Sovereign Syndicate Artık Türkçe! Harika Hikâyesiyle Keşfedilmeyi Bekliyor

Toplumun önemli üyelerinin kayboluşunu araştırarak gizemli bir tarikatı açığa çıkaracağınız rol yapma oyunu Sovereign Syndicate, artık resmî Türkçe dil desteğine sahip! #İşBirliği

Kingdom Come: Deliverance II İnceleme

Atarita'da reklam ve sponsorlu içerikler açıkça belirtilmiştir. Bunun dışındaki hiçbir içerik ticari bir ortaklık sonucunda hazırlanmamıştır. Bkz: Editöryel Standartlar

Paylaş

Kingdom Come: Deliverance II inceleme kopyası, Deep Silver tarafından Atarita’ya gönderilmiştir.

Bütün oyun deneyimim boyunca suratımda bir tebessüm ile oynadığım Kingdom Come: Deliverance II incelemesine hoş geldiniz. Yüzümdeki tebessümü incelemeyi hazırlarken bile silemiyorum… Modern rol yapma oyunlarının aksiyon oyununa dönüştüğü bu yıllarda özünü hatırlayan bir oyun görmek beni çok mutlu etti. İlk kez 2018’de Kingdom Come: Deliverance oynarken de aynı tebessüm suratıma oturmuştu. Orijinal oyun en sevdiğim rol yapma oyunları arasında yer alıyordu ve devam oyunu bu nedenle beni biraz korkutuyordu. Çünkü kusurları olsa da ilk oyun iyi bir çıta belirlemişti. Neyse ki Warhorse Studios, bize de daha önce söyledikleri şekilde gerçekten bir tutku projesi geliştirmiş.

Kingdom Come: Deliverance II incelemesi: “Gerçek bir tutku projesi”

Bu bir devam oyunu olacağından, ilk oyun ile arasındaki bağlantının nasıl kurulduğu da benim için çok önemliydi. İlk oyundan 8 yıl sonra gelmesi demek, oyunu açana kadar benim için “tam teşekküllü bir devam oyunu olamaması” anlamına geliyordu. Çünkü temelleri sekiz yıl önce atılmış bir hikâyeyi sürdürmek kolay değildi. Fakat Warhorse, bunu o kadar iyi bir ustalıkla yapmış ki sektöre biraz hakim olmasam gerçekten bu kadar kolay yapıldığını düşünebilirdim. Kingdom Come: Deliverance II tam olarak ilk oyunun bittiği noktadan başlıyor ve hikâyeyi sürdürüyor.

Kingdom Come: Deliverance II inceleme
Kingdom Come: Deliverance II inceleme

İki oyun arasında güçlü ve anlamlı bir bağ kurulmuş

İlk oyunda Henry’nin oyunun sonuna kadar ne kadar güçlendiğini hatırlıyorsunuzdur. Kılıç sallamasını bile bilmeyen bir zanaatkar evladının, peyderpey kudretli bir savaşçıya dönüşmesine şahitlik etmiştik. Haliyle aranızda ikinci oyunda Henry’nin hangi noktadan başlayacağını merak edenler oluyordur. Aslında ikinci oyunun hemen başında, son derece güçlü bir karakterimiz oluyor. Ancak prolog bölümünün sonlarına doğru yaşanan bir olay ile baştaki becerilerimizin çoğunu kaybediyoruz. Yine de ilk oyunda olduğu gibi tamamen sıfırdan başlamıyor, en azından silahları nasıl kullanabileceğimizi biliyoruz. Aynı zamanda ön izleme içeriğimizde de paylaştığım gibi oyunun başında nasıl bir Henry ile oynamak istediğimiz üzerine bazı seçimler yapıyoruz.

