Musou kültürüne ayak uyduran bir oyun, Fate/Samurai Remnant. Fate evreninde geçen, oyuncuya farklı bir his bırakmaya çalışan ve yer yer eğlendirirken yer yer bayan bu oyun nedir ne değildir inceliyoruz dostlar. Yazımıza hoş geldiniz diyorum.
Fate/Samurai Remnant bana ilginç gelen bir oyun oldu
Öncelikle şunu söylemem gerekir ki, ne bir musou hayranıyım ne de Fate evreni aşığı. Bu iki başlıkla pek bir alakam bulunmuyor. Musou türünde üzerinize dalga dalga gelen düşmanları tek bir hamlede yere serebileceğiniz aksiyonlar dışında pek bir cazibesinin olmadığını sanıyordum. Ancak Fate/Samurai Remnant, bana bu durumun tam aksini gösteren bir yapım oldu. Oyuna girişmeden hemen önce bu evren nedir ne değildir ona bir bakmak istedim. Okuduklarım ve izlediklerim karşısında pek bir şey anlamasam bile, en azından senaryonun gidişatı ve eğlenceli mekanikleriyle beni içine çekebileceğini düşündüm. Nitekim çok orta yollu bir hissiyata kapılsam bile genel dinamikler açısından bakacak olursak ortada pozitif bir enerji olduğunu söylemem gerekiyor.
Efsanevi bir Japon karakteri olan Miyamoto Musashi’nin öğrencisi ve evlatlık oğlu olan Iori Miyamoto olarak oyuna dalıyoruz. Iori, sanılanın aksine bir öğrenci gibi değil de, adeta bir kılıç ustasıymış gibi davranıyor. Yani oyunlardan alışık olduğumuz giriş-gelişme ve sonuç kısmına burada “gelişme” üzerinden başlamamız sağlanıyor. Elbette oyunun bir giriş kısmı var ancak bir anime hayranı olmadığım ve bu evrene pek heyecanlı bir samimiyet beslemediğimden dolayı nötr kalmak bana daha mantıklı geliyor şu an için.
Iori, ne yaptığını bilen ve kılıçlar ile arası iyi olan bir karakter. Yeteneklerini de baz alacak olursak içindeki cevheri çıkarmasını çok iyi biliyor. Tabii kontrolde siz olduğunuz sürece oyun daha keyifli bir serüvene dönüşmeye başlıyor diyebiliriz. İlk başta dediğim gibi, evren ve olay örgüleri hakkında pek fazla bilgim olmadan atıldım bu yapıma. Sanki her şeye baştan başlıyormuş hissiyatı edindim bir süre sonra. Bu da demek oluyor ki, benim gibi muhabbetten bir yoksun kişiler oyunu çok rahat bir şekilde oynayabilirler. Çünkü içeride anlatılan hikaye, karakter kurgusu ve mekanik bakımından her şey oldukça basit ve saat gibi işliyor. Sadece anlatım şekli biraz yorucu o kadar.
Iori’nin özellikleri ve yancılarımız
Ana karakterimiz Iori, farklı saldırı duruşları arasında geçiş sağlayabiliyor. Su, toprak ve rüzgar gibi bazı duruş stilleri içerisinden dilediğinizi seçerek oynayabiliyorsunuz. Her duruşun kendine has bir kombin stili var ve dövüşlerde bu duruşları dilediğiniz gibi değiştirerek düşmanlara farklı bir yaklaşım sergileme şansınız bulunuyor. Sadece şu açıdan bakıldığında bile oyunun çeşitlilik anlamında ne kadar zengin bir yapıya sahip olduğunu anlayabilirsiniz.
