Yakuza markası, benim için özel bir yere sahip. Xbox kütüphanemde gezinirken şans eseri keşfettiğim ve bana harika anlar yaşatan bu seri, en son çıkan oyunu ile karşımda durduğunda heyecanlanmadan edemedim tabii. Bu zamana kadar piyasaya sürülmüş tüm Yakuza oyunlarını bitirmiş ve tüm bu maceraları sonuna kadar tüketmiş bir oyuncu olarak, Infinite Wealth serüvenime atıldım. O hâlde gelin, lafı daha fazla uzatmadan incelememize geçelim çünkü konuşacak çok fazla şeyimiz var.
Efsaneleşmiş bir serinin yeniden doğuşu, gelişen bağımız ve tercihlerin doğruluğu.
Yakuza serisinin her oyununu severek deneyimlemiş bir oyuncu olarak Ryu Ga Gotoku ekibinin beni hiçbir zaman hayal kırıklığına uğrattığını hatırlamıyorum. Serinin her bir macerası kendi içerisinde sürükleyici ve etkileyici yolculuklar barındırıyordu. Hatta bazıları beni derinden etkiledi. Zaten Yakuza oyunlarının oyuncu ile kurduğu duygusal bağ eşiği yüksek. Oyunun duygu yönetimi de iyi seviyelerde olunca, senaryo kapsamında işleyen tüm etkenler oyuncuya başarılı bir şekilde aktarılabiliyor. Bence bu seriyi en kuvvetli yapan etkenlerden bir tanesi de bu zaten. Karakterler ile kurulan bağ ustalıkla ayarlandığı için, oyuncuya aktarılacak duygusal etmenler de kolaylıkla yönlendirilebiliyor. İlerleyen kısımlarda detaylı bir şekilde bahsedeceğim fakat Infinite Wealth de her zamanki gibi tüm bunlara fazlasıyla sahip.
Aslında bizim bildiğimiz Yakuza markası, özünde sıra tabanlı bir oynanışa sahip değildi. Eğer siz şu anda Yakuza oyunlarını hatta Batı’daki yeni ismi ile Like a Dragon markasını sadece sıra tabanlı olarak biliyorsanız, bunun aslında bu serinin yeniden doğuşunu temsil ettiğini söylemem gerekiyor. Yakuza yani Like a Dragon oyunları, özünde ”Beat ’em up” türünde epey akıcı bir oynanışa sahip oyunlardı. Her zamanki gibi hikâye anlatımının yoğun olduğu bu maceralarda, uzun sinematikler ve diyalog sahnelerinin ardından binbir çeşit farklı görevler eşliğinde düşmanlarımızı döve döve ilerler ve bu akıcı oynanışı sürekli geliştirirdik. Tabii Yakuza: Like a Dragon’ın çıkmasıyla birlikte bu gidişat oldukça değişti. Ryu Ga Gotoku, belki de seri açısından en mantıklı kararlardan bir tanesini verdi. Çünkü Like a Dragon: Infinite Wealth oynarken bir kez daha emin oldum ki Yakuza serisine sıra tabanlı bir oynanış gerçekten çok fazla yakışıyor.
Kiryu için yapılan ihtişamlı bir finalin ardından ilk sıra tabanlı Yakuza oyunu olan Yakuza: Like a Dragon çıktığında genel olarak sevilmiş ve hayranların büyük çoğunluğu tarafından pozitif karşılanmıştı. Zaten Ryu Ga Gotoku, Yakuza’nın eski oynanış stilini tamamen de terk etmemişti. Eski oynanışı sevenler için Judgment vardı. Ara sıra da yeni ara oyunlar yapacaklardı ki Like a Dragon Gaiden: The Man Who Erased His Name de bunun bir örneği. Aslında Like a Dragon: Infinite Wealth oynamak isteyenlere vermek isteyeceğim ilk tavsiye, serinin önceki tüm oyunlarını oynadığınızı varsayaraktan mutlaka ama mutlaka Like a Dragon Gaiden: The Man Who Erased His Name’i oynamaları olurdu. Çünkü bu ara oyunda anlatılan hikâye, doğrudan yeni ana oyun ile yani Infinite Wealth ile ilişkili. Kiryu’nun arada kalan hikâyesine fazlasıyla ışık tutuyor.