Göletteki en büyük balık, okyanustaki en küçük balığa dönüşüyor

Henry’nin Rattay’dan çıkıp Trosky’ye ve buradan Kuttenberg’e geçişini bundan daha iyi özetleyebilir miydim bilmiyorum… Rattay’da kapı kirişlerine sığmayan Henry, Trosky’ye gider gitmez tavanı görmek için başını yukarıya dikmeye başlıyor. Mevcut haliyle ilk oyuna göndersek ortalıkta Kuman bırakmayacak karakterimiz, Trosky’nin daha güçlü, akıllı ve sinsi düşmanları karşısında ilk etapta çok düşük bir şansa sahip. Yani okyanustaki en küçük balık olmuş durumda. Ancak dertleri, Rattay’da olduğundan çok daha büyük ve karmaşık. Çünkü o artık bir demircinin çocuğu değil, bir soylunun yaveri. Başı beladan çıkmayan ve bunun olmaması için de muazzam itina eden Sir Hans Capon, yeni oyunun sunduğu serüvenlerde birincil yoldaşımız oluyor.

Kingdom Come: Deliverance II inceleme
Bilin bakalım kim şapşallıklarıyla hayatımızı zorlaştırmaya devam ediyor?

Muazzam bir hikâye ve enfes bir anlatı

İlk KCD içimde ukde olarak kalmıştı. Nefis giden hikâyesi öyle bir noktada bitmişti ki oyunun bir yerlerde devamı olmalı diyerek içerisinde kurcalamadık yer bırakmamıştım. Yolculuk boyunca yaşatacaklarını düşünüp ağzımın sulandığı oyun tüm hevesimi kursağımda bırakarak bitmişti. Meğer hepsini bugüne saklıyorlarmış. Kingdom Come: Deliverance II ustalıkla yazılmış ve çok çatallı bir hikâyeye ev sahipliği yapmakla birlikte, bunu oyuncuya sunarken elini korkak alıştırmıyor. Uzun sinematik ara sahnelerle, devamını merakla dinleyeceğiniz ilginç diyaloglarla ve içerisindeki duygu değişimleriyle baştan sona müthiş bir deneyim vadediyor. Ayrıca, daha önce ortaya atılan iddianın aksine tüm sinematik ara sahneler atlanabiliyor.

Bu arada, belirtmeden geçmek haksızlık olabilir. Bu tür rol yapma oyunlarında canımızı en çok sıkan şeylerden birisi, Kingdom Come: Deliverance II’de bir yaşam kalitesi iyileştirmesi almış. Evet, artık bir NPC’yi takip etmeniz gereken görevlerde sadece ALT tuşuna basarak karakterinizin otomatik olarak onu takip etmesini sağlayabiliyorsunuz. Yani yanında koşturup, geçtikten sonra durup onu beklemek yerine gerçekten NPC karakterler ile bir yürüyüşe çıkabiliyorsunuz. Atınız ile de aynı şekilde takip edebiliyorsunuz. Bunu da belirtmem gerekiyordu.

Kingdom Come: Deliverance II’nin yenilenen ve basitleşen dövüş sistemi

İlk oyundan yana duyduğum eleştirilerin hepsi dövüş sisteminden yanaydı. Görünen o ki Warhorse’un 2018’de denediği sistem benim ne kadar hoşuma gitse de büyük bir kesimde aynı etkiyi yaratmamış. Bu nedenle Kingdom Come: Deliverance II’nin dövüş sistemi de baştan aşağıya değiştirilmiş. Aynı zamanda silahsız dövüşe güreş mekanikleri eklenip derinleştirilirken, mızrak ve el topu gibi çeşitli silahlarla da savaşlar zenginleştirilmiş. Özellikle silahsız dövüşlerde, rakibinizi tutup yere atabiliyor veya çeşitli manevralarla dövüşün kalanında zorlanmasını sağlayabiliyorsunuz.

Kılıç dövüşlerinde ilk oyunda sağ tıklayarak saplama saldırıları yapabiliyorduk ancak artık sağ tıklama eylemini saldırıları savuşturmak için kullanıyoruz. Aynı zamanda saldırı yönlerimizin sayısı 5’ten 3’e düşürülmüş durumda. Alttan yapabileceğimiz iki saldırının yerinde ise saplama saldırımız duruyor. Yani kontrolcünüzü veya farenizi aşağıya çekip yaptığınız saldırılarda kılıcınızı ortadan rakibin üzerine saplıyorsunuz. Aynı zamanda gelen saldırıları savuşturmak için artık doğrudan düşmanın vurduğu yönden savunmanıza gerek yok. Doğru zamanda yapılmış bir sağ tık ile yönden bağımsız olarak mükemmel şekilde savuşturup, kendinize karşı saldırı şansı oluşturabiliyorsunuz. Yine de doğru yönden savunmanın getirdiği avantajlar da bulunuyor. Yani kas hafızanıza güvenebilirsiniz, fakat bunun bir zorunluluk olmadığını söylemeliyim.

