Half-Life Dergisi İnceleme

Atarita'da reklam ve sponsorlu içerikler açıkça belirtilmiştir. Bunun dışındaki hiçbir içerik ticari bir ortaklık sonucunda hazırlanmamıştır. Bkz: Editöryel Standartlar

Paylaş

Türkiye’de uzun yıllardır oyun basınında çalışan ve Dünya’nın en büyük Doom koleksiyoncusu olan Mahmut “Doom Collector” SARAL’ın yeni Half-Life dergisi çıktı. Biz de vakit kaybetmeden kendisiyle iletişime geçip dergiyi incelemek istediğimizi söyledik. Bizi hiç kırmadan dergiyi gönderdi. Buradan da kendisine teşekkürlerimi iletmiş olayım.

Kargoda ne kadar hoyrat davranırlarsa davransınlar parçalamayı başaramadıkları dergi nihayet evime ulaştığında inanılmaz mutlu oldum. Sevdiğim bir ismin, çocukluğumun en güzel anılarını taşıyan oyununa dair anlatacak çok şeyi vardı ve ben hepsini duymak için sabırsızlanıyordum. Kargocuya “kolay gelsin!” dedikten sonra yukarıya fırladım ve ambalajı aç kurtlar gibi parçalamaya başladım.

Bütün bu iştahımın nedeni yalnızca dergiyi Mahmut SARAL’ın yazmış olması ya da derginin Half-Life ile ilgili olması değildi. Bu derginin önemi, dergi oluşundan kaynaklanıyordu. Türkiye’de oyunlara dair baskıya giden içeriklerin sayısı son yıllarda yok denecek kadar az. Ülkemizdeki büyük dergilerin de dijital ortama taşınmasıyla kalmadı bile diyebilirim. İşte tam burada fare ile tıklamadan, ekrana bakmadan oyunlara dair bir içerik tüketebilmek harika hissettirdi. Eski kafalı diyebilirsiniz ancak bunların tadı çok başka geliyor. Hatta ara sıra Mount & Blade Warband’in kutusundan çıkan kullanım kılavuzunu çıkarıp okurum. Öyle bir özlem düşünün…

Half-Life Dergisi
Bizim yaramaz da dergiyi çok sevmiş, öyle söylüyor.

Half-Life dergisi beni zamanında yetişemediğim şeylere yetiştirdi

Yaşım gereği (1997 doğumluyum) Half-Life oyunlarının geliştirme süreçlerini takip etme şansım olmadı. İlk oyun geliştirilirken gezegen ile yeni tanışmıştım ve ebeveynlerim beni hayatta tutmaya çalışıyordu. İkinci oyun ve episode’lar gelirken de ortaokul-lise çağlarımdaydım. Dolayısıyla bu oyunların şimdi ağzımı sulandıran hikayelerinden o zamanlar çok geri kalmıştım. İşte tam burada Mahmut abinin Half-Life dergisi imdadıma yetişti.

Okumaya başlamadan önce ritüelimi yaparak her sayfaya tek tek göz gezdirdim, içeriklere baktım, detaylara girmedim ve kapattım. İçimden daha bu dergi ile çok eğleneceğiz diye şeytani planlar kuruyorum tabii bu sırada. Ancak hemen oturup okumaya başlamadım çünkü derginin hakkını vermem gerekiyordu. Gittim efendi gibi kahvemi aldım, kendime sakin ve rahat bir ortam ayarladım, vantilatör ile de etrafı serinlettim. Sonra dergiyi kucağıma alıp okumaya başladım.

Fanzin dediğine bakmayın, tamamen profesyonel

Fanzin kelimesini ilk kez Mahmut abiden duydum. İnternette kısa bir araştırma ile hayran yapımı dergiler olup genelde fotokopi yoluyla çoğaltıldığını gördüm. Sonra elimdeki Half-Life dergisine baktığımda neresinin fanzin olduğunu anlamaya çalıştım. Zira baskı işi gayet ciddiye alınmış, sanki her ay yeni bir sayısı basılan bir dergiyi okuyor gibiydim.

Half-Life Dergisi
Half-Life Dergisi

İçerik tarafında ise yıllarını oyun basınına vermiş profesyonel birisinin kalemine “hayran yapımı” demek benim için uygun değil. Yazı tarafında bu işi yapmanın insana kattığı şeyler, onun yazdıklarını sıradan olmaktan uzaklaştırıyor. Daha önce bir şeyler karalamamış birisi sadece oyuna olan sevgisinden ötürü bir dergi hazırlamış olsa ona hayran yapımı diyebilirdim fakat Mahmut SARAL, bundan önce DOOM sevgisi ile iki kitap yazmış birisi.

O yüzden dergiyi fanzin olarak sınıflandırmıyorum, bayağı güzel, tertipli ve kaliteli bir dergi. Mahmut abi mütevaziliğinden öyle söylüyor.

Ne çok hikaye anlattım değil mi? Artık sadede geleyim

Half-Life dergisi içerisinde bu zamana kadar çıkan tüm Half-Life oyun ve ek paketlerine dair müthiş detaylar barındırıyor. Özellikle ilk oyunun geliştirilme süreci, Valve’in id Software ile ilişkisi ve Steam’in oluşmasına kadarki süreçte bilmediğim o kadar fazla şey öğrendim ki anlatamam. Dergi Gabe Newell’a, Randy Pitchford’a ve Half-Life tarafında gerek oyunlarda, gerekse ek paketlerde emeği geçen herkese dair güzel detaylar içeriyor.

Kitap okur gibi soldan sağa, yukarıdan aşağıya değil

Dergi ya da belirli bir sayfa düzenine tabii olmayan ve tamamen hazırlayan kişinin insafına kaldığımız içerikleri seviyorum. Normal bir kitabı okur gibi sürekli soldan sağa ve yukarıdan aşağıya okumuyoruz. Bazen sayfa üç sütuna ayrılıyor ve tek tek sütunları okuyoruz, bazen kocaman bir görselin içerisindeki metinleri okuyoruz, gerçekten bambaşka bir deneyim. Okurlar ne düşünür bilmem fakat ben bu tür içeriklere gerçekten bayılıyorum.

Örnek vermek gerekirse okumaya buradan başladığınız akıcı bir metin olduğunu düşünün. Gözleriniz buraya kadar aynı hareketi yapmaya alıştığı için burada da aynısını yapmaya çalışacak. Ancak beyniniz bunu

engelleyecek. İşte tam o anda bir kıvılcım parlıyor. Ben buna “okurken uyanma” diyorum. Ezberden okumaya devam etmek yerine bu sütunlardaki yazılar daha hızlı algılanmaya ve daha vurucu olmaya başlıyor. En

azından dergiyi okurken ben öyle hissettim. Half-Life dergisinde de kısım kısım böyle bölümler var ve okuma alışkanlığınız yoksa, bunu size kazandırabilecek eğlenceli şeyler bunlar.

Half-Life Dergisi, Mahmut SARAL
Half-Life Dergisi, Mahmut SARAL

Küçük, minik bir eleştiri yapmam gerekirse…

Derginin ilk 45 sayfası sular seller gibi aktı gitti. Özellikle ilk oyunun geliştirme sürecinde yaşananlar biraz da öyküleştirilerek muhteşem şekilde anlatılmıştı. O kısımları tamamen soluksuz okudum. Öğrenmediğim onlarca şey öğrendim ve yer yer öğrendiğim şeyler beni gülümsetti. Mesela Gabe’in her Half-Life oyunu öncesinde stüdyoda bir Piñata kırması benim “oyun yapmak isteyen herkes biraz deli olmalı” tezimi doğrulamıştı.

Ancak ikinci oyunun süreçlerine gelindiğinde anlatı biraz durulaştı. Girişte yapılan öyküleştirmeler yerini daha bilgilendirici bir dile bıraktı. Yazılanlar çok kıymetli olmasına karşın başta verdiği o sürükleyiciliği biraz kaybetmiş gibi hissettirdi. Tabii çok geçmeden toparladı. Sadece Half-Life 2 ve peşinden gelen iki episode’un anlatıldığı bölümlerde biraz durgunluk hissettim. Okurken bulunduğum ruh halinden de kaynaklanıyor olabilir pek tabii.

Okurken kendi kendine konuşan birini değil de size hitap eden birini dinliyorsunuz

Yazılı eserlerde bazen okur üçüncü kişi olabiliyor. Bu durum benim pek hoşuma gitmiyor açıkçası. Sizi yazının ne kadar dışına atarsam o kadar az okursunuz. Half-Life dergisi bu anlamda beni sevindirdi. Mahmut abi sizi karşısına almış da anlatıyormuş gibi yazmış. Hatta bazı güzel detaylar da eklemiş. Mesela aşağıdaki videodan da bahsediliyor. Mahmut SARAL’ın 2013’te Ali İhsan VAROL’dan söz isteyerek John Carmack ve Gabe Newell’a verdiği ayarı izleyiniz…

Uzun lafın kısası

Birçoğumuzun çocukluğunda “haylayf” dediği ve o bisküvi markasını her seferinde oyun ile bağdaştırıp şakasını yaptığı Half-Life’ın anlatıldığı dergi gerçekten hazine niteliğinde. Eğer bugüne kadar çıkan Half-Life oyun ve ek paketlerinin mutfağında neler olduğunu merak ediyor, Gabe Newell hakkında daha önce duymadığınız şeyler duymak istiyorsanız kesinlikle bu dergiyi okumanızı tavsiye ediyorum.

Dergi ilginizi çektiyse satın almak ve detayları öğrenmek için Mahmut “Doom Collector” SARAL’a buraya tıklayarak Twitter üzerinden ulaşabilirsiniz.

Alparslan Gürlek
Alparslan Gürlek
Oyunların yeni yeni yaygınlaştığı dönemlerde bir çocuk olarak video oyunlarıyla ilk bakışta aşk yaşadım. Age of Empires II ile başlayan yolculuk, kendi oyunumu yapmaya kadar ilerledi. Hala oyun sektöründeyim ve hala o ilk kez Age of Empires II oynayan çocuğun tutkusunu taşıyorum.

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Daha Fazla Atarita

Oyun Gündemi: