Ayılıp bayılan bir Harry Potter hayranı sayılmam. Filmlerini bile çok geç izledim, hatta kitaplarını okumadığım için dalga konusu olmuşluğum bile vardır. Ancak evrene dahil olduğum andan itibaren beni içine çeken bir hikayenin olduğunu da es geçemem. Hogwarts Legacy ise duyurulduğu dönemden beri beni hem şaşırtan hem de meraklandıran bir oyun olmuştu. Bugüne kadar yapılmış en büyük Harry Potter temalı oyun olacaktı. Sizce de ilgi çekici değil mi yani?
Hogwarts Legacy incelemesinde sizlere oyunu hem temel noktadan hem de kişisel görüşlerimden kesitlerle buluşturacağım. Yani odaklanmamız gereken konuyu bölerek sizlere olayı iki farklı pencereden sunmaya çalışacağım. Keyifli okumalar;
Fiyatı ve beklentilerim
Oyunu ön sipariş ile satın aldığım zaman “Bu oyuna bu para verilir miydi acaba?” sorusuna yanıt aradım bir süre. Ancak sanırım bunlara artık alışmamız gerekiyor. Bu dönemde oyun almanın ve en basit eğlence aktivitelerinden birisi olan oyun oynamanın artık ekonomik anlamdan yorucu olmaya başladığını fark ediyorum. Hogwarts Legacy’de fiyatıyla bana aşırı pahalı gelen ama içimdeki asa sallama merakına yenik düştüğüm için satın aldığım bir oyun oldu. Nitekim aldığım fiyata göre ortalamanın çok az üstü bir performans ile karşılaştığımı da söyleyebilirim.
Beklentim ise bir hayli yüksekti. Tanıtımlara göre Harry Potter evreninde geçen, açık dünyanın sonuna kadar gizemlerle dolu olduğu, farklı hikaye anlatımıyla oyuncuyu içine çeken ve Hogwarts okulunu karış karış ezberleyeceğimiz bir oyun geliyordu karşımıza. Yani tanıttıkları oyun bu şekildeydi. Peki benim görüşüm nedir? Böyle olamadığı yönünde. İncelemeye derinlemesine girmeden önce (Aslında siz meraklanın diye, kötülük gülüşü zuahahah) beklentimin pek karşılanamadığını söyleyebilirim. Açık dünyası dolu değil, hikayesi ortalama seviyede. Ama güzel olan yerleri de var elbette, mesela Hogwarts okulu gibi. Tamam tamam kızmayın, hepsine bakacağız…
Oyunu bitirdim ama evde “Revelio” yaparak dolaşıyorum
Öncelikle oyunu %100 bitirdiğimi belirterek kendimi pohpohlamalıyım. Dünyasında toplanabilir ne varsa topladım, ayak basılmayan yer bırakmadım. Yan görevleri adeta esirim yaptım, haritadaki nadir kelebekleri bile avladım. Bunu yapmamın 2 sebebi vardı aslında. Hem oyunu sonuna kadar sömürmek, hem de paramın karşılığını alabilmek için gittiği yere kadar gitmesini istedim. “Revelio” yapa yapa evde bile R tuşuna basarak geziyormuş gibi hissediyorum kendimi. Hiç bilmiyorsanız “Revelio” oyunda size görmediğiniz gösteren bir özellik. Witcher 3’te yer alan “Witcher Sense” gibi düşünebilirsiniz bunu. R tuşuna basarak gerçekleştirdiğiniz bu eylem size farklı sandıkları, toplanabilir eşyaları ve hatta bazı görevleri haritanıza işaretlemenize olanak sağlıyor.
Oyuna başlangıcımız ise oldukça yüksek tempolu bir ara sahne ile başlıyor. Hogwarts’a beşinci sınıf olarak kabul edilen biz, Profesör Fig ile birlikte okula doğru yola çıkmaya çalışırken “Kadim büyü” olarak adlandırabileceğimiz ve henüz keşfedemediğimiz bir özelliğimizin olduğunu görüyoruz. Bu ara sahneden sonra ise sanırım bir daha bu kadar yüksek tempolu bir sahne ile karşılaşmıyoruz. Bu tarz aksiyonlu ara sahneler oyunda bir elin parmağını geçemiyor. Size hikayenin gidişatını ve devamını anlatarak senaryo spoiler’ı vermeyeceğim merak etmeyin. Bunları biliyormuşsunuz gibi direkt olarak konuya dalacağım ve en az spoiler’ı vereceğimden, hatta oyunda size katkısı olmayacak bilgiler sunacağımdan emin olabilirsiniz.
Seçmen şapka ve sınıf seçimi maceramız
Hogwarts’a ulaştığımız vakit elbette tüm gözler üzerimizde ve bir sınıf seçmemiz gerekiyor. Seçmen şapkayı kafamıza takan hocalara dik dik bakarken şapkanın bana güzel bir sınıf önermesini dilemiştim (Aslında kız arkadaşım Hufflepuff seviyor diye onu tercih ettim yoksa sınıf mınıf anlamam getirin oradan bana bir düşman hemen!). Seçmen şapkanın bana bir sürü soru soracağını hayal ederek beklemeye koyulmuştum ki, sadece 2-3 soruyla geçiştirilen bir sınıf seçme mekaniğinin olduğunu gördüm. “Bu ne yahu” demeye kalmadan zaten aklımda belli olan sınıf Hufflepuff’ı seçtim ve oyuna giriş yaptım. Şimdi beni bitmek bilmeyen dersler, gıcık hocalar ve zorlu sınavların beklediğini sanıyordum, ancak yine yanılmışım.
Hogwarts Legacy’de sınıf seçmenin ve bu sınıfların karşılığını almanın elle tutulur bir yanı yok. 1-2 görev dışında ve ortak alan dışında değişen hiçbir şey yok. Ortak alanlar her sınıfa özgün olarak tasarlanmış ve okul içerisindeki girişleri tamamen farklı. Aynı filmlerde ve kitaplarda (Okumadım ama biliyorum) olduğu gibi. Bu güzel bir detay, ki olması da gerekiyordu aslında. Ama dediği gibi, sınıf seçmenin bir mantığı asla yok. İstediğiniz sınıf olun dersleriniz, oyun şekliniz ve hatta büyü öğrenmek için karşınıza gelen ödevlerin mantığı tıpa tıp aynı.
Neyse dedim ortak alanıma giriş yaptım. Çok güzel görünen görselliğin yanında birde ne göreyim! Oyunun optimizasyonu çok ama çok kötü. Sürekli takılmalar, donmalar ve oyundan atmalar. Yaklaşık 2-3 saatimi farklı çözümler arayarak geçirdim ve başlangıçta yakaladığım hevesimin sönüp gittiğini gördüm. Oyun korsan yazılıma karşı korunduğu için bu tür durumlar yaşanmasını bekliyordum ancak çok daha fazlasıyla karşılaştım. Neyse ki geliştirici stüdyo 1-2 ufak güncelleme ile en azından oyunu oynanabilir bir hale getirmeyi başardı. Ancak sorunlar hala devam ediyor.
Okul oldukça büyük ve detaylı. Tam istediğim gibi. Her köşesinde sizi bir gizem bekliyor olacak. Farklı yan görevler ve arkadaşlıklar derken ödevlerimiz başlıyor. Bu ödevler okul içerisindeki öğretmenleriniz tarafından veriliyor ve yapmanız takdirde size sonunda belirli büyüleri öğretmeye başlıyorlar. Bu ödevler ise sonunda ulaşacağınız büyülerden tamamen farklı ve hiç anlamı olmayan ödevlerden oluşsa bile içlerinde eğlenceli bulduklarım vardı. Mesela oyun içerisinde pek fazla kullanmayacağınız bir büyü olan “Glacius”u öğrenmek için sizden istenen ödevler şu şekilde; Hogsmade istasyonu üzerinde 5 balon patlatın ve Quidditch sahası üzerinde 5 balon patlatın. Büyüden tamamen alakasız ve gereksiz ödevler anlayacağınız. “Glacius” büyüsü ise rakibi dondurmaya yarayan bir özellik olarak ekleniyor. Her ödev bu minvalde olmasa bile büyüyü öğrenmek için dayatılan bu tarz ödevlerin saçma olduğunu düşünüyorum.