Yeni dövüş sisteminin orijinale göre çok daha basit olduğunu söyleyebilirim. Ancak bu basitlik, sığ olduğu anlamına gelmiyor. Yeterince odaklanmadığınız bir kılıç düellosunda sadece tuşlara basarak kimseyi yenemiyorsunuz. Karakterinizi geliştirdikçe açabileceğiniz ustalık saldırısı ve kombo hareketleri ile yine hem estetik açıdan çok başarılı, hem de çok konsantre savaşlara girebiliyorsunuz. Ancak yine de oyunun başlarında “salla, vur, kes, savun” döngüsü birkaç saatliğine size eşlik ediyor olacak. Bu arada, yeni oyunda -hikâyeye dair hiçbir sürprizi bozmamak için detay vermeyeceğim- daha kalabalık kılıç dövüşlerine ve hatta bazı savaşlara katılabiliyorsunuz. Bu da ilk oyunda herkesin gözünün aradığı özelliklerden birisiydi.

Kingdom Come: Deliverance II inceleme
Ayrıca oyunda birçok kez bizden ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan bahsedildiğini duyabilirsiniz.

Özetle Kingdom Come: Deliverance II, selefinden aldığı tacı başına takıyor ve bu sefer daha fazla insanın sevebileceği şekilde “en iyi Orta Çağ düello simülatörü” olmaya devam ediyor.

Tam teşekküllü bir rol yapma oyunu

Bugünlerde RYO janrasının aksiyon türüyle birbirine çok sıkı şekilde sarıldığını fark etmişsinizdir. Modern rol yapma oyunlarının büyük bir kısmı aslında aksiyonu ön planda tutuyor ve daha seyreltilmiş RYO elementleri içeriyor. Ancak Kingdom Come: Deliverance II’de işler özüne dönüyor ve gerçek bir rol yapma oyunu oynadığınızı hissediyorsunuz. Oyun size Henry olarak oynuyormuşsunuz gibi hissettirmiyor; siz doğrudan Henry oluyorsunuz. Oyundaki beceri geliştirmeyen kitapları okumak dahi becerilerinizi geliştiriyor ve bunları diyaloglarda kullanarak, farklı oyun tarzlarının kilidini açabiliyorsunuz. Özellikle oynanabilecek roller konusunda gerçekten geniş bir yelpazeye sahip ve bunları birbirleriyle harmanlamanıza izin veriyor.

Kingdom Come: Deliverance II tam teşekküllü bir rol yapma oyunu olmuş. Gerek karakterimizin geliştirebileceğimiz yığınla özelliği olmasının sağladığı oynayış çeşitliliği, gerekse diyaloglarda veya farkında olmadan gezinirken yaptığımız seçimler bunu çok iyi sağlıyor. Ayrıca hemen hemen her şeyi -gerçekten- kendiniz yaptığınız için oyunda hiçbir şey suni hissettirmiyor. Örneğin kendi kılıcınızı dövebiliyor, yaralarınızın çabuk iyileşmesi için de kendinize bir iksir kaynatabiliyorsunuz. Bütün bunları da tarifleri takip ederek, doğru malzemeleri bularak kendi animasyonlarıyla yapıyorsunuz. Yani hiçbiri tek tuşla olmuyor. Tabii bu detaylı sistemlerin bir meyvesi olarak oyunun temposu biraz yavaş. Bundan şikayetçi miyim diye soracak olursanız da, hayır değilim. Çünkü bence, bir rol yapma oyunu yüksek tempolu ve hızlı bir ilerleyişe sahip olmak zorunda değil.

Kingdom Come: Deliverance II İnceleme
Oyun tarzınıza göre ilerleyebileceğiniz bu şekilde bir beceri sekmesi bulunuyor. Ayrıca güç, çeviklik ve konuşma gibi becerilerin bulunduğu bir diğer ana dal da mevcut.

