. Burada da pek bir yaratıcılık görmediğimi belirteyim. Basitçe bir adet kullandığınızda birkaç saniye boyunca hasar verdiğiniz, bir adet alan hasarı veren ve bir adet de savunma yeteneğiniz bulunuyor. Bununla birlikte barınız dolduğunda kendinizi iyileştirebiliyor ya da düşmanlara hasar verip etrafınızda dönen topların kilidini açabiliyorsunuz. Dövüşler genelde bu 5 mekaniğin üzerinde dönüyor.

Boss savaşlarında da mantık aynı

Oyunda boss savaşlarının hepsinin hemen hemen aynı mantığa sahip olduğunu söyleyebilirim. Hatta madde madde yazarsam bütün boss savaşlarına da giydirebilirim bunu, bakınız:

  • Düşmanın seçtiği doğaya geç (yakın dövüş ya da menzilli)
  • Hasar ver
  • Sersemlesin
  • Biraz daha hasar ver
  • Diğer aşamaya geçsin
  • Bunu üç kez yap
Sündüre sündüre bitiremedikleri senaryo olmasa çok güzel olacakmış.
Batora: Lost Haven’ın ilk boss düşmanı Izanak.

Buraya programcı şakası sıkıştırıp oyuncuyu bir “for döngüsünün” içine fırlattıklarını rahatlıkla söyleyebilirim. Yetenek setinizin tamamlanması 5 saat sürüyor ve dövüşler de bu 5 saate kadar oldukça keyifli ilerliyor. Oyunun size verecekleri bittikten sonra artık senaryo da bitsin diye mecburen dövüşmeye başlıyorsunuz.

Sinematikler de bir paragrafı hak etti

Oyunun herhalde en beğendiğim yanı ara sahneleri oldu, genel sanat tasarımının dışına çıkıp stilize dediğimiz görselleri kenara bırakan sinematik sahnelerde hikaye anlatımı gayet iyi desteklenmiş. Sahnelerin gerek renk paletleri, gerek kamera animasyonları oldukça hoşuma gitti. Buraya bir paragraf açmasaydım herhalde geliştiricinin hakkına girmiş olurdum.

Uzun lafın kısası

Batora: Lost Haven genel olarak keyifli ve mesajlarla dolu bir hikayeye sahip, kararların önemli olduğu bir oyun. Yine de zorlama şekilde uzatılmış oyunları sevmiyorsanız, oyunun ilk 5 saatinden sonrası sizin için eziyete dönüşebilir. Dövüş sisteminde de hack & slash ve twin-stick shooter türlerini güzel harmanlasa da bir yerden sonra tekrara düşüyor. Ancak hikaye anlatımı oyunun en güçlü yanı ve duygusal hikayeleri deneyimlemeyi seviyorsanız size rahatlıkla tavsiye edebileceğim bir oyun. Hikayelerle pek aranız yoksa, Steam’deki tam fiyatıyla şu anda almanızı tavsiye edemeyeceğim.

Batora: Lost Haven’dan size aktaracaklarım bu kadardı, bir başka incelemede daha görüşmek dileğiyle, sevgi ve oyun ile kalın.

Batora: Lost Haven | Atarita Puanı
Batora: Lost Haven | Atarita Puanı
Alparslan Gürlek
Alparslan Gürlek
Oyunların yeni yeni yaygınlaştığı dönemlerde bir çocuk olarak video oyunlarıyla ilk bakışta aşk yaşadım. Age of Empires II ile başlayan yolculuk, kendi oyunumu yapmaya kadar ilerledi. Hala oyun sektöründeyim ve hala o ilk kez Age of Empires II oynayan çocuğun tutkusunu taşıyorum.

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Daha Fazla Atarita

Oyun Gündemi:

Batora: Lost Haven inceleme içeriğimize hoş geldiniz. Sizlerle Avril ve Mila'nın gereksiz şekilde uzatılmış fakat tatlı yolculuğuna dalarken bir yandan başımıza gelen işleri ve entrikaları anlatacağız. Tadına doyamadığınız fakat bir yerden sonra da "bit artık be" dediğiniz garip bir deneyim olan bu oyunun detaylarına...Batora: Lost Haven İnceleme