Büyü çeşitleri, toplanılabilirler ve karakterler
Oyun içerisinde 26 farklı büyü yer alıyor. Bunların neredeyse hepsini okul içerisinde ödevleri tamamlayarak kazanıyorsunuz. Ancak çoğu kullanmanıza gerek duymadığınız büyüler olarak kalıyor. 4 farklı slot kullanıyorsunuz ve her slot içerisinde 4 farklı büyü çeşidi seçebiliyorsunuz. Düşmanlara kullandığınız ve hasar veren büyüler toplam 8 tane falan. Yasaklı büyüleri saymıyorum çünkü bunlar oyunun çok daha ileri aşamasında öğreniliyor. Bu 8 büyüden geri kalanlar ise yakaladığınız hayvanı beslemek, taramak veya ihtiyaç odasındaki eşyalarınızı değiştirmek için kullanılıyor. Herkesin hayıflandığı tek konu büyülerin az olduğuyla ilgili. Ben buna pek katılmıyorum. Çünkü büyü çeşitliliği bence yeterince iyi ve bunları birbirleri ile bağlantılı olarak kullandığınız zaman ortaya çok güzel combo’lar çıkabiliyor. 8-9 adet sık kullanılan büyü benim için oldukça yeterli.
Hem okul içerisinde hem de açık dünyası etrafında çok fazla toplanılabilecek eşya bulunuyor. Asa görünümleri, ihtiyaç odası için farklı kozmetikler, kıyafetler ve bu kıyafetlere ekleyebileceğiniz özellikleri dünyasının içerisinde bulabiliyorsunuz. Oyunu %100 bitirebilmek için bunların hepsini a’dan z’ye bulmanız gerekiyor. Daha önce kimsenin yapmadığı bir içerik değil ancak bunlar hem size dünyayı keşfetme imkanı sunuyor hem de gelişmenize büyük katkı sağlıyor.
Okul içerisinde size yardımcı olmak isteyen 3 yakın arkadaş ediniyorsunuz. Ailesel sorunları bulunan ve tam bir Slytherin olan Sebastian, Canavarlara kafayı takmış olan Hufflepuff öğrencisi Poppy ve aslında bir Animagus (Şekil değiştirerek ruh eşindeki hayvana dönüşebilen) olan Gryffindor öğrencisi Natsai. Şimdi Ravenclaw nerede diye sorar gibi oldunuz biliyorum ancak endişelenmeyin. Ravenclaw içerisinde de 2-3 farklı öğrenci size görevlerinizde yardımcı olmak için yanınızda bulunuyor.
Yan görevleri ve açık dünyası
Oyunun hikaye kısmı bana sorarsanız biraz zayıf. Klasik “Seçilmiş kişi” hikayesine odaklanan bir temeli var. Ancak yan görevleri ana hikayesinden çok daha eğlenceli. Her görev tamamen farklı ve bambaşka bir konuya odaklanabiliyor. Bu sebeple yan görevleri kaçırmamanızı tavsiye ediyorum. Hatta Sebastian, Poppy ve Natsai’nin kendi görev ağaçları bulunuyor. Yani yan görev olarak başladığınız bu minik senaryolar dallanıp budaklanıp ana hikayeye azıcık da olsa katkı sağlayabiliyor. Açık dünyası ise bambaşka bir konu aslında. Çok büyük bir haritaya sahip ancak içi biraz boş. Toplanabilir eşyalar fazla dedim ama fazla olması dünyanın dolu ve eğlenceli olduğu anlamına gelmiyor.
Harita bölge bölge birbirinden ayrılmış durumda ve her bölge içerisinde farklı toplanabilir eşyalar, gidilebilecek yerler ve bazı yan görevler bulunuyor. Ayrıca bu bölgelerde -Yukarıdaki ödevde bahsettiğim gibi- patlatılabilecek dev balonlar, Merlin bulmacaları ve keşfedilebilecek mağaralar da bulunuyor. Sıkıcı taraflarından birisi ise Merlin bulmacaları. Sanırım sayısı 99 tane olan bu bulmacaları haritanın çeşitli yerlerinde bulabiliyorsunuz (Kesinlikle her adım başı değil). Ancak bu bulmacalar sadece 9 çözüme sahip. Sanırım örnekleyerek daha mantıklı anlatacağım; Örneğin bir Merlin bulmacasına başladınız ve karşınızda 5 farklı sütun bulunuyor. Bu sütunları büyü kullanarak yıkıp bulmacayı tamamlıyorsunuz. Bunun gibi toplamda 9 çözüm var fakat 99 tane bulmaca olduğunu düşünürsek sürekli aynı şeyleri tekrarlamak bir süre sonra çok ama çok sıkıcı bir hal alıyor.
Harita içerisinde Merlin bulmacası dışında bir diğer adım başı bulabileceğiniz şey ise mağaralar. Bu mağaralar içerisinde genellikle bir bulmaca yer almıyor ve dümdüz içeri koşarak sandık arıyorsunuz. Sandıktan ise genellikle kıyafet kozmetiği çıkıyor. Mağaraların görünümleri birbirinin aynısı. Aynı tasarımlara, aynı görünüme ve aynı şemaya sahip.
Biraz da combat mekaniğinden bahsedelim
Oyun içerisinde düşmanlarla karşılaşmak gerçekten çok büyük bir keyif veriyor. Combat mekaniği yerli yerinde ve çok eğlenceli. Büyü kullanmak, bu büyüleri birleştirerek farklı combo’lar oluşturmak muazzam bir şölen sunuyor. Combat mekaniğinin bu kadar keyifli olmasını beklemiyordum açıkçası. Hatta “Büyü kullanmak ne kadar farklı bir mekanik sunabilir ki?” diye söylenmiştim kendi kendime. Sanki elinizde bir silah varmış gibi düşmanlara mermi yağdırmayı beklerken karşınıza bambaşka bir olay çıkıyor. Vuruş hissiyatı da keza çok başarılı. Büyüyü uyguladığınız rakibin gerçekten hasar aldığını anlayabiliyorsunuz. Bu durum oyunun en başarılı noktalarından biri bence. Hatta bir müddet sonra “Boşver ya hikayeyi falan” diyerek oyunun açık dünyasına odaklandığımı ve düşman peşinde koştuğumu hatırlıyorum.
Yukarıda da bahsettiğim gibi çoğu oyuncu büyü sayısını yetersiz bulduğu için oynanıştan pek keyif almadığını söylüyor ancak bu benim için geçerli değil. Büyü sayısı her ne kadar yeterliyse oyun içerisinde girdiğim combat durumları da bence oldukça yeterli. Tek kötü taraf ise düşman çeşitliliğinin az olması. Büyücüler, örümcekler, troller, kurtlar, goblinler, kurbağalar ve inferiler. Hepsi kendi içinde kategori olarak ayrılsa bile genel olarak bakıldığı zaman oldukça az düşman çeşitliliği bulunduğunu söylemeliyim.
İhtiyaç odası ve canavar evcilleştirme
Oyunda belirli bir noktadan sonra karşınıza ihtiyaç odası çıkıyor. Bu oda içerisinde size özgü bir alan yaratılıyor ve istediğiniz gibi dekore edebiliyor, canavar yetiştirebiliyor, iksir demleyebiliyor ve bitki üretebiliyorsunuz. Oldukça büyük bir alana sahip ve dekore etmesi pek keyifli. İstediğiniz şekilde dizayn edilebiliyor ve hatta tercih ettiğiniz dekorasyonlar farklı görünümlerle karşınıza çıkabiliyor.
Canavar yakalamak ise oyunun keyifli kısımlarında. 13 farklı canavar yakalayıp ihtiyaç odasındaki özel alanlara getirebiliyor, onları besleyip temizleyebiliyorsunuz. Hatta dişi ve erkekleri çiftleştirerek minik canavarlar da elde edebiliyorsunuz. Yetiştirdiğiniz ve sahip olduğunuz bu hayvanlar size kıyafetlerinizi geliştirmeniz için tüy, kürk ve boynuz gibi temel malzemeleri sağlıyor. Bu malzemeler sayesinde üzerinizde tercih ettiğiniz kıyafetin gücünü veya savunmasını arttırma şansınız oluyor.
İhtiyaç odasında vakit geçirmek oyunun en keyifli özelliklerinden birisi. Harry Potter evreninde dizayn edebileceğiniz ve içerisini dilediğiniz gibi süsleyebileceğiniz bir simülasyon alanını her zaman bulamazsınız.
İncelemenin sonuna gelirken madde madde artılar ve eksiler
Artık bu uzun ve okumaktan sıkıldığınız Hogwarts Legacy incelemesini bitirme vakti geldi. Her noktaya değinmek hak verirsiniz ki oldukça zor ve sizin için sıkıcı. Not aldığım veya aklımın köşesinde yer alan bazı noktaları burada kısa cümleler halinde sizlere sunacağım. Bir nevi buz dağının görünmeyen yüzü gibi düşünebilirsiniz;
- Oyunun oynanış kısmı çok eğlenceli. Düşmanlarla çarpışmak ve kendinizi bir büyücü olarak hissetmek oldukça keyifli.
- Oyun içerisinde yer alan hikayeye katkı bulmacaları bayağı eğlenceli. Hepsi gerçekten sizi düşünmeye itiyor ve aklınızı kullanmadığınız takdirde yapamıyorsunuz.
- Karakterler ile olan diyaloglar uzun tutulmamış. Benim gibi okuduğundan çabuk sıkılan biriyseniz bu durum sizi sevindirecektir.
- Hogwarts çok büyük ve detaylı. İçerisinde gezmek ve kaybolmak sizi sinirlendirmiyor. Sonsuza kadar gidebilirmiş bence…
- Görsel anlamda çok başarılı oyun. Optimizasyon sorunu olmasa grafiklerden kısarak oynamak zorunda kalmayacaktım. Çevre detayları, tasarımlar ve düşünce güzel.
- Ama ana hikayenin biraz daha elle tutulur şeyler sunmasını beklerdim. Seçilmiş kişi temelinde barınmak ve bizlere bir şeyler anlatırken olayı çok gereksiz karmaşıklıklar içine sokmak pek yakışmadı.
- Optimizasyon sorunları da göz ardı edilecek şeyler değil. Özellikle oyunun ilk günlerinde geliştiricilere püskürtülen ateşin net bir karşılığı olmaması bizleri daha da sinirlendirdi.
- Gece olduğu zaman sınıfın ortak odasındaki öğrenciler birden kayboluyor. Ne yemek yiyorlar ne sınıftalar. Bunu araştırmak için geceden gündüze kadar okul içerisinde dolaştım ancak karanlık olduğu zaman okuldaki tüm öğrenciler oyundan kayboluyor. Gündüz olduğu zaman ise birden etrafınızda spawn olmaya başlıyorlar. En basit mekaniği bile düşünmediniz mi gerçekten?
- Ödevler sonucunda öğrenilen büyüler çok kolay yoldan ediniliyor. 2 tane büyüden alakasız ödev yaptıktan sonra ara sahneler eşliğinde derse katılıyor (Sadece izliyoruz), dersin sonunda ise hocanın yanına giderek 1-2 QTE (Quick Time Event) ile büyüyü öğreniyoruz. Gerçekten çok basit kaçıyor.
- Özellikle yarattığımız karakterin sesi neden robot gibi? Veya bir borunun içinden konuşuyormuş gibi? Acil bir güncelleme ile düzeltilmesi gerekiyor.
Diyeceklerim bu kadar sevgili dostlar. Umarım sıkılmadan Hogwarts Legacy incelemesinin sonuna gelebilmişsinizdir. En azından aşağıya yorum bırakın da kimin bitirebildiğini görelim, herkese keyifli oyunlar!