Endless Ocean Luminous inceleme yazımıza hoş geldiniz sevgili okurlarımız. Bugün bizleri devasa okyanusların en derinlerine götürecek olan bir oyunla beraberiz. Endless Ocean, ilk olarak Wii’de karşımıza çıkan ve şimdi yeni oyunuyla Switch’te de boy gösteren kanlı canlı bir Nintendo oyunu.
Koca bir okyanusu fersah fersah yüzdüğümüz ve keşfettiğimiz bu oyun boş vakitlerinizi değerlendirirken aynı zamanda sizi bilgilendiren de bir oyun olarak karşımıza çıkıyor. Ancak yanlış yaptığı kısımlar azımsanamayacak düzeyde. Başta kafa dağıtmak için tasarlandığı çok belli olan bu oyun, gereğinden fazla kafa dağıtıyor. O kadar ki, bir uykusuzluk problemi falan yaşıyorsanız, bu oyunun onu kesin olarak çözeceğinden hiç şüphem yok. Neyse daha incelemenin en başından bir dizi olumsuzluk sıralamayayım size. Hadi çok vakit kaybetmeden yazımıza başlayalım.
Derine indik, hey!
Endless Ocean Luminous İncelememize hikayesi ile başlayalım. Aslında hikaye tarafı, özellikle bu tarz oyunlarda esasen çok takıldığım bir unsur olmaz. Ancak ana menüye kocaman “Hikaye” diye bir kısım eklerseniz, demek ki buna ekstra önem vermeliyim diye düşünürüm. Şirkete yeni katılan bir dalgıç olarak; okyanusun derinliklerini inceliyor, içerdeki canlı türlerini tarayıp kategorize ediyor ve de su altında bulduğumuz değerli eşyaları sergileyip, para kazanıyoruz. Yine böyle benzer dalışlarımızın birinde eski bir uygarlıktan parçalar buluyoruz, daha devasa balıklar keşfediyoruz ve merakla araştırmalarımıza devam ediyoruz.
“E tamam yine uğraşıp bir şeyler denemişler Seyidcem, neye kızıyorsun ki?” derseniz, hemen aşağıdaki görsele bakmanız kızgınlığımın nedenini gayet net ortaya koyuyor olmalı. Hikayeye devam etmek için bir koşul sistemi eklemişler. Evet… Her yeni kısma geçmek için “x kadar balık tara” veya “y kadar eşya topla” gibi oynanışı baltalayan görevler vermişler. Bu zaten sorunlu olan oyun akışını bence daha da engellemiş. Tam kaptırıp gidiyorsunuz, yeni olay zincirleri gelişiyor, sonra oyun “Hadi sen biraz yüz de gel.” diyor. Sanki zaten saatlerdir yüzen başka biriymiş gibi… Bu tarzda bir oyunda verebilecekleri en kötü karar bu olabilirdi herhalde.
Bu ekstra görevleri de “Serbest Dalış” kısmında, bildiğiniz açık dünya oyunu oynar gibi tüm haritaya dalarak yapabilme imkanımız var. İstediğiniz gibi gezip, keşfetmediğiniz ögelere bakabiliyorsunuz bu serbest dalış kısmında. Ama dilerseniz “Hikaye” görevlerini tekrar oynayarakta yapabilirsiniz ki bunu çok önermem. Zaten kısıtlı bir alanı kapsadıkları için “Serbest Dalış” kısımındaki açık dünyada ilerlemeniz daha doğru olacaktır.
- Seyidcem’den Bir Başka İnceleme: Synduality Echo of Ada
Görsellik güzel ama seslendirmede eksikler var.
Bunu önceki yazılarımda da benden çok duydunuz, artık beni sopayla kovalayacaksınız ama bu oyunun grafikleri Switch geneline baktığımız zaman gerçekten çok güzel. Ne yapayım bana değil 10 yıla yakındır yenisini çıkarmayan Nintendo’ya kızın… Bazen animasyonların iç içe geçtiği veya balıkların uzak çizim mesafesinin kötüleştiği yerler oluyor tabii ama genel olarak baktığımızda ben çok takılacak bir durum olduğunu düşünmüyorum.
Sanat dizaynı olarak ne yalan söyleyeyim akılda kalıcı bir yapısı yok. Aslında dümdüz su altı işte ama oyunlarda gördüğümüz o artistik su altı temalarına alıştığımızdan ötürü mü bilemiyorum, bana gerçek okyanus çok tek düze geldi. Zaten görev yaparken görünmez duvarlarla sizi sınırlıyor ve oraya takılıp, bomboş kulaç atmanız tüm o genişlik hissiyatını öldürüyor. Açık dünyasında da aman aman bir canlılık beklememeniz gerek. Sonuç olarak burası sizin oyun alanınız ve sadece tarayacağınız balıklar var. Size saldıran köpek balıkları veya balıkların birbirlerini yediği bir besin zinciri ne yazık ki oyunda mevcut değil.
