Atarita sizin için inceledi! Editörlerimiz her oyun incelemesine saatlerce emek harcıyor ve bilmeniz gereken tüm detayları objektif şekilde ele alıyor. Nasıl yaptığımızı merak ediyorsanız inceleme politikamıza göz atabilirsiniz. |
God of War Ragnarok’un inceleme kopyası, PlayStation tarafından Atarita’ya gönderilmiştir.
Ve işte geldiniz o incelemeye. Biliyorum, yıllar önce oynadınız veya gördünüz. Kiminiz PC’ye çıkması için aylarca yolunu gözledi. Duyurulduğunda ise günleri, hatta saatleri sayar oldunuz ama geldi işte. Ragnarok kapıya dayandı. PC’den alacağınız güç ile başına oturdunuz ve günlerce beklediğiniz o oyuna sonunda kavuştunuz. Ben mi? Ben de aylardır bekliyorum aynı sizler gibi. Evet, ben de oynadım yine sizler gibi, soluksuz. God of War Ragnarok belki dünyanın en iyi şiir kitabı değil ama, o kitabın en iyi sayfalarından bir tanesi. İncelemeye hoş geldiniz sevgili okurlar.
Kratos ismi geçince tüyleri diken diken olan el kaldırsın!
Bu senenin Mayıs ayında bizlere harika bir duyuru yapıldı. Bizlere diyorum çünkü bu incelemeyi okuyanlar biliyorum ki, sizler de benim gibi PC tarafını bekleyenlerdensiniz. Ayrıca Çekoslovakyalılaştıramad… şaka şaka, biraz ciddiyet takınalım. Ragnarok, ki kendisi 2018 çıkışlı God of War’ın devamı niteliğinde olan oyun, işini layığıyla yapan bir ürün adeta. Her köşesinde farklı bir duygu-durum birikimi, her satırında farklı bir hikâye gibi resmen.
Kratos denince tüyleri diken diken olmayan var mı? Hani şu 2005 yılından beri hayatımızda olan, Yunan Mitolojisini dize getirmiş ve yakın zamanda da İskandinav Mitolojisine geçmiş olan Kratos. Nasıl geçti halen tartışma konusu lakin bu oyunda odak noktamız bu değil elbette. Senaryoya, mekaniklere ve dinamiklere bakacağız, God of War Ragnarok PC’de nasıl bir performans sergiliyor göz atacağız. Dünyanın en uzun inceleme girişini de yaptığımıza göre dilerseniz yazımıza devam edebiliriz.
Ragnarok kaçınılmaz!
Evet, doğru duydunuz. Ragnarok kaçınılmaz. İskandinav Mitolojisinin en ilgi çekici konularından bir tanesini Kratos’lu bir senaryoya yedirebilmek gerçekten güzel iş. İlk oyunun son anında karşımıza çıkan Thor, gök gürültüsüyle birlikte evimize misafir olunca anlıyoruz işin ciddiyetini. Arkasından ise babası Odin geliyor –ki kendisi ve Thor, kitaplardaki tasvirlerine acayip yakınlar- ve oturuyor masamıza. “Aman etmeyin, eylemeyin” diyecekken Kratos’tan cevap gecikir mi; “Yoo, tekerinize çomak sokacağım!”.
İlk oyundaki Baldur başlangıcını hatırlayanlar vardır. Ne kadar epik bir başlangıçtı ama! Thor ile kapışmamız da aynı şekilde epiklik anlamında üst kademede. Mjölnir ve Leviathan’ın çarpışmasından yankılanan sesler ve çıkan şimşekler bu epik büyüye daha da bir cilve katıyor doğrusu. Zaten hemen sonrasında oyunun ne kadar iyi bir akıcılığa sahip olduğunu anlıyorsunuz. Merak etmeyin, senaryo hakkında sizlere Spoiler vermeyeceğim. Ancak bahsetmek istediğim birkaç konu var;
Öncelikle God of War Ragnarok, seriye evrim geçirten 2018 çıkışlı oyun ile aynı kademede ilerliyor. Yani 2005’te çıkan ilk God of War’da ve sonrasında gördüğümüz yapımlardaki epik “boss” savaşlarından biraz sıyrılmış, daha çok baba-oğul ilişkisine odaklanmış durumda. Ben bu durumu sevsem bile üzüldüğüm noktaları oluyor. Çünkü o dönemlerde Kratos veya God of War denince akla devasa nitelikteki boss savaşları geliyordu. Onlar neydi öyle ya gerçekten? İnsanın düşündükçe özlemi artıyor resmen. Ha, bu yönü kötü mü? Elbette hayır. Sonuçta yeni bir mitoloji, yeni yaşamlar ve konular. Çok normal. Devam edecek olursak; Ragnarok gerçekten kaçınılmaz bir hal almaya başlıyor artık. Odin’in yaptıkları dokuz diyarda kaosa neden oluyor ve kendisi de güç zehirlenmesi geçirir gibi bir o yana bir bu yana sataşıyor. Kratos ise artık eski benliğinden uzaklaşmak adına daha barışçıl bir görünüm çizse bile kaderinden kaçamıyor. Çünkü o SAVAŞ TANRISI!
Ama beni biraz üzen noktalar da var haliyle. Senaryo daha oturaklı ve baba-oğul ilişkisine dayanıyor ancak bu durum biraz bayıcı olabiliyor. İnsanlar (ve ben) Kratos’un o vahşi duygularını görmek için can atıyoruz. Yani “aman Ali Rıza Bey tadımız kaçmasın” dinamiğinde bir Kratos görmek bazen yorucu olabilir. Ama yine dert değil, nasıl olsa güzel bir oyun oynuyoruz.
Biraz daha ilerlemeden; nedir bu mitolojideki Ragnarok?
Ragnarok -veya Ragnarök- olarak tabir edebileceğimiz bu olay, aslında İskandinav Mitolojisi’nde “kıyamet” anlamını taşıyor. Birçok yazılı kaynakta geçtiği üzere tanrıların savaştığı, dünyanın sonunun geldiği ve bildik bilinmedik tüm yaşamın son bulacağı bir hikâye Ragnarok. Fimbulvetr adı verilen bir kış dönemi başlayacak, depremler olacak ve insanlar açlıktan kırılacak. Bu süreçte Midgard’ın dev yılanı Jörmungand, kendi zehrini okyanuslara ve denizlere yayacak. Başlayan kargaşa içerisinde ise Asgard’ın ve diyarların yıkıcısı Surtr, kendi diyarı Muspelheim’dan gelerek durdurulamaz bir savaşa başlangıç verecek.
Yine bu süreçte Gjallarhorn adı verilen bir boynuzu üfleyen Heimdall, tüm tanrıları savaşa ve yıkımı durdurmaya davet edecek. Savaş devam ederken tüm tanrıların babası Odin, Fenrir adında canavar bir kurt ile kapışacak. Fenrir, Ragnarok’u başlatan canavarlardan bir tanesi. Loki’nin oğlu ve bir diğer ismi “kıyamet getiren”. Odin ve Fenrir arasındaki savaşta kaybeden taraf Odin olacak. Tanrılar, yaşanan bu şok sonrası ikinci felaketi ise Thor’un ölümüyle bulacak. Jörmungand ile savaşan Thor, dev yılanı öldürse bile zehrinden yaşamını yitirecek. Bu süreçte ise tüm tanrılar birer birer can verirken, ayakta kalan iki kişi olacak; Loki ve Heimdall. Onlar ise birbirleriyle savaşırken can verecek. Surtr kılıcını diyarların kalbine saplayacak ve böylelikle Ragnarok, tüm diyarları yok edecek.
Yukarıda kısaca bahsettiğim bu Ragnarok kavramı, tüm kitaplarda ve destanlarda genellikle bu şekilde işleniyor. Sonuç olarak “kıyamet” kavramını taşıyan Ragnarok, oyunumuzda biraz daha (hatta bayağı farklı) işlense bile elle tutulur ve kitaplara benzer durumlarla da karşılaşabiliyoruz.
İlk oyundan farklı ne var ki?
Açıkçası oyunun ilk 4-5 saati sanki 2018 yılında çıkan God of War’ı oynuyormuşsunuz izlenimi sunuyor. Yani pek bir değişiklik yok gibi görünüyor ancak bir süre sonra açılan dinamikler sağ olsun çok daha farklı tatlar almaya başladığınızı hissedebiliyorsunuz. Özellikle Kratos’un savaş mekaniklerindeki farklılıklar bir yana, büyüyen ve ergenliğe giren Atreus’un daha dinamik ve akılcı kullanılmasını gönül rahatlığıyla yazabilirim sanırım. Tabii farklılık olarak sadece oyun mekaniklerini görmek biraz suç olur sanırım. Burada baba-oğlu ilişkisini çok daha iyi özetleyen bir senaryo var karşımızda. Kratos, artık daha babacan bir hale bürünmüş ve oğlunu korumak için tüm İskandinav Mitolojisini kılıçtan geçirmeye hazır bir konumda yer alıyor. Baba olmak böyle bir şey işte. Galiba, ben bilmiyorum…
Öte yandan diyarları bir “soğukluğun” kapladığını da görebiliyoruz. Adeta sıcak yaz aylarında serinlemek, soğuk kış aylarında ise kahveyle oynamalık bir yapıma dönüşüvermiş God of War Ragnarok. Mitolojideki olayları anlatırken sizlere Fimbulvetr soğukluğundan bahsettim hatırlarsanız. Bu dondurucu kış, oyunun neredeyse her lokasyonuna işlenmiş durumda. Evimiz Midgard oldukça soğuk ve dize kadar karla kaplı bir yapıda. Zaten bu durumda anlayabiliyoruz neler olacağını aslında…
Açıkçası ben ilk oyunda senaryoyu biraz daha “acele” hissetmiştim. Yani evet, uzun zaman sonra bir God of War oyunu deneyimlemek gerçekten güzeldi ancak hikâye konusunda daha emin adımlarla ilerlenmesi gerektiğini düşünüyordum. Ragnarok ise bu konuda gerçekten harika bir iş çıkartmış ortaya. Senaryonun her köşesinde bir detay, o detayın içerisinde de farklı bir detay bulabilmeniz çok mümkün.