Aslında senaryonun gidişatına baktığımda Ryu Ga Gotoku, Kiryu’yu özleyen Yakuza oyuncularını ödüllendirmiş diyebilirim. Ben Yakuza 6’nın Kiryu’yu gördüğüm son oyun olduğunu düşünürken, senaryonun ilerleyişi ve sonraki oyunlar ile yapılan sürprizler benim için fazlasıyla etkileyici anlar doğurmuştu. Sonuçta Kiryu, bizim en uzun yolculuk yaptığımız kahramanımız ve karakterinin gelişimine sıfırdan şahit olduğumuz bir karakter. İşte bu efsanevi karakterimiz, Like a Dragon: Infinite Wealth’te son demlerini yaşayan bir efsane.
Biraz eski günler ve bolca Hawaii!
Hep birlikte birazcık geçmişe döndüğümüze göre, artık tamamen Infinite Wealth’in derinliklerine inebiliriz. Aslında incelememe geçmişe dönük bir şekilde başlama sebebim, oyunun da bolca geçmişi kullanıyor olması oldu. Infinite Wealth, Yakuza serisinin arkasındaki kuvvetli geçmişin unutulmamasını istiyor ve bunu oyun içerisinde sürekli oyuncuya hatırlatıyor. Aslında Like a Dragon Gaiden: The Man Who Erased His Name de geçmişin üzerine kurulu bir oyundu. Yani yaşadığımız maceralar, tanıştığımız insanlar bize bolca hatırlatılıyor. Tabii bu, oyunda yeni şeyler yok demek değil. Aksine oyunda her şey fazlasıyla yeni. Like a Dragon: Infinite Wealth, hem içerik bakımından hem de hikâye bakımından gelmiş geçmiş en kapsamlı Yakuza oyunlarından bir tanesi. Öyle ki her yerden bir aktivite fışkırıyor ve bu aktivitelerin zeminleri özenle hazırlanmış oluyor. Oyunun açılış sekansı, Yakuza: Like a Dragon’ın sonrasını konu alıyor. Sonraki dönemlerde gerçekleşen şeyler, hayatın gidişatı, eski ortaklarımız ve dostlarımız derken keyifli bir giriş kısmına sahip. Sonrasında ise kendimizi beş parasız ve kimsesiz bir şekilde Hawaii’de buluyoruz. Bu kısımlar aslında oyunun çok başları ve sizin için sürprizleri bozmamak adına çoğu olayı es geçerek anlattığımı da eklemek istiyorum. Hawaii’inin oyunun temasında çok önemli bir yere sahip olduğunu bilmeniz şimdilik benim için yeterli. Bildiğiniz üzere Yakuza oyunlarının hikâyeleri her zaman ters köşeli ve sürükleyici olur. Bu yüzden o kısımdaki hiçbir sürprizi kaçırmak istemiyorum. Hikâye her zamanki gibi etkileyici demem sizi merak ettirmeye yetecektir.
Ichiban, bence Yakuza markasına tat katan bir karakter. Genel hali ile fazlasıyla komik, saf ve iyilik dolu bir kişi. Hatta ben onun bu iyilik merakında Kiryu’yu görüyorum. Kiryu da Ichiban’da kendi gençliğini görüyor olacak ki sanki onun babasıymış gözü ile baktığı bile oluyor. Aradan geçen çalkantılı süreçlerin ardından bu iki karakterin sonunda bir araya gelmiş olması da harika bir deneyim sunmuş. Hawaii, her şeyiyle yepyeni bir Like a Dragon deneyimi vadediyor. Sonuçta farklı bir kültür, farklı amaçlar, farklı gruplar ve farklı aktiviteler. En basitinden farklı insanlar. Kısaca buradaki her şey çok farklı. İçerik çeşitliliği bakımından çok ciddi bir seviyede olduğunu söyleyebilirim. Oyunda bir an bile sıkılacak fırsat bulamıyorum. Kendimi, sürekli olarak farklı bir hikâye dalgasının içinde yüzerken görüyorum. Tabii bunun başlıca sebeplerinden bir tanesiyse ara aktivitelere önem vermem. Zaten Yakuza oyunlarındaki ara aktiviteler çoğunlukla makara oluyor. Yani hem komik hem de dinlendirici deneyimler oluyorlar. Ana hikâye gene biraz daha ciddi bir deneyim sunuyor. Hawaii’nin kapsamlı ve çeşitlilik açısından bol olduğunu söylemiştim. Burada dikkatimi çeken en büyük etken, oyunun geçmişine önem verdiği kısımları yan aktivitelere yerleştirmesi oldu.