Bu duruş stilleri dışında bir de vuruş komboları bulunuyor. Yani Iori ile hangi tuşa ne kadar basmanız gerektiğini veya hangi tuştan sonra yine hangi tuşa basmanız gerektiğini öngördüğünüz bir yapı mevcut. Örneğin 4 kere kare tuşuna bastıktan sonra 1 defa üçgen tuşuna basılı tutmak, Iori’nin ilginç bir dövüş yeteneğini ortaya çıkarıyor ve rakibe hiç olmadığı kadar fazla hasar verebiliyor. Bu tarz kombinler sağlamak, dalga dalga gelen düşmanların arasında göze hiç batmıyor, aksine oldukça eğlenceli bir dövüş mekaniği sunuyor. Zira bu kadar fazla yetenek ve dövüş stili içerisinde rakiplerimizin sayısı çok az olsaydı bu kadar keyif vereceğini düşünmüyorum. İşte tam da burada “musou” türüne olan ilgim daha da artmaya başlıyor. Bu türü kendine yol bellemiş her oyunda bu kadar fazla mekanik var mı bilemiyorum ancak eğer varsa, gerçekten musou türüne daha fazla sahip çıkmamız gerekiyor diye düşünüyorum. Fate/Samurai Remnant’ın ilk başlarında; “bu ne böyle? 20 tane adama aynı anda vuruyorum!” diyerek hayıflandığımı hatırlıyorum.
Tabii Iori’ye macerası esnasında yardımcılık yapan bazı yan karakterler de mevcut. Mesela sürekli yanınızda gezen ve oldukça güçlü bir dövüş stiline sahip olan Yamato Takeru, aslında oyun içerisinde sizin hizmetkarınız olarak görünse bile sizden daha yetenekli ve bir o kadar agresif. Dövüşlerin içerisinde dilediğiniz zaman Yamato’ya geçiş yapabiliyorsunuz. Böylelikle yenilmesi zor düşmanları alt etmek çok daha kolay olabiliyor. Aynı zamanda onun kişisel yeteneklerini de kullanabiliyor ve çeşitlilik üzerine bir tutam daha çeşitlilik atmış oluyorsunuz.
Oyun içerisinde, özellikle senaryo kısmında birçok farklı yan karakter ile tanışıyorsunuz. Bazısı kötüyken iyi, bazısı iyiyken kötü olarak sizi şaşırtmayı başarabiliyor. Yani anlayacağınız, oyun sadece mekanik çeşitliliği ile bezenmiş değil. Senaryo konusunda da oldukça kuvvetli. Ancak anlatım konusunda hiç değil…
Bu oyunun hikayesi ne?
Yüzyıl ortalarında geçen bir hikayemiz bulunuyor. Waxing Moon adında her dileği gerçekleştiren bir olgu için amansız savaşlar dönüyor. Günümüzün Tokyo’su olan Edo şehri, birbirinden ilginç içerikler ile dolu. Aynı zamanda kötücül düşmanlar ile bezenmiş ve kuşatılmış ara sokaklara sahip. 7 farklı Servant, Master’ları tarafından dünyaya çağırılıyor ve böylelikle hikayemiz de başlamış oluyor.
Master ve Servant’lar arasında ruhani bir bağ olduğu için yukarıda bahsettiğim karakter geçişlerine bir zemin hazırlanıyor diyebiliriz. Düşmanları daha kolay alt etmek veya yeni stratejiler geliştirmek için aralarındaki bu bağı kullanarak karakter değişikliği yapabiliyorsunuz. Aynı zamanda şehirler arası seyahat yapabiliyor ve buradaki diğer Master’lar ile bağ kurabiliyorsunuz. Böylelikle savaşların içerisinde omuz omuza çarpışmak ve onların yeteneklerinden faydalanmak için bolca vaktiniz oluyor.
Şimdi, neden oyunun senaryoyu anlatış biçimini pek beğenmediğimi özetleyeceğim. Öncelikle, eğer benim gibi anime serileriyle veya mangalar ile çok içli dışlı değilseniz, ilginç ara sahneler ve bitmek bilmeyen diyaloglara hazır olun. Normalde olsa bir süre sonra ben bu uzun diyalogları atlar ve oynanışıma bakardım ancak işim oyunu incelemek olduğu için bunu yapmam pek sağlıklı olmuyor. Bu yüzden saatlerce süren ara sahneler ve diyaloglar ile birlikte hikayenin sakız gibi uzatıldığını düşünüyorum. Belki siz bu incelemeyi okurken bana hak vermeyebilirsiniz ancak ilk defa bu tarz bir serüvene adım atacaksanız bunları bilmenizde fayda var diye düşünüyorum.
RPG tarafı nasıl işliyor?
Fate/Samurai Remnant’ın bu kısmı, aslında pek alışık olduğumuz bir yoldan ilerliyor. Boss’lardan düşen daha iyi kılıç veya diğer yan eşyalar gibi ek özellikler var. Bunlar ile Iori’nin hasarını güçlendirebiliyor, defansını yineleyebiliyorsunuz. Aynı zamanda yetenek puanı da kazandığınız için Iori’nin yetenek ağacı kısmından ona farklı savaş duruşları ve stilleri de öğretebiliyorsunuz. Karakterin dövüş sırasında kullandığı benzersiz yetenekler içerisine farklı birtakım unsurlar eklemenize olanak tanıyor oyun.
Tabii sadece Iori’ye değil, yanınızdaki Servant’a da yetenek işleyebiliyorsunuz. Onlar da sizinle birlikte yetenek puanı kazanıyor ve kontrolü tamamen sizin elinize bırakıyorlar. Böylelikle yukarıda bahsettiğim çeşitlilik durumlarına bir yenisi ekleniyor diyebiliriz.
Oyun içerisinde sevmediğim şeyleri madde madde gösteriyorum;
- Uzun diyaloglar ve ara sahneler ile oyuncuyu soğutan bir yapıya sahip. Sabırlı değilseniz pek size göre değil.
- İçerik anlamında her ne kadar çeşitli olsa bile verdiği zevk bakımından pek aynı şeyi söylemem doğru olmaz. Sürekli düşman kes ve ilerle, daha sonra ara sahne izle ve tekrar düşmanla yüzleş mantığı hakim. Bir süre sonra yorucu olabiliyor.
- Fate/Samurai Remnant içerisinde Dövüşler iyi güzel ve çeşitli dedik ancak dövüş içerisindeki kamera hakimiyeti çok korkunç. Eğer bir düşmana kilitlendiyseniz etrafınızdaki düşmanların ne yapacağını veya yapmak istediğini anlayabileceğiniz bir etken bulunmuyor. Eğer kimseye kilitlenmeden serbest kamera ile oynamak isterseniz bu sefer kamera sizi takip etmiyor ve sürekli karakterin farklı yerlerini görmeye başlıyorsunuz.
- Etkileşime geçilebilecek çok fazla yer ve karakter var ancak hepsinin içi dolu değil. Görev yapmadığınız durumlarda yapacak pek fazla şey bulamıyorsunuz. Bu yüzden rastgele karşınıza çıkan etkinlikler hayat kurtarıcı oluyor. Keşke böyle olmak zorunda kalmasaydı.
- İlerleyen süreçlerde hep aynı şeyi yaptığınızı hissediyorsunuz. Diyalog ve ara sahne sonrası dövüşler, daha sonra tekrar diyalog. Sanki olduğu yerde sayıyormuş gibi geldi bana.
Önerir miyim?
Öneririm. Neden öneririm? Çünkü çok fazla çeşitliliğe sahip. Sadece yetenekler ve dövüş mekanikleri açısından değil. Etkileşime geçilebilen şehir yapısı, toplanabilecek eşyalar, karakter geliştirmeleri ve kişiselleştirmeleri, düşman çeşitliliği vesaire vesaire. Bu liste uzar da gider eğer isterseniz. Musou kısmını da önerebilirim ki türe pek alışık olmayan beni bile içerisine çekmeyi başardı. Özellikle oyunu el konsollarında oynamak için güzel bir alternatif olarak görüyorum. Ben şahsi Bluetooth kontrolcüm ve Steam Link ile bağlanarak evimde ve evimin dışında bile oynadım ve bence gerçekten mobilite anlamında çok rahat bir oyun diyebilirim.
Ancak bu yapıya aşina biri değilseniz hikaye anlatımı sizi fazlasıyla boğacaktır. 3 dakikada bir çıkan ara sahneler, bitmek bilmeyen konuşma diyalogları ve daha fazlası. Ayrıca seslendirme olarak sadece Japonca bulunuyor. Bu sebeple bir süre sonra “noluyor kardeşim yahu’” derken bulabilirsiniz kendinizi. Ancak yine de, Fate/Samurai Remnant önerebileceğim bir oyun. Hem evrene yeni adapte olmak isteyenler için harika bir ilk basamak, hem de evrene aşina olan kişiler için güzel bir serüven. İki tarafı da kucaklayan yapısıyla iyi bir puanı hak ettiğini söyleyebiliriz.