Peki God of War Ragnarok PC’de nasıl hissettiriyor?
Elbette bu incelemeyi bir “karşılaştırma” incelemesi olarak görmemek lazım, dediğim gibi. Zira oyunu daha önce konsollarda oynamadım ve bu yüzden konsol-PC karşılaştırması yapmak bana düşmez. Ancak bahsetmek istediğim birkaç nokta var elbette;
Açıkçası oyun PC tarafında tek kelimeyle muazzam görünüyor. Çıktığı gün oyuncuların karışık incelemeleri ile karşılaşmış olsa bile kendimi şanslı sayarak bu cümleleri rahatlıkla kurabilirim muhtemelen. Günümüze göre ortanın bir tık üstü bir sistem ile birlikte oyunu yüksek ve ultra ayarlar arasında oynama fırsatım oldu. DLLS “kalite” tabii. Aldığım FPS aralığı ise genel olarak 90-110 oldu. Hiç fena değil valla. Ne bir donma, ne bir optimizasyon sorunu ne de bir FPS düşmesi. Böyle bir sorun yaşamadığım için de oyunu gayet akıcı oynama şansına eriştim.
Tabii PC’nin getirdiği bazı nimetlerden yararlanmak herkesin hakkı. Örneğin Frame Generation sistemi belki de günümüzün en kıymetli özelliklerinden birisi. Düşük sistem özellikli bilgisayarlarda daha yüksek FPS alabilmenizi sağlayan bu yenilik, herhangi bir piksel kaybı yaşatmadan da sizlere güzel görüntüler sunabiliyor. Eksisi var mı, belki. Örneğin Input Lag diyebileceğimiz bazı sorunlarla karşılaşmanız mümkün. Ama bunu deneyerek görmek çok daha akıllıca olacaktır. Şahsen ben bu teknolojiye ihtiyaç duymadan oynayabildim ancak incelemeyi yazarken kendi Frame Generation düşüncelerimi de aktarabilmek adına yaklaşık 3-4 saatlik bir süreyi bu ayar açıkken geçirdim. Herhangi bir gecikme durumuyla da karşılaşmadım. Tabii gerekli testleri yaparsanız ufak gecikme oranları ile karşılaşabilirsiniz ancak bu oyun deneyiminizi asla baltalamaz… Balta demişken, YAŞASIN LEVİATHAN!
Öte yandan oyunu herhangi bir kontrolcü ile oynamak yerine şansınız varsa DualSense ile oynamanızı tavsiye ederim. Adaptive Trigger özelliğini tam tamına kullanabiliyor Ragnarok ve gerçekten bambaşka bir deneyime dönüşüyor oyun. Her ayrıntıyı bir titreşime aktarması ve sahnelere göre bu titreşimlerle oynaması bambaşka bir seviye. Yani bambaşka bir seviye demek belki “absürt” kaçabilir ama ben öyle demek istiyorum, ehehehe.
Artık daha “çevresel” bir savaşı var
İlk oyundan hatırlarsanız düşmanlara dümdüz saldırmak çok popülerdi. Yani God of War’ın temeli bu elbette ama insan biraz daha çevreyle bağlantılı detaylar görmek istiyordu. Ragnarok ise bu döngüyü kırmış ve daha ezber bozan bir savaş deneyimi sunabiliyor. Düşmanlara sağda solda bulduğunuz kütükleri ve kayaları fırlatmak veya bir düşmanı tutarken çevresel hasar vermek gibi elementler daha oturaklı ve “olmuş” hissettiriyor.
Belki çok “ilk oyun” dedik ama God of War Ragnarok diğer tüm özellikleri açısından ilk oyun ile çoğu konuda benzer çizgilerde ilerliyor. Yanımıza bir yancı kesinlikle veriliyor, Atreus veya Freya. Fakat bu sefer Atreus ile ayrı bir şekilde oynama mevzumuz da var. Ben beğendim mi? Pek sayılmaz. Sanki bana ilerideki oyunlar için ana karakterin Atreus olacağı izlenimini verdi ve bu pek hoşuma gitmedi. Çünkü Kratos’un emekli olma gibi bir hayali varsa hiç kusura bakmasınlar ama pek hoş karşılamayız yani bu durumu. Ha, Atreus’a bir yan oyun yapılacaksa o zaman problem teşkil etmiyor.
Ayrıca oyun anlayışı da kişiden kişiye göre değişebilen bir durum. Yani Ragnarok içerisinde Kratos’u nasıl kullanmak istiyorsanız öyle kullanabilirsiniz. Sadece hasar odaklı oynamak pek mantıklı olmuyor ancak element hasarı ile kuvveti birleştirince ortaya adeta görsel bir şölen çıkıyor. Pek tabii Kratos’u sersemletme odaklı da kullanabilirsiniz. Yani rakip düşmana vurduğunuzda belirli bir süre hareketsiz kalmasını sağlayabilir ve bu süreçte ona tüm gücünüzle saldırabilirsiniz. Yani dediğim gibi, Kratos’u nasıl kullanmak istediğiniz biraz size kalmış bir durum. Oyunu çeşitlendiren ve her oyuncuya farklı dinamikler sunan fikirleri beğeniyorum açıkçası.
Zırh setleri ve kullandığınız silahlar da öyle mesela. Bol çeşitli ve farklı zırh özellikleri ile oynamak mümkün. Daha fazla güçleneceğinizi bildiğiniz için farklı zırhların peşinden koşmak veya Kratos’a farklı rünler ekleyebilmek için ilginç maceralara yelken açmak ilk oyundaki gibi keyifli hissettiriyor. En beğendiğim noktalardan birisi ise yetenek havuzunun daha kolay erişilebilmesi oldu. Karşılaştırma yaptığımız zaman ilk oyunun sonlarına doğru yetenek ağacını tamamen açamamış ve tavuk gibi ortalarda dolanıyordum. Ancak burada daha oturaklı bir sistem ile birlikte yeteneklere erişmek çok daha kolay ve bunun için sürekli yan görev kasıp farklı boss’lar öldürmeniz gerekmiyor. Dümdüz ilerleyip de birçok Kratos ve Atreus özelliğine kavuşabilmeniz mümkün.
Sona yaklaşık! Hayır Ragnarok değil, incelemenin sonuna…
Üzülerek söylemek istiyorum ki God of War Ragnarok incelemesinin sonuna geldik. Bahsedilecek ve anlatılacak tonlarca farklı şey var ancak kimseyi sıkmak istemem, çünkü oldukça uzun bir yazı oldu. Zaten oyun bir süredir bilinen haliyle karşımıza çıktı ve PC tarafında görsel güçlendirmenin yanı sıra birkaç yeni teknolojiyi de hayatımıza sokmuş oldu. Şu an bir konsol sahibi de olsam God of War Ragnarok’u muhtemelen PC’de oynamayı tercih ederdim.
Genel olarak iyi bir deneyim sunuyor. İlk oyundan alınan elementlerin üzerine katılarak ilerlenmiş. Fakat bana göre o “epik” hava biraz sönük durumda. İlk oyunda da sönüktü, burada da tam gaz devam ediliyor. Ana odak farklı olduğu için buna pek ses çıkaramıyorum ama eski oyunların o kaotik atmosferini görmek isterdim doğrusu. Senaryodaki bazı karakterler kolayca harcanabiliyor ve bu biraz üzücü. Ancak Atreus’un büyüdüğünü ve artık kendi kararlarını verebildiğini görmek güzel hissettiriyor.
İskandinav Mitolojisini zaten seviyorum, kolumda bir Mjölnir dövmesi bile var. Bu sebeple oyuna da pek önyargılı yaklaşamıyorum zaten. Ayrıca kişisel düşünceleri bir kenara bıraktığımız zaman öyle aman aman bir kötü yanı da yok oyunun. Biraz inişli çıkışlı akışa sahip olsa bile genel anlamda gerçekten güzel bir deneyimdi. Henüz oynama fırsatı bulamadıysanız veya “acaba oynamalı mıyım?” diye düşünüyorsanız, umarım bu inceleme sizlere güzel bir rehber olur. YAŞASIN KRATOS, YAŞASIN GOD OF WAR!