Seslendirme kısmında ise okyanusun çevre seslerine ne kadar önem vermiş olsalar da maalesef ara sahnelerde bize oyunun başından beri eşlik eden yapay zeka Sera dışında başka hiçbir konuşmada seslendirme yapılmamış. Hani Sera’da harbiden yapay zekaya seslendirilmiş bu arada galiba. Arada görevlerde bizle beraber dalmaya gelen kişiler olsa da onlarla olan konuşmalarımız, Pokemon oyunlarındaki homurdanma sesleri gibi duyulmaktan öteye geçemiyor ne yazık ki. Tabii ki muhtemelen siz de benim gibi sesi sonuna kadar açıp oynamayacaksınız ve aslında bu yüzden seslendirme konusunun çokta üstüne düşmemeleri anlaşılabilir olsa da, yine de bazı yerlerde eklemelerini tercih ederdim.
Endless Ocean Luminous incelemesi: Bu oyun neyi yanlış yapıyor?
Şimdi bu bahsettiğim baltalama durumunun tuzu biberi olan ve oyunun asıl beğenmediğim kısmına geçelim. Endless Ocean Luminous’ın tüm oynanış mekanikleri çok tek düze. Bakın “ne umdun ne buldun” durumu değil. Ben bu tarzda çok fazla oyun oynadım, oynarım da. Yani sıkıcı bulmamın sebebi, alışık olmadığım bir türü oynamamdan kaynaklı falan değil.
Peki o zaman bu oyun neyi yanlış yapıyor? Benim şahsi fikrim eldeki mekaniklerin az olmasından kaynaklı olarak oyunun çok tekrara düşmesi yönünde. Oyunda -şaka yapmıyorum- sadece iki mekanik var; balıkları taramak ve toplanabilir eşyalar bulup onları satmak. Okyanusta gezme temalı oyuna sadece iki mekanik eklenmesi durumu o kadar büyük bir hata ki… Zaten okyanustayım, sadece yüzebiliyorum. Hani bir aksiyona giremeyeceğim gayet aşikar. Ama yine de ben bile bu oyun için onlarca farklı içerik düşünebilirdim.
Toplanabilir eşyaları satıp, kazandığınız paralarla da aşağıda görselini bıraktığım şu çok güzel içerik mağazasında (!) alışveriş yapıyorsunuz. Yani siz o kadar çabalayın edin, üstüne üstlük bir de yaptıklarınızın geri karşılığı bu olsun.
Mağazaya çok mu takıldım acaba diye kendime soruyorum bazen ama şuna bir bakar mısınız ya? Sadece renk seçenekleri ve logolar falan var. Gerçekten oynadığımıza değecek, böyle havalı kıyafetler falan olsa tadından yenmezdi. Hani Nintendo’sun ya sen böyle Zelda ve Mario temalı kostümler yapabilirsin, keşke yapsaydın.
Peki bu yaptıklarınızı farklı olarak nasıl değerlendirebilirsiniz? Mesela balıkları taradım, şimdi ne yapacağım? Kütüphane kısmında, kategorize edilmiş halde özelliklerini okuyabilirsiniz. Belki ileride katılırsanız “Kim Milyoner Olmak İster?” sorusu olarak karşınıza gelebilir. Eşyaları buldum, para kazandım; neler alayım? Almasanız daha iyi aslında. Çünkü mağazadan bir şeyler almak dışında tek yapabildiğiniz şey, eşyalara puan vermek. Böylece başka bir oyuncu onu görüp değerli mi değersiz mi olduğunu anlayabiliyor.
Sonuç olarak…
Şimdi doğruya doğru, hızlıca şundan bahsetmek gerek: Bir kere bence Voucher’ınızın tekini çok daha iyi oyunlara harcayabilirsiniz. Endless Ocean Luminous, her açıdan elinizde patlayabilecek bir oyun. Mesela oyunun çok oyunculu bir tarafı da var ama hadi siz almaya ikna oldunuz, arkadaşınızı edebilecek misiniz? Onu ikna ettiniz diyelim, ikiniz beraber yukarıdaki saydığım şeyleri yaparken gerçekten eğlenebilecek misiniz? İşte bunu tartışmanız gerekiyor. Yani Nintendo tarafındaki Online bağlanma dertlerini de unutmamanız gerek.
Ama tabii ki “Ben okyanusların hastasıyım, denizlerin altı benim için biriciktir, hepsini gezmek isterim!” diyen herkes bu oyunu alabilir. Ayrıca benden çok çok daha keyif alacağınıza da eminim. Benim kızgınlığım oyunun bana belli başlı sorumluluklar vermesi. Yoksa hikayesini oynar, kafanızı da dağıtır bırakırsınız. Ama yok yapımcılar bizi deniz bilimcisi yapmaya ant içmişler. Zaten 1 saat falan takılsanız oyunda, sıradan bir balıkçıdan çok daha fazla balık bilgisine sahip oluyorsunuz.
Böylelikle Endless Ocean Luminous incelememizin de sonuna gelmiş olduk. Tabii ki alıp almamak sizlerin elinde ancak ben elimden geldiğince açık şekilde beğenmediğim taraflarını sizlere söylemek istedim. Bir başka yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!