Selamlar, yine bir uzay oyununun devam oyunuyla, Everspace 2 incelemesi ile birlikte karşınızdayım. Fakat bu sefer erken erişim değil, henüz erken erişimden çıkmış bir oyunu inceleyeceğim. Bu türe pek aşinalığım olmadığından karşılaştırmalı bir yaklaşım yapamayarak daha kişisel görüşlerimi dillendirebilirim fakat olabildiğince oyun açısından nesnel yaklaşmaya çalışacağımı yeniden belirtmek isterim. O hâlde, ne duruyoruz? Gemi kalkıyor.
Everspace 2 nasıl bir oyun ve size ne vadediyor?
Everspace 2 vadedildiği üzere bir açık dünya, looter-shooter, uzay oyunu. İçerisinde RYO ögelerini de barındıran bu oyun; bize hikâyesini çoğunlukla sinematik bir anlatımla, kalan kısımlarda da uçuş sürecimizde dönen diyaloglarla yedirmeyi tercih etmiş.
Lezzetli bir hikayesi var ve güzel işlenmiş
Oyun, birinci oyunun devam niteliğini taşıyor. Ana karakterimiz Adam Roslin, oyun içerisinde en çok bilinen dört gruptan bir tanesi olan Coloniallar tarafından işi bitirilmek için aranan yasadışı klonlardan bir tanesi. Bu sebeple karakterimiz kimliğini saklayarak bir maden grubunun içerisinde yer alırken haydutların istilasıyla kimliği ortaya çıkıyor ve bununla birlikte birçok olay gelişiyor.
Hikâyesi şahsi olarak benim için oldukça ilgi çekici. Oyun süresince gerçekten merak ederek ilerledim. İnceleme olduğu için spoiler verebilirim, biliyorum ama gerekli olmadıkça üzerinde çok konuşmamak daha tatlı geliyor bana. Sadece looter-shooter’dan ibaret tutulmayarak beraberinde bir hikâyenin işlenmesi de güzel bence. Her oyun detaylı bir şekilde hikâye işlemek zorunda değil elbet ama içerisine hikâyesi yedirilen her oyun tadında güzeldir.
Sürüş hissi güzel fakat uzay oyunları uzun süre oynanmıyor
Öncelikle bu türe aşina değilseniz girişmeden önce kesinlikle bir düşünün derim. Uzay oyunları oldukça keyifli fakat maalesef bir boşlukta olduğunuz ve oynattığınız karakteri, yani geminizi, dilediğinizce her an her şekilde döndürüp hareket ettirebildiğiniz gerçeğini unutmayın. Alışma sürecinde baş ağrısı, mide bulantısı yapması çok büyük bir olasılık. Başına oturup kalkılmadan gününüzü harcayabileceğiniz bir tür değil gördüğümce: alıştım dememe rağmen ancak üç-dört saat katlanabiliyorum ben.
Fakat alıştığınızda oldukça keyifli oluyor sürüş hissi. Zaten olay geminizi sürüş kabiliyetinizde bitiyor, oyunun asıl özü o olduğu için aksi takdirinde ne savaşlardan ne de görevlerden zevk alabiliyorsunuz.
Türkçe dil desteği yok
Maalesef birçok dili desteklese de Türkçe dil desteği yok. Hem siematikte hem de oynanış sırasında geçen diyaloglar sizin okuduğunuza dair bir komut beklemeksizin ilerlediği için takip etmekte belki zorlanabilirsiniz fakat onun da çözümü var: Menülerde karakterleri, hikâyeyi, dönüp tekrar bir kurcalamak isteyebileceğiniz her şeyi bulabildiğiniz bir bölüm bulunmakta. En azından öyle sorun yaşamam diyorsanız şans verebilirsiniz. Onun harici bence oyunu anlamak için çok güçlü bir İngilizce bilgisine gerek yok, komutlar o kadar karmaşık değil.
Klavye & fare ile işkence değil ama sanki bir HOTAS istiyor
Bir uçuş oyunu için en rahat olacak kontrol HOTAS/HOSAS kontrolcüleriyle oynamak olacaktır. Onun harici oyun kumandalarında daha çok zorlanmanız mümkün. Az buçuk yardımcı olması adına otomatik nişan almayı açarak biraz da olsa zorluğunu azaltabilirsiniz. Ben bilgisayardan oynamış birisi olarak normal klavye & fare ile oynadım. Açıkçası oyun kumandalarıyla oynamayı deneyerek kendimi zorlamadım fakat HOTAS/HOSAS kontrolcülerim olsaydı şayet oldukça keyifli bir deneyim olacağından emindim.
Gemi kontrolündeki bakış açıları nasıl?
Oyununun 4 tane bakış açısı seçeneği var. Ben ilk, normalinde oynadım ama sizler için diğerlerine de bir baktım. En azından basit düşmanlarla diğer bakış açılarında da zorlanmadan savaşabildim ama fazla hareketli olmanız gereken savaşlarda birinci kişi bakış açısı ne kadar keyifli ve rahat olur bilmiyorum.
Şöyle bir genel olarak oyun hakkında görüşümüz oluştuysa artık detaylı olarak incelemeye geçebiliriz bence. Bu kısımdan sonrasında biraz daha kişisel görüşlerim olacağı için siz kendiniz neden nasıl zevk aldığınızın bilincinde değerlendirin lütfen.
Harita geniş ve geçişler sıkıcı olmayacak şekilde tasarlanmış
Yapımcıların dediğine göre etrafı araştırıp yan görevleri yapmadan, yalnızca ana görevden ilerlerseniz 30 saatin üzerinde bir oynanış sunuyor; onları yaptığınız takdirde bu süre 90 saatin üzerine kadar çıkıyor. Bunun sebebiyse tabii ki de haritamızın oldukça geniş olması.
Aşağıda daha detaylı incelediğimiz kısımda haritanın ne kadar geniş olduğuna tekrardan değineceğim fakat buna rağmen denildiği gibi açık dünya oyunu değil aslında, bir nevi göz yanılması sayesinde öyle gösteriliyor diyebiliriz. Gezegenler arasında yolculuk sürecinin öncesi ve sonrasında kısa bir yükleme ekranı giriyor. Aradaki kısmın çok boş hissettirmemesi için ilerlerken bir yerlerden çağrılar alıyoruz ve istersek onlara gidebiliyoruz, bunu da sürüş esnasında istediğimiz an durup yolumuzu da değiştirebilme özelliğimiz sayesinde yapıyoruz. Böylece bölüm bölüm geziyor gibi değil de sanki tamamı bir bütün gibi algı oluşturuyor oyunculara.
RYO elementleri var ama tam olarak bir RYO değil
Oyunda RYO öğeleri bulunmasına karşın fark edeceğiniz üzere ne ben ne de yapımcılar oyunu bir RYO oyunu olarak tanımlıyoruz. Çünkü tam anlamıyla bir RYO oyunu değil kendileri.
Bu ögeler oyun için gayet yeterli, oyunun sınırları içerisinde gayet fazla diyebiliriz. Gerek etrafta gezdikçe, gerek kendiniz oluşturarak elde ettiğimiz; gerek de dükkânlardan aldığımız silah, füze, yardımcı öge gibi birçok şeyle gemimizin donanımını kişileştirebiliyoruz. Kozmetik olarak da gemimizin görünüşünü renk ve cisim olarak da değiştirebiliyor, iki tanesini aktif edebildiğimiz yeteneklerimizle kişisel bir savaş stratejisi yaratırken ekstra yetenekler de oyunumuzda kolaylıklar sağlıyor.
Yani oynanış açısından yeterli öge bulunduruyor fakat hikâyeye hiçbir katkısı yok tabii ki bunların. Hikâyeyi biz yalnızca takip ediyoruz oyuncular olarak. Oynadığımız ana karakter namına yapabildiğimiz bir şey yok aslında ki böyle bakacak olursak oyun boyunca asıl karakterimiz gemi oluyor zaten.
Oyunda kaç yetenek ve perk bulunuyor?
Yetenek dediğim cihazlardan 12 tane; ekstra yetenek dediğim perklerden -Adam’da aynı anda kullanabildiğin 5 tane olmak üzere- toplam 15, diğer karakterlerde de geliştirmeli toplam 15 tane bulunmakta. 31 tane bizim oluşturabildiğimiz teçhizatımız var. 9 çeşit de gemimiz var: hepsinin hareketi, özelliği, ultimate yeteneği ve öne çıkan kabiliyetleri de farklı tasarlanmış.
Haritadan bahsedecek olursak, toplam 7 yıldız sisteminden ve 35 gezegenden oluşan kocaman bir haritamız var. Elbette gezdiğimiz yer bu kadar değil. Oyun sürecinde gittiğimiz alanlar bazen gezegenlerin yakını bile olmayabiliyor, kimi gezegenin çevresinde belirtilen alanları oyun bize keyfi bırakıyor. Ama oldukça fazla olduğunu söyleyebiliriz.
Grafikler ve sesler üzerine birkaç kelam
Sesler gayet kaliteli fakat sinematik anlatım sebebiyle- spoiler vermek istemiyorum- bir yerde böyle üzülmüş hissetmem gerektiğini hissettim ama asla tepki veremedim. Tabii bu sadece sesle ilgili değil, sinematik anlatımla da ilgili. Beton surat gibi “yaa,” yapmam gereken yerde durunca da kötü hissettim kendimi açıkçası.
Grafiğe değinecek olursam gerek görsellerden gerek trailer’dan siz de oldukça yeterli, hatta güzel olduğunu görmüşsünüzdür. Uzay açısından da ilerlerken hareket ettiğinizi hissettirecek şekilde yeterli yapıya sahip. O konuda içiniz rahat olsun.
Everspace 2’nin temel mekanikleri
Bu türdeki diğer oyunlarda da böyle mi bilmiyorum ama zaten gemiyi sürmesi zor olduğu için savaş esnasında kolaylık olması adına hangi silahı kullanıyorsanız ona göre nişan göstergesini yapıyor. Savaşmak kolay, uçuşunuz da iyiyse çok sorun yaşamayacaksınızdır ama bazenleri çok fazla yerden çok fazla düşman gelebiliyor. O zaman da ultimate özelliğimizle hâllettik, hâllettik, yoksa işimiz zor. Niye? Çünkü şimdi biraz daha derinlere giriyoruz.
Bu oyun başta tek çizgi gidecek bir rogue-like oyun olacakmış. Şu an öyle olmasa da özellikle oyunun başlarında, yaklaşık ilk 10 saat, eliniz alışmadığı ve silahlarınızı güzel kurgulayamadığınız müddetçe bir tık zorlanabilirsiniz. Düşmanlar basit ölüyor lakin güzelce kaçamazsanız acımasızlar da. Canınızı dolduracak nano robotlardan yanınızda yoksa ya da buna uygun bir yetenek seçmediyseniz tek çareniz ya ölmek ya da park ettiğin vakit ücretle canınızı ve kalkanınızı doldurmak oluyor.
Hâliyle, oyunda isteseniz de istemeseniz de düz çizgi misali ilerlemeniz engelleniyor. Nasıl derseniz, bu saydığım sebeplerden teçhizatlarınızı geliştirmeniz gerekiyor. Yani sizi yan bölümlere veya gelen çağrılara gidip etrafı araştırmaya teşvik ediyor. Gezegenlerin çevresindeki alanları bölüm olarak alırsak; bölüm bölüm düşmanlarınızın seviyeleri kimi zaman daha yüksek kalabiliyor, sizin teçhizatlarınız düşük olabiliyor, para kasmanız gerekebiliyor… Onun harici yeni bir yıldız sistemine geçtiğinizde önceki yıldız sistemindeki düşmanların seviyesi artarak zorlaşıyor. Oyun sizi yaka paça zorda oynatmıyor tabii ki, keyif alamayacağınız kadar zorluk hissediyorsanız zorluğunu oyun süresince de düşürebiliyorsunuz. Ben mesela normal seviyede oynadım hep.
Kayıttan oyun yüklerken düşmanlar da yükleniyor
Derseniz “Şu an çok yorgunum, ben bulunduğum alanı haydutlardan temizledim. Geri kalanını kaydedip sonradan yapayım,” o zaman yanarsınız işte. Oyunun kayıt kısmı birazcık can sıkıcı oluyor bu konularda. Kayıt alsanız da oyun, yeniden girdiğinizde siz sanki o alandan gidip tekrar gelmişsiniz gibi algılayarak yeniden düşmanları oluşturuyor maalesef. O nedenle ben ya henüz oraya gelmişken kayıt alıyorum ya da bir yere iniş yaptığımda alıyorum. Zaten oyunun otomatik kayıtları genelde bir yerden bir yere giderken yeterli oluyor fakat güvenliği elden bırakmamak da gerekir.
Açık dünya algısına dönecek olursak, o hissi vermek için şöyle bir yol bulmuşlar: Bölümü temizlediniz diyelim, temizlemiş olsanız bile- ki bu bir tık mantıklı da- alanın içerisine sonradan haydutlar girebiliyor. Hatta girebiliyor değil, giriyor. Bu çok nadir olan bir şey değil, oldukça sık kullanmışlar. Bu haydutlar kimi zaman alanın sınır civarından size bulaşmadan gidebiliyorlar ama kimi zaman da resmen inat gibi sizi görecekleri kadar içeriye geliyorlar.
Nesi kötü diyebilirsiniz, haklısınız, ama maalesef uzun bir oyuna göre çok çabuk tekrara düştüğünü hissettim ben. Bu sebepten etrafı araştırırken bu durum oynadıkça biraz canımı sıkmaya başlamıştı. Bir de inceleme için birkaç günde hızlı hızlı oynamaya çalıştığım için belki, bu biraz daha gözüme batar hâle geldi.
Oyun tekrara düştüğünü çok sık hissettiriyor
Bu oyunda dediğim gibi sadece gemiyiz, bütün oynanış gemiye bağlı. Yapımcılar aslında bu mantıkta gayet hoş şeyler eklemişler. Madencilik var, silahlarınızla vurarak toplayıp bunları sonradan gerek ekstra yetenek açmak için gerek de bir şeyler oluşturmak için kullanabiliyorsunuz. Bazı alanlarda batarya ya da enerji topu gibi şeyler oluyor, oyun kendince sana minik bulmaca çözdürerek konteyner açtırıp ödül sunuyor. Kimi yerlerde de büyük bir taş kütlesinin çevresine bombalar koyulmuş, süreli olarak hepsine tıklayıp bombaları aktive etmeye çalışıyorsunuz.
Başta oyun gerçekten çok ilgimi çekmişti, ilk yıldızı tamamen keşfederek ilerledim. Bir yerden bir yere giderken gelen çağrılara birçok kez gittim de ama hızlı hızlı oynarken ve canımın dolması için para harcamam gerekiyorken aşırı tekrara düşmesi benim araştırma şevkimi düşürmeye başladı. Araştırmak istiyorum fakat hem alanlar içerisinde kurcalayabileceğimiz ve toplayabileceğimiz şeyler az hem de çok çabuk mekanikler tekrara düşmeye başladı, o kadar haydut öldürdükten sonra da rahat edemiyorsun bir türlü. Yan hikâye olarak seni alandan alana gezdirmesi de sınırlı açıkçası, arttırılsa belki sıkılmazdım böyle.
E dediğim gibi haydutlar çok sık, o sebepten de çok savaşa giriyorsun. Bu da illa bir yerde maliyet demek çünkü bunun can, kalkan kadar füze kısmı da var. Tamam, mermiler sınırsız ama ona rağmen belli bir yerde zorluyor tabii ki. Maliyet dersek gemiler ve diğer ürünler çok pahalı. Bir şeyler alacaksam para biriktirmem lazım ama bunlar da çok etkileyecekti.
O nedenle bir süre sonra diğer yerleri araştırsam da çağrılara gitmemeye başladım. Gerçi araştırdığımca sık sık daha gelişmiş füze bulduğum için çok nadiren füze için harcama yaptım ama can kısmı nano botlar olmadıkça rahatsız ediyordu.
Tek ilk yıldızda çağrılar için uğraştım, zaten onda da iki olasılık var diye daha sonradan gitmemeye başladım. Yani, tamam; hikâye ilgi çekici, oldukça büyük bir alan yapılmış ama uzun süren bir oyun vadediliyorsa ve bunun öne çıkan kısımlarından birisi çeşitlilik, “açık dünya” ise çok daha merak unsuru içermeli bana göre.
Ara sahneler daha iyi tasarlanabilirmiş
Hikâyeye gelecek olursak; sinematik anlatım hoş, farklı bir hava katmış fakat boss fight’ın ortasında sinematik koyulması çok sinir bozucu bir hareket bence. Tamam, amaç hikâyeyi anlatmak ama öyle bir şey yapıyorsan oyuncu ve boss’u ona göre tekrardan konumlandırırsın ki oyuncu sinematik bittikten sonra zor duruma düşmesin. Tam can basacakken sinematik girdi bende, sinematik sonrasında son anda bastım. O da refleksim sayesinde, ölmüştüm yoksa.
Son söz
Bu tarz oyunlara kabiliyet olarak alıştıysanız “Hemen bitireyim,” diye zorlamadan, keyif alma amacıyla girip birkaç saatlik oynanışın ardından çıkarak rahatlıkla ilerleyebileceğiniz bir oyun bence. Türün meraklısının bakmasında fayda var. Steam mağaza sayfasını buraya tıklayarak ziyaret edebilirsiniz.
Eğer uzay oyunlarıyla aranız iyiyse ve henüz duymadıysanız, tek kişinin geliştirdiği Türk oyunu Spacebourne 2’ye de göz atmanızı tavsiye ederiz.