Nereye çekersen o yöne giden bir karakter gelişimi

Kingdom Come: Deliverance II’de Henry ile birçok farklı şekilde oynayabiliyoruz. Dilersek gururlu bir şövalye gibi gezebiliyor, dilersek zanaatkâr bir tüccar olabiliyor veya hırsızlık, haydutluk yapabiliyoruz. Henry’nin geliştirebileceğimiz toplam 14 özelliği bulunuyor. Eğer silah ve dövüş becerilerini de işin içine katarsak bu sayı 20’ye yükseliyor. Bu geliştirmeler oyun tarzımıza göre kendiliğinden puanlar kazanıyor ve puanları harcayarak yeni özelliklerin de kilidini açabiliyoruz. Ayrıca tüccarlardan aldığımız kitaplar üzerine çalışarak da bazı becerilerimizi geliştirebiliyoruz. Yani sadece geliştirmelerin değil, aynı zamanda onları elde edebileceğimiz yöntemlerin de çeşitli olduğunu söyleyebilirim.

Tabii ki Henry’nin nitelikleri sadece bu yeteneklerle belirlenmiyor. Üzerinizdeki kıyafetlerin veya zırhların sağladığı bazı avantajlarla baskınlık, etkileme, zorlama ve ikna gibi becerilerinizi de geliştirebiliyorsunuz. Örneğin soylu zırhları kuşanıp temiz ve bakımlı görünüyorsanız, sizi bir kasayı patlatmaya çalışırken yakalayan muhafızı def ederken bir soylu taklidi yapmanız kolaylaşıyor. Bu ve bunun gibi özgürlükler sunan Kingdom Come: Deliverance II, rol yapma oyunu etiketinin hakkını sonuna kadar veriyor.

Simya ve yeni demircilik sistemi de rol yapma elementlerini güçlendiriyor

İlk oyunda Henry, alelade bir insandı ve hatırı sayılır bir demircinin oğluydu. Eğer bunu sürdürmek isterseniz, devam oyunu size bu imkanı sağlıyor. Yeni demircilik sistemiyle etraftan veya tüccarlardan bulduğunuz şablonları öğrenerek kılıçlar, baltalar ve çekiçler dövebiliyorsunuz. Bunlara ek olarak at nalları -ki atınızda kullanabiliyorsunuz- ve diğer çeşitli eşyaları da üretmek mümkün. Peki üretip ne yapıyorsunuz? Eğer üzerinizde daha iyisi yoksa kullanabiliyor veya itibarınızın yüksek olduğu bir şehirde güzel bir kâr payıyla satabiliyorsunuz. Rol yapma unsuru demişken… Sakız bile satsanız biraz pazarlıkla cebinize daha fazla groşen koyabileceğinizi belirtmeliyim.

Yeni demircilik sistemi tıpkı ilk oyunda karşımıza çıkan simya gibi tasarlanmış. Ancak simyacılık kadar detaylı olduğunu söyleyemem. Ürettiğiniz şeyler farklı ve üretim aşamalarında küçük farklılıklar olsa da bir noktada aynı yöntemleri uyguluyorsunuz. Demiri ısıt, örs üzerinde döv, soğuduysa tekrar ısıt ve en sonda da sertleştirerek üretimi bitir. Demircilik sistemi bu döngü etrafında ilerliyor. Öte yandan simyacılıkta işler biraz daha detaylıydı. İksirleri yaparken bazı nesneleri bir tur, bazılarını iki tur kaynatmamız, bazı materyalleri ezerek eklememiz ve sonunda dökmek veya damıtmak arasında uygun olanı yapmamız gerekiyordu. Demircilik, bu sisteme kıyasla daha basit ve kısa sürüyor.

Demircilikte toplam 19 kılıç, 12 uzun kılıç, 12 balta ve 9 çeşitli eşya şablonu öğrenilebiliyor. Bu da çeşitlilik açısından beni tatmin etti diyebilirim. Şablonların tamamını bulmak veya satın almak pek kolay olmasa da bir süre sonra hiçbir tüccardan alamayacağınız güçlü silahlar üretebiliyorsunuz. Ayrıca bunlarla savaşırken size avantaj sağlayan beceriler de bulunuyor.