Geçmişe yönelik tüm bu atıflar, büyük oranda yan görevler aracılığıyla gerçekleşiyor. Önceden tanışıklığımız olan karakterler ile karşılaşmalarımız, ipuçları ve minik göndermeler ile anılar, çok verimli bir şekilde yâd ediliyor. Ryu Ga Gotoku, özellikle Yakuza: Like a Dragon içerisinde tanıştığımız çoğu kişiyi es geçmemiş ve Infinite Wealth içerisine büyük bir mantık çerçevesi içerisinde yerleştirmiş. Daha önceden tanıştığım birçok kişiye Hawaii içerisinde denk gelmek ve onların başından geçen hikâyeleri dinlemek adına biraz laflamak epey keyifliydi doğrusu. Oyun bence buradan bir artı puanı hak ediyor. Ichiban ile Hawaii’ye olan yolculuğumuz oldukça sürükleyici bir sekans aracılığıyla gerçekleşiyor. Buraya gelişimiz aksiyon dolu olsa da oyun, nefes alıp Hawaii’yi keşfetmemiz için bize büyük fırsatlar tanıyor ve hatta kültürü ile insanlarını da bizlere tanıtıyor. Ayrıca Hawaii’nin de kendi ”Yakuza” grupları bulunuyor. Bu gruplara tam olarak Yakuza denmese de kesinlikle Japonya’daki grupları aratmayacak cinsteler. Ayrıca oyunu Japonca seslendirme ile oynuyorsanız, buradaki yerel halkın İngilizce seslendirmesinin çok komik olduğunu söylemem gerekiyor. Bizdeki ‘’Amerikan Dublaj’’ niteliğinde adeta. Bu da ekstradan özgünlük katan bir etken olmuş.
Hawaii gibi kocaman bir yer, tabii ki yeni insanları da beraberinde getiriyor. Burada partimiz, oyunun büyük bir bölümü için tamamen değişiyor. Bolca yeni insan ile tanışıyor, dostluklar kuruyoruz. Hatta dostluklar kurmak demişken Like a Dragon: Infinite Wealth, kendi içerisinde bir ”arkadaşlık” uygulaması da içeriyor. Yani etrafta gezerken önünüze gelen insanlara selam vererek ilerleyebiliyor, onlar ile ilişkinizi geliştirebiliyorsunuz. Bunun da oyun içerisinde karizma ve kendinden emin olma gibi etkenlerde karakteristik artıları oluyor. Tabii bunlar oynanışa pek de etki etmeyen küçük etkenler fakat Infinite Wealth’te bunun gibi bolca farklı şey bulunuyor. Hatta Infinite Wealth içerisinde yer alan mini oyunların gerçekten eğlenceli olduğunu söylemeliyim. Hepsi keyifli ve özenle tasarlanmış. Tabii bu kısma ilerleyen paragraflarda ayrıca değineceğim.
Infinite Wealth ile birlikte sıra tabanlı oynanış tamamen oturmuş
Yakuza: Like a Dragon ile birlikte seri sıra tabanlıya geçtiğinde ilk etapta garipsemiş, sonrasında fazlasıyla alışmış ve beğenmiştim. Hatta Like a Dragon Gaiden: The Man Who Erased His Name’i oynarken eski oynanıştan ne kadar sıkıldığımı ve sıra tabanlıya olan geçişin ne kadar doğru bir karar olduğunu bir kez daha anladım. Serinin bu köklü değişikliği, benim için kesinlikle pozitif bir etkendi. Like a Dragon: Infinite Wealth’i oynamak için başına oturduğum ilk anda, sıra tabanlı oynanışın stratejik anlamda da gelişmiş olduğunu gördüm. Oyunun içerisine yerleştirilen pozisyon alma ve çevre etkileşimini kullanma gibi etkenler, partimiz ile yapabileceğimiz komboları hesaplamımıza ve daha stratejik bir yaklaşım sergilememize olanak sağlıyor. Çevre etkileşimi, Yakuza oyunlarında zaten alışık olduğumuz bir şey olsa da sıra tabanlı oynanışa eklenen pozisyon alma seçeneği ile birlikte çeşitlenmiş. Ayrıca Dojima’nın Ejderhası yani bir efsanenin ta kendisi olan Kiryu, Infinite Wealth ile birlikte hak ettiği saygıyı görmüş ve ona özel bir oynanış stili tasarlanmış. Üç farklı dövüş moduna geçiş yapabilen Kiryu, her türlü durumu en iyi şekilde değerlendirmemize olanak sağlıyor.
Kiryu’nun yanı sıra partimizde yer alan her bir karakter kendi özgün stilleri ile öne çıkıyor. Zaten her birinin dövüş stilini oyunda ilerledikçe değiştirebiliyoruz. Hawaii’ye gelişimiz ile birlikte cebimizdeki tüm para, dolar para birimine dönüşüyor. Bununla birlikte bir süre ortalıkta çulsuz bir şekilde dolaşsak da ilerleyen süreçte doları kazanmak da kolaylaşıyor. Bu dolarlar, yeni dövüş stilleri açarken de kullanılabiliyor. Örneğin Tomizawa bir taksici ve kendine özel bir dövüş stili var. Bu onun kişiliğini oluşturan bir etken ve özel dövüş hareketleri de bunun üzerine. Ichiban’ın ”Kahraman” stili burada da bulunuyor fakat ben Sujimancer’a bayıldığımı söylemeliyim. Sujimon olayına da ilerleyen kısımlarda kesinlikle değineceğim.
Infinite Wealth’in sıra tabanlı oynanışında başarıya giden yolun, ekibimizdeki çeşitliliği doğru oluşturmaktan geçtiğini düşünüyorum. Örneğin Kiryu, her stilde agresif olabilen bir karakter. Düşmanların gardını bozabiliyor, toplu bir şekilde saldırabiliyor veya hafif ataklar ile tur sırası konusunda avantaj edebiliyor. Aynı zamanda canı yüksek bir karakter olduğu için iyi bir tank görevi de görüyor. Benim partimdeki Ichiban, hasar odaklı bir karakter. Özellikle silahını fazlasıyla yükselttiğim için bendeki sopa çok işe yarıyordu. Partimde bulunan diğer karakterleri de iyileştirme ve durum efektleri kullanma üzerine inşa ettiğim için düşmana nefes aldırmadığım bir sistem oturtabildim. Gene de Infinite Wealth’in bir zorluk değiştirme seçeneğine sahip olmadığını ve oyunun size sunduğu ek aktivitelere göz atmazsanız deneyiminizin biraz zorlaşabileceğini söylemem gerekiyor. Bence zorluk bu bağlamda şahane ayarlanmış. Bu seçeneği değiştirebilmek konusunda ısrarcıysanız da oyunu bitirmeniz gerekiyor.
Oyun, her anlamda epey dengeli. Bu yüzden bu konuda bir şikayetim bulunmuyor. Zaman zaman ‘’grind’’ dediğimiz yolu seçmemiz gerekebiliyor fakat bunu keyifli aktiviteler üzerinden yapıp yapmamak tamamen sizin elinizde. Ben, yan görevlere odaklanarak ilerlemenizi tavsiye ederim çünkü hem geçmişe yönelik çok güzel atıflara sahipler hem de ana görevler aracılığıyla hiçbir zaman erişemeyeceğiniz ödüllendirmeler sunabiliyorlar. Ayrıca karakterinizin yetenek çeşitliliğini artıracak seviyelerin yükselmesine de büyük katkı sağlıyorlar. Her bir karakterimiz, dövüş stiline göre özel yetenekler barındırıyor. Ichiban’ın ‘’Kahraman’’ dövüş stilindeki yetenekleri önceki oyun ile neredeyse aynı olsa da Kiryu’yu ve diğer karakterlerimizin bir kısmını ilk defa kontrol ediyoruz sonuçta. Ayrıca ilerleyen saatlerde Hawaii’ye özel dövüş stillerinin açıldığını söylemiştim. Haliyle bunlar da keşfetmeye kesinlikle değer.
Like a Dragon: Infinite Wealth, duygusal anlamda en kuvvetli Yakuza oyunlarından bir tanesi
İncelememe başlarken her bir Yakuza oyununun duygusal bakımdan kuvvetli işler olduğunu söylemiştim. Ben, kişisel tecrübelerimi ve senaryonun bana hissettirdiği duyguları düşündüğümde duygusal açıdan en yüksek deneyimi yaşadığım Yakuza oyunlarının Yakuza Kiwami ve Yakuza 6 olduğunu düşünüyorum. Infinite Wealth’in de bu oyunlardan geri kalır bir yanı yok. Üstelik Infinite Wealth, oyuncuya her bir duyguyu hissetirmeyi başarabiliyor. Ben oyunu deneyimlerken hissettiğim en yoğun duygu mutluluk oldu. Tamam, oyun zaman zaman sizi üzüyor, ciddileştiriyor, sinirlendiriyor ama mutlu etmeyi de çok iyi biliyor. Bunu da en iyi güldürerek yapıyor. Ichiban gibi eğlenceli bir karakter ile oynamayı aslında bu yüzden çok sevdim sanırım. Çünkü önceki oyunlarda Kiryu, Akiyama, Saejima veya diğer karakterleri kontrol ederken yapıları gereği hep bir ciddiyet hakimdi. Ben de kendimi kaptırdığım için onlara o şekilde alışmıştım. Ha bence serinin en eğlenceli karakteri her zaman Majima ama o da efsanelerimizden zaten.
Aslında Ichiban’ın tüm duygularda fazlasıyla başarılı bir karakter olmasının sebebini, içerisinde yatan saf iyilik olarak görüyorum. Kendisi o kadar basit düşünüyor ve kalbi ile hareket ediyor ki başına bir şey gelince üzülüyor insan. Esprileri de epey güldürüyor tabii. Uzun lafın kısasına gelecek olursak bence seriye tat katan bir karakter.
Dondoko adası ve Sujimon tarafına ayrı bir başlık açmam gerektiğini düşünüyorum
Like a Dragon: Infinite Wealth oynarken denk geleceğiniz en güzel şeylerden bir tanesinin Dondoko adası olduğunu söylemek istiyorum. İçerisinde saatler geçirebileceğiniz bu sözde ‘’mini oyun’’, adeta Yakuza içerisinde bir Stardew Valley oynamak gibi. Gerçekten oldukça büyük ve çeşitli. Bu harabeleşmiş adayı eski ihtişamına döndürmeye çalıştığımız mini oyunda, adeta sıfırdan yükselecek bir tatil adası inşa ediyoruz ve bunu aynı Stardew Valley’de olduğu gibi günlük sistemler ile yapıyoruz. Gece olduğunda ise evimize dönmemiz ve yatarak günü tamamlamamız gerekiyor. Sabah kalkınca çöpleri toplamak, ziyaretçilerin isteklerini yerine getirmek ve adanın güvenliğini sağlamak en büyük görevimiz oluyor. Ada, tamamen kendi para birimine ve sakinlerine sahip. Yani yeni dostlarımız oluyor ve bunlar gerçekten ikonik karakterler.
Dondoko adasında bir yandan paramızı artırmaya çalışıyor, balık ve toplayıcılık gibi diğer seçenekler ile birlikte popülerliğimizi yükseltmeye çalışıyoruz. Kısacası burada neredeyse ayrı bir hayat yaşıyoruz ve ana oyundan kopuyoruz. Oyun içerisinde bir tatil gibi düşünebilirsiniz. Tabii ki tüm bunları bedava yapmıyoruz. Dondoko adası, Ichiban’ın cebindeki dolarları artırmak için mükemmel bir fırsat çünkü gerçekten ciddi paralar kazanılabiliyor. Ben, her Infinite Wealth oyuncusunun bu adada vakit geçirmesi gerektiğini ve sunduğu her şeyi tamamen deneyimlemesi gerektiğini düşünüyorum.
Sujimonlar ise tamamen ayrı bir paragrafta yer almalı çünkü bence Sujimonlar, Infinite Wealth’te Witcher 3’te bulunan Gwent gibi bir alan kaplıyor. Tabii Gwent’e benzemiyor fakat oyundaki yeri açısından örnek olsun diye öyle söylemek istedim çünkü daha çok Pokemon’a benzer bir sisteme sahipler. Aslında oyuncular olarak, Yakuza: Like a Dragon sayesinde Sujimon kelimesine fazlasıyla aşinayız. Infinite Wealth ile birlikte bu kelime değerlendirilmek istenmiş ve aksiyona geçilmiş. Eskilerden bir tanıdığın ortaya çıkması, gizli bir arena ve eğitim sekansı derken kendimizi bir anda ‘’Sujimancer’’ olarak buluyoruz. Bu bence Infinite Wealth’e yapılan en büyük eklemelerden bir tanesi olmuş.
Sujimon sekansı, kendi içerisinde ayrı bir hikâyeye sahip ve ilerlemek için efsaneler ile karşı karşıya gelmemiz gerekiyor. Kendi ekibimizi kuruyor, adeta Pokemon gibi sokaklarda yendiğimiz rakipleri Sujimonlara çeviriyoruz. Bu Sujimon dövüşleri, hem keyifli anlara ev sahipliği yapıyorlar hem de oyuncuyu oldukça ödüllendiriyorlar. Aslında burada söylemek isteyeceğim tek şey, Like a Dragon: Infinite Wealth’in her ilerleyen saatte devasa kapsamı ile birlikte beni şaşırtmaya devam etmesi oldu. Taktiksel açıdan da kuvvetli bir oyun kendisi.
Sinematik sunum, seslendirmeler ve deneyimime dair diğer tüm detaylar
Like a Dragon: Infinite Wealth, Yakuza’nın kökleşmiş hikâye anlatım sistemini benimseyen bir oyun. Yani oyun bize sunumu, üç farklı stilde yapmaya devam ediyor. Bu sunum sırasındaki en önemli anlar, ara sahneler yani sinematik sahneler ile oyuncuya veriliyor. Bu sahneler, her zamanki gibi epey kaliteli. Gene de benim en çok dikkatimi çeken etken, oyunun sunumu bu kadar gelişmişken mimiklerin yetersizliği oldu. Aslında mimikler çok da kötü değil fakat bazı anlarda gerçekten çok absürt kalabiliyorlar ve bu da oynanış esnasında oldukça dikkatimi çekiyor. Çünkü bildiğiniz üzere Yakuza oyunlarında ana odak her zaman hikâyedir ve ara sahne ile diyalog sekanslarının sayıları çok fazladır. Bu yüzden bu anları en kaliteli şekilde deneyimlememiz gerekiyor ve bazen sırıtan bu mimikler, oyuncuyu oyundan koparabiliyor. Çok yapay hissettiriyor.
Infinite Wealth ile birlikte oyun içerisindeki ışıklandırmaların gelişimi dikkatimi çekti. Görsel anlamda güzel bir tat katmış. Zaten Yakuza’nın görsellik konusunda bir problemi olduğunu düşünmüyorum. Gelişebileceği çok fazla etken olsa da bir Yakuza oyuncusu olarak ana odağım hiçbir zaman görsellik olmadı çünkü buradaki seviye, her zaman sunulmak istenen deneyimi yansıtabilmek açısından yeterli oldu.
Ben, her Ryu Ga Gotoku oyununun Japonca yani orijinal seslendirmesi ile oynanması taraftarıyım. Zaten çoğunda Japonca dışında pek bir seslendirme seçeneği yok. İngilizce de yeni yeni eklenmeye başlandı. Japonca seslendirme ve İngilizce alt yazı, bence bir Yakuza oyununda yapılabilecek en iyi kombo. Tabii ki Türkçe alt yazı olsa şahane olurdu fakat ne yazık ki serinin hiçbir oyununda böyle bir seçeneğe sahip değiliz. Japonca seslendirmeler her zamanki gibi muhteşem. Karakterlerimizin her birinin sesi kişiliklerini ve duygularını tamamen yansıtıyor diyebilirim. Bu da seslendirmeli diyalogların etkisini artırıyor ve sürükleyicilik sunuyor.
Infinite Wealth içerisinde yer alan müzikleri dinlemek de insanı dinlendiriyor. Ben oynanış deneyimimi uzun sürelere yaydığım ve bolca yan aktivitelerde de takıldığım için mini sahnelerdeki müziklerin de çoğunun tadını çıkarma fırsatı buldum. Zaten oyunda müziği istediğiniz gibi ayarlayabileceğiniz bir sistem de bulunuyor. Ben burada eski Yakuza oyunlarından CD’lere de sahip olduğum için ara sıra nostalji de yapabiliyorum. Tabii yanlış hