KAKU: Ancient Seal, geliştirildiğinden haberdar bile olmadığım bir yapım olarak geldi karşıma. Biraz evirip çevirip baktıktan sonra kendi kendime; “ben bu oyunu incelemeliyim!” dedim. Geliştirici BINGOBELL ise asla duymadığım bir firmaydı ve bu yüzden oyun hakkında şüphelerim oluşmuştu. Bu ön yargıları kırmak adına oyunun başına oturdum ve kalkmadan 7-8 saat civarı oynadım. Çok eksik ve hatalı noktası var ancak özünde gerçekten eğlenceli bir oyun. Gelin sizlere kendi düşüncelerimi sunayım;
Karakterimizin adı Kaku
Öncelikle oyunda doğru düzgün bir seslendirme olmaması hafif canımı sıktı. Daha çok taş devrini anımsatan bir dünyada uyanan Kaku, “agu-bugu” diyerek bir domuzun peşinden koşuyordu. Oyuna başlamadan önce çok fazla videosunu seyretme fırsatım olmamıştı ama genel olarak ne ile karşılaşacağımı biliyordum. Buna rağmen bana başlangıç seviyesinde hayatta kalma mekanikleri de sunulunca daha çok ilgimi çekmeyi başardı. Evet biliyorum, Steam sayfasındaki etiketler arasında ‘rol yapma’ etiketi bulunuyor ama ben nedense kafamda böyle kurmamıştım.
Neyse, taş devrinden hallice bir dünya olduğu için doğal olarak dil diye bir şey yok. En azından benim anladığım bu yönde. Karakterler genellikle isimlerini tekrarlayarak veya ‘ıh-ıh’ diye sesler çıkartarak iletişim kuruyorlar. İlk başlarda çok güldüm ama bir süre sonra alıştım doğal olarak. Bu dünya içerisinde bize ilk başta nasıl yemek pişirilir, etraftan nasıl nesne toplanır gibi klasik eğitim şemaları gösteriliyor. Ayrıca yaşlı bir amcamız bize ustalık yapıyor ve ara sıra “bak şunu şöyle yapacaksın, bunu böyle yapmayacaksın heaa!” diye saydırıyor. Bey amca, işimiz var lütfen…
Kaku, oldukça heyecanlı ve zıpır bir karakter. Sürekli olayların içerisine dalmak istiyor ve gözü bir o kadar da kara. İlk eğitim ve başlangıç bölümü yaklaşık olarak 45-50 dakika kadar sürüyor. Bu süreç içerisinde oyuna iyice alışmanız için her türlü yol önünüze seriliyor. Hatta içerisinde boss savaşı bile yer aldığı için hiç yabancılık çekmemeniz sağlanıyor. Bu başlangıç sekansından sonra ise oyun tamamen kontrolü sizin elinize veriyor. Dünyanın dengesini sağlamak adına dört farklı element diyarına gidiyor ve buraları kontrol eden zorlu düşmanları yenerek adeta bir barış elçisi görevi üstleniyorsunuz!
Dünya ve görev içeriği tatmin edici
Kendisini açık dünya olarak tanımlayan KAKU: Ancient Seal aslında ‘tam’ bir açık dünya oyunu sayılmaz. Diyar diyar gezdiğiniz için her bölgenin kendine özgü bir açıklığı bulunuyor, bu durum da bizlere oyunun kısmi bir açık dünyaya sahip olduğunu gösteriyor. Bu durum bir sorun mu peki? Elbette hayır, aksine daha verimli ve nedenini birazdan açıklayacağım.
Dünyası içerisinde tonlarca toplanabilir şey bulunuyor. Canınızı artırmak veya direncinizi tazelemek için kullanacağınız yemekleri pişirmenize yarayan bitki ve meyveler, karakter geliştirmelerinde kullanılabilecek taşlar ve daha birçoğu harita içerisinde yer alıyor ve en sevdiğim özellik ise bu kaynakların sürekli olarak yenilenmesi. Yani siz bir müddet o alandan uzaklaşınca bu kaynaklar orada tekrar spawn olmaya başlıyor, böylelikle oyun içerisinde kaynak sıkıntısı çekmiyorsunuz. İşte açık dünya temeli de tam olarak burada devreye giriyor. Oyunun çok ama çok büyük bir açık dünyasının bulunmaması oldukça iyi. Neden mi? Çünkü gerek yok? Etrafta toplanabilir kaynaklar, kitabeler veya taşlar gibi şeyler sürekli yenilendiği takdirde neden daha büyük bir haritaya sahip olmamız gerekiyor ki zaten? İşte bu yüzden oyun tam anlamıyla kendine has bir büyüklüğe sahip ve asla göz korkutmaması da hoşuma gitti.
Her açık dünya oyununun olmazsa olmazı yan görevleri de bu oyun içerisinde yer alıyor haliyle. Ana görev zaten belli, birde girdiğiniz diyarı keşfederken karşılaştığınız bazı yan görevler bulunuyor. Bunların çoğu genellikle toplama görevleri olsa bile bazen eğlenceli işler de ortaya çıkabiliyor. Mesela düşman kampına sızarak onun için eşyalar toplamamızı isteyen bir kız ile tanışıyoruz ve bu kızın görevleri bence güzel bir şekilde işlenmiş. Elbette “muhteşem-harika-olağanüstü” görevler beklemek yersiz olur. Oldukça hoş, kendi özünde güzel ve her türlü tatmin edebilecek bir görev olgusuyla karşımıza çıkıyor. Ha ama şunu da belirtmem gerek, iyi hoş evet ama ana hikaye bana biraz tırt geldi. Çok takmadığınız sürece sorun olmayacaktır fakat öyle ahım şahım bir hikaye beklememenizi tavsiye ediyorum.
Kaku’yu nasıl geliştiriyoruz?
Çok güzel bir soru (nasıl ama karşılıklı konuşur gibi?). Kaku oldukça zıpır ve hızlı bir karakter olduğu için oyun içerisinde temponun bir türlü düşmediğini göreceksiniz. Her yerde size saldırmak için hazır bekleyen düşmanlar, çözülmeyi bekleyen bulmacalar ve farklı toplanabilir kaynaklar bulunduğu için bir an olsun bile boşluğa düşmüyorsunuz. Yani, oyun sizi sıkmadan oynatmayı başarıyor diyebiliriz. Kaku’yu geliştirme sürecine geçtiğimiz zaman ise bizi (ki benim mantıklı bulduğum) taş anıtlar karşılıyor. Bu taş anıtlar, diyarların sadece bir bölgesinde yer alıyor ve bu yüzden yapacağınız işlemin kesinliğine baştan karar vermeniz gerekiyor.
Kaku’nun yeteneklerini, yemeklerini ve silah özelliklerini bu tür taş anıtların bulunduğu mekanlarda gerçekleştirebiliyorsunuz. Yani oyunun ortasında menüye gireyim, oradan karakterin yeni açılan yetenek kilidine basayım olmuyor. Kaku’nun yetenekleri ise klasik ve alışkın olacağınız özelliklerden ibaret. Daha çok saldırı gücü, daha hızlı koşma veya farklı kombinasyonlar aracılığı ile dövüşe girme türünden yetenekler bunlar. Özellikle “vaoov bu harikaymış” dediğim ve oyunu bambaşka bir seviyeye taşıyan yetenek göremedim.
Bir diğer yandan yanımızda dolaşan kanatlı ve sevimli bir domuzcuk var. Bu domuzcuğu siz hatırlarsınız; yazının başında kovalanan o küçük domuzcuk. Evrilip çevrilip kanatlı bir domuza dönüşüyor ve bize -çoğunlukla- combat mekanikleri açısından yardım ediyor. Bazen düşmana ateş topu fırlatmanıza yarıyor, bazen ise düşman kampına sızmak için yüzünüze maske oluyor. Oldukça kullanışlı bir ‘pet’ denebilir kendisine.
Tek başlık altında tüm hatalar ve beğenmediklerim
Bu başlığın altında oyunda beğenmediğim ve hatalı gördüğüm tüm özellikleri madde madde yazacağım. Madde madde yazmamın sebebi ise bu değineceklerimin çok karmaşık örneklere sahip olabilmesinden kaynaklı. Biraz da canım istedi diyelim biz ona 🙂
- Oyunun görselliğini maalesef beğenemedim. 2010’lardan kalma grafik kalitesinde bir vibe sunuyor. Geliştirici ekibin tercih ettiği ve sevdiği stil bu olabilir ancak bu durum biraz sıkıcı. Ki ben grafik takıntısı olmayan bir insanım.
- Henüz erken erişimde olmasını da hesaba katarak, menüler ve menü arasındaki geçişler hiç stabil değil. Sürekli takılmalar, yanlış kategoriye yönlendirmeler mevcut.
- Optimizasyon sorunları kesinlikle var ama son dönemlerde çıkan ve hayal kırıklığı yaşatan AAA oyunlar gibi değil. Yer yer başınıza gelen bu durum sürekli tekrarlamadığı için sadece ‘azıcık’ can sıkıcı oluyor.
- Combat mekaniği de pek beğenmediğimi söylemek zorundayım. Zira oyun tanıtımlarında ve açıklamalarında çok özgün ve harika bir savaş mekaniği barındırdığını söylese bile bence pek öyle değil. Basit ve sıradan, hatta sıkıcı bir dövüş mekaniğine sahip bu oyun. Düşmana kilitlenme özelliği var ama düşmandan düşmana aktarmada sorunlar var, yetenekler ile kazandığınız combo vuruşları asla tam oturmuyor, hasar aldığınız zaman kaçınmanız neredeyse imkansız, düşmanlara vuruyorsunuz ama havaya vuruyormuş gibi hissediyorsunuz. Kısacası bana biraz zevksiz geldi. Pek tadı tuzu yok maalesef.
- Yetenek ağacı veya yemek pişirme menülerinde sabitleme yok. Yani demek istediğim şey, bir yeteneği seçtiğinizde onu öğrenmek için üzerine basarken imleç yanlışlıkla başka bir yeteneğin üzerine kayıyor.
- Son olarak, oyunda çok anlamsız bir kontrolcü uyumsuzluğu söz konusu. Klavye ve fare ile yağ gibi akıp giden oyun, kontrolcü bağlandığında A.R.O.G filmindeki kaleci ‘Dimi’ karakteri gibi ne yapacağını şaşırıyor oyun.
Son sözlerim
Oyun düz olarak bakıldığında oldukça basit ve eğlenceli. Dünyası içerisinde birçok bulmaca ve platform ögeleri yer alıyor. Etrafı gezip keşfetmek eğlenceli ve bir o kadar sevindirici. Son dönem çıkan AAA oyunlarına kıyasla daha stabil bir optimizasyona sahip. Ancak combat kısmı maalesef çok yavan kalıyor. Steam üzerinde 235,00 TL gibi bir fiyata sahip olabilirsiniz ama bence indirim bekleyin derim. Kısmi kumanda desteği ve henüz erken erişimde olmasından yola çıkarak en azından birkaç ay daha beklenilmesinden yanayım.