Gerek demircilik, gerekse simyacılık sistemleri ise sadece oyuna sos olarak eklenip bırakılmamış. Özellikle simyacılık sistemini görevler sırasında efektif olarak kullanabiliyorsunuz ve bu da aslında görevi “el emeği göz nuru” şekilde geçmiş olduğunuz hissini pekiştiriyor. Ben bunu çok beğendim ve gerçekten görevler sırasında bu sistemleri kullanırken büyük keyif aldım.

Geliştirilen suç sistemi yaşadığınız hayatı anlamlı kılmayı başarıyor

Kingdom Come: Deliverance II’de suç işlemenin bedeli, ilk oyuna göre daha ağır. Eğer küçük suçlar işlediyseniz birkaç gün boyundurukta vakit geçirdikten sonra salınıyorsunuz. Bire süre kısa bir zayıflatma etkisiyle geziyorsunuz fakat halk sizin bir suçlu olduğunuzu çabuk unutuyor. Ancak eğer suçun seviyesi artarsa herkesin ortasında kırbaçlanarak rezil ediliyorsunuz. Daha da büyük bir suç işlediyseniz boynunuza kızgın demirle bir işaret damgalanıyor ve bu damga, zaman içinde geçmiyor. Artık bir suçluya dönüşüyorsunuz. Muhafızlar size daha temkinli yaklaşıyor, gözler üzerinizde daha uzun süre kalıyor. Eğer hala dersinizi almayıp damgalı bir şekilde daha da büyük suçlar işlerseniz, oyun bitiyor. Basitçe sizi sallandırarak tüm günahlarınızın bedeninizden çıkmasına izin veriyorlar.

Kingdom Come: Deliverance 2
Suç sisteminin ilk kademesi boyunduruğa vurulmak. Fakat idamınıza kadar yolu var…

Bu suç sistemi de oyundaki rol yapma unsurlarına mükemmel şekilde yedirilmiş ve artık içinde yaşadığınız yapay zeka yığınının bir toplum olduğunu hissetmenizi sağlıyor. Gerçekten tam teşekküllü bir rol yapma oyunu olan Kingdom Come: Deliverance II bu anlamda bir yaşam simülatörüne dönüşüyor bile diyebilirim.

Detay seviyesi yine çok yüksek ve özenle tasarlanmış bir oyun olduğunu gösteriyor

Bazı oyunlar ne kadar büyüleyici olsa da bir noktada desen bozulur ve sizin aslında çalışan sistemlerin arasında gezen tek şey olduğunuz ayyuka çıkar. Kingdom Come: Deliverance II bunu o kadar iyi gizliyor ki oyun sağladığı o organik atmosferi çoğu zaman en güçlü şekilde elinde tutmayı başarıyor. Bunu da detay seviyesine borçlu. Sokaktaki insanlar (onlara yapay zeka demek doğru gelmiyor) üzerinizdeki kıyafete, zırhlara ve bunların durumuna doğrudan tepki veriyor. Ayrıca artık sarhoşsanız veya pis kokuyorsanız bunu da çekinmeden yüzünüze vuruyorlar. Geliştirilen diyalog ve itibar sistemi ise bunu oldukça iyi şekilde destekliyor. Ayrıca sarhoşsanız, diyaloglarda tam olarak şöyle görünüyorsunuz. 👇

Ayrıca bu sadece sizin için geçerli değil.

Paçavralar giyen ve pis kokan bir insan nasıl toplumdan dışlanıyorsa, KCD2’nin yapay zekaları da sizi aynı şekilde toplumdan dışlıyor. Örneğin, oyunun başlarında çok ihtişamlı görünmediğim bir sekansta hancı bana yatacak yer vermeyip, ne halim varsa görmem gerektiğini söylemişti. Oyunu bitirdikten sonra ise üzerimdeki soylu zırhları ve yüzümdeki vatan gülüşüyle aynı hana uğradım. Hancı artık benimle konuşurken “siz” ve “sör” ifadelerini kullanıyordu. Onun saman yatağında uyumak istediğimde ise “Tabii, ne kadar kalacaksınız?” diye sormuştu. O yatağı 120 groşen karşılığında üzerime alabileceğimi öğrendiğimde ise hancıya 150 groşen verip, artanını da cebine koyabileceğini söyleyerek gururla köyden ayrılmıştım.

Ayrıca yeni diyalog sistemi sayesinde artık sizin etkileşiminiz olmadan da insanlar size bir şeyler söyleyebiliyorlar. Klavyede ALT tuşuna basarak gelen sohbetlere hızlıca yanıt verebiliyor veya biz de bu şekilde tüccarlarla hiç diyalog kurmadan satış ekranlarını açabiliyoruz. Yine örneklerden gidecek olursak, zil zurna sarhoş şekilde ortalıkta dolaştığınızı gören insanlar buna tepki gösterebiliyorlar ve siz de dilerseniz olayı şakaya vurabiliyor, dilerseniz de sertçe ona kim olduğunuzu hatırlatabiliyorsunuz. Şehirdeki muhafızlarla aranız iyiyse sizi gördüklerinde “Senin gibi dürüst insanları burada görmek beni mutlu ediyor!” gibi övgüler yağdırabiliyorlar. Ancak orada karanlık bir geçmişiniz varsa, sebepsiz yere çevirip üzerinizi de arayabiliyorlar. Çalıntı eşya yakalarlarsa başınız birazcık derde girebilir.

Bu ve bunun gibi detaylarla dolu olması oyunun hiç deseni bozmamasıyla, dolayısıyla hayranlıkla oynamamı sağladı.

Çimen kokan bir açık dünya ve tekrara düşmekten uzak yan görevler

Kingdom Come: Deliverance II’nin açık dünyasının büyük olacağını biliyordum, fakat bu kadar büyük olmasını beklemiyordum. Haliyle iki haritanın da boyutlarını gördüğümde kendimi “Burayı nasıl doldurmuş olabilirler ki?” sorusunu sormaktan alıkoyamadım. Fakat gördüm ki Warhorse Studios, açık dünyada bulabileceğiniz yan görevleri bile ana senaryonun görevleri kadar özenle tasarlamış. İncelemenin başında oyunun gerçek bir tutku projesi olduğunu düşündüğümü belirtmiştim. İşte bu da o düşünceye katkı sağlayan unsurlardan biri.

Öncelikle açık dünyaya değinelim. Trosky ve Kuttenberg adında iki bölgede oynayabiliyoruz. Bunlar arasındaki geçişi ise yükleme ekranı vasıtasıyla sağlıyoruz. İki bölgenin birbirine sınır olduğu noktada bizi arabacılar bekliyor ve biraz groşen ödeyip karşı tarafa geçebiliyoruz. Buradaki geçişin ücretli olması da ayrı hoşuma gitti. Zira oyunun deseni burada dahi korumak istediğini gösteren küçük bir hamle olduğunu hissettim.

Kingdom Come: Deliverance II inceleme
Açık dünyasında dolaşmak, keşfetmek ve ona maruz kalmak son derece keyifli.

Trosky

Trosky bölgesinin ortasında, bölgede nereye giderseniz gidin görebildiğiniz görkemli Trosky Kalesi bulunuyor. Gerçekten her yerden görülebilen bu kale dışında büyük bir yerleşke bulmak ise mümkün değil. Daha ziyade küçük kasabalar ve köyler ile haritanın her yanında homojen olarak insanların yaşadığı yerlere denk gelebiliyorsunuz. Eğer yakın çevresinde herhangi bir yerleşke bulunmayan bir açıklıktaysanız, oyun yine de sizi yalnız bırakmıyor. Muhakkak etrafınızda dost veya düşmanlara ait bir kamp bulabiliyorsunuz. Çok büyük olsa da Kingdom Come 2’nin haritasında yalnızlığı hissetmek gerçekten zor.

Kuttenberg

Kuttenberg bölgesini ilk duyduğumda, sadece şehirden oluşacağını düşünmüştüm. Fakat gördüm ki içerisindeki kocaman şehre rağmen Trosky’de olduğundan bile daha fazla sayıda köy ve kasaba bulunuyor. Aynı zamanda gerek şehirde, gerekse haritanın kalanındaki yerleşim alanlarında gezinirken “Bu kadar NPC dolaşıyor ama oyunum hala çökmedi…” tepkisini çokça kez verdim. Şehirlerdeki veya kırsal alanlardaki NPC yoğunluğu beni hayrete düşürdü. Bunu teknik detaylara girdiğimiz kısımda da vurgulayacağım.

Yan görevlerden 10 tanesini birleştirip bir oyun yapabilirsiniz

Haritanın büyük, etrafın da görev işaretleriyle dolu olduğunu gördüğümde içimde bir tekrara düşme korkusu belirmişti. Ancak görmekten mutluluk duyduğum şekilde tüm yan görevler özel ve özenle tasarlanmış. Kimisi garip, kimisi korkunç, kimisi de komik hikâyelere ev sahipliği yapıyor. Gerçekten bu oyundaki 10 yan görevi uç uca ekleyip farklı bir oyun çıkarabilirsiniz. Yalnızca birbiriyle bağdaştıracak birkaç satır eklemeniz yetiyor.

Tik-tak, teknik!

Kingdom Come: Deliverance II bu yeşilliklerle dolu devasa açık dünyasında, adeta sürü gibi dolaşan NPC karakterlere rağmen gerçekten çok iyi çalışıyor. Bunu ilk oyundan bu tarafa doğru yaşamadığı devasa grafik kalitesi sıçramasına yorabiliriz. Zira ilk oyuna kıyasla büyük bir kalite yükselişinden bahsetmek pek mümkün değil. Fotogerçekçi grafik anlayışı topuna girmeden elde ettiği kalite seviyesi ise muazzam. Hem iyi optimize edilmiş, hem de çok iyi görünüyor.

Kingdom Come: Deliverance II FPS
İlk 73 saat boyunca ortalama 86 FPS olan FPS değeri, sizlerin deneyimleyeceği ilk gün güncellemesi sürümüyle daha da yükseldi. Oyunun performans anlamında çok iyi çalıştığını söyleyebilirim.

Merak edebileceğiniz teknik özellikler

  • İşlemci: AMD Ryzen 5 5600X (PBO açık 4.5GHz)
  • Ekran Kartı: AMD Radeon RX 6650 XT (Overclock yapmadım, standart saat ve bellek hızlarında çalışıyor.)
  • RAM: 16 GB (Çift kanal DDR4)
  • Depolama: NVMe SSD (3.5GB/s okuma ve yazma hızında çalışıyor.)
  • İşletim Sistemi: Windows 10 (64-bit)
  • Platform: Steam
  • Grafik Ayarları: Tamamı yüksek, Doku & Nesne Detayı ayarları Ultra.
  • Çözünürlük Ölçekleme: FSR Kalite
  • Sürüm: Çıkış öncesi sürümü, “Day 0” güncellemesinden öncesini temsil eden değerler.

İlk oyuna kıyasla yeşilliklerin genel kalitesinde büyük bir sıçrama olmasa da gölge ve materyal kaliteleri artmış. Nesneler temsil ettiği materyal gibi görünüyorlar, yani kadife bir yelek gerçekten de kadife gibi görünüyor. Eğer bir şey ıslaksa parlıyor, kanlıysa kanın koyu kıvamını nesne üzerinde görebiliyoruz. Karakter modellerinde ve eşyalardaki detay seviyesi artmış olsa da bunu büyük mimarilerde görmek pek mümkün değil. Açıkçası sonunda fotogerçekçi grafik akımına kapılmayıp düzgün çalışan bir oyun gördükten sonra “Gerek de yokmuş!” diye düşündüm.

Nasıl yaptıkları hakkında hiçbir fikrim yok fakat Kuttenberg’de gezerken ekranınıza NPC’ler dolsa dahi performans bundan kötü etkilenmiyor. Zaten NPC karakterlerin kendileri sektöre örnek olabilecek kadar detaylı tasarlanmışken, performansa bu denli etki etmemeleri de beni çok şaşırttı. Gündüzleri yataklarından çıkıp üzerlerini giyinen karakterler, akşamları tavernada toplanıp içiyorlar. İçmeyenler de gidip yatıyor. Yemek vakitlerinde yemeklerini yiyorlar, gün döngüleri neyi gerektiriyorsa onu yapıyorlar. Bazen sokakta kavgaya tutuştukları da oluyor.

Kingdom Come: Deliverance II İnceleme
Burada bir NPC, az önce tartıştığı bir kişiden bayılana kadar dayak yemişti…

Yine de burada bazı hatalar olduğunu gördüm. Bazı durumlarda karakterler döngüden sapıyor ve tepkisiz bir şekilde oldukları yerde kalabiliyorlar. Uyku saatinde yatağa yetişemediğinde şehrin ortasında elinde meşalesi ile dikilen köylüler gördüğümü söyleyebilirim. Fakat oyunun üzerimde uyguladığı efsun ile bunlardan rahatsızlık duymak yerine, eğlendim. Orada öylece duran karakterlerin cüzdanlarını soyarak hırsızlık antrenmanı yaptım. Pek etik bir yöntem olmayabilir ama bende işe yaradı. 👍

Teknik olarak Kingdom Come: Deliverance II’de küçük buglar dışında hiçbir sorun yaşamadım. Hatta oyunu düzgün çalıştıracağından endişe ettiğim sistemim, beklediğimden çok daha iyi bir performans verdi. En güzeli ise, 2023 yılından bu yana ilk kez bir oyun, bilgisayarımda varsayılan olarak yerel çözünürlük ayarıyla açıldı. Yani FSR’ı tamamen gönül rızam ve doymak bilmez FPS ihtiyacım ile açtım.

Uzun lafın kısası

Velhasıl kelam Kingdom Come: Deliverance II, üzerine titrenerek geliştirilmiş ve günümüzün “modern oyunlarına” taş çıkaracak bir rol yapma deneyimi sunuyor. Warhorse Studios bu oyunu bir tutku projesi olarak tanıtmasının hakkını vermiş diyebilirim. Hem muhteşem bir rol yapma oyunu, hem harika bir yaşam simülasyonu, hem de daha iyisi gelene kadar en iyi Orta Çağ düello simülatörü olmuş. İçerisinde yüzlerce saatlik serüven barındıran oyun, doygun sinematik anlatısıyla büyüleyip, tatmin hissiyle dolup taşan hikâyesiyle cilayı yapıyor. Açık ara son yıllarda oynadığım en iyi birinci şahıs rol yapma oyunu olduğunu söyleyebilir ve size de gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim. Gönül tahtımda Baldur’s Gate 3‘ün yanına bir oyun daha oturmuş durumda…

Benim Kingdom Come: Deliverance II incelemesinde sizlere aktaracaklarım bu kadardı. Hepsini okuduğunuz halde aklınızda soru işaretleri kaldıysa, yorumlarda yardımcı olmaktan büyük mutluluk duyarım. Hepiniz sevgi ve oyun ile kalın.

Kingdom Come: Deliverance II inceleme.
Kingdom Come: Deliverance II – İnceleme
Alparslan Gürlek
Alparslan Gürlek
Oyunların yeni yeni yaygınlaştığı dönemlerde bir çocuk olarak video oyunlarıyla ilk bakışta aşk yaşadım. Age of Empires II ile başlayan yolculuk, kendi oyunumu yapmaya kadar ilerledi. Hala oyun sektöründeyim ve hala o ilk kez Age of Empires II oynayan çocuğun tutkusunu taşıyorum.

2 YORUMLAR

2 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
spot_img

Daha Fazla Atarita

Oyun Gündemi:

Kingdom Come: Deliverance II inceleme kopyası, Deep Silver tarafından Atarita’ya gönderilmiştir. Bütün oyun deneyimim boyunca suratımda bir tebessüm ile oynadığım Kingdom Come: Deliverance II incelemesine hoş geldiniz. Yüzümdeki tebessümü incelemeyi hazırlarken bile silemiyorum... Modern rol yapma oyunlarının aksiyon oyununa dönüştüğü bu yıllarda özünü hatırlayan bir...Kingdom Come: Deliverance II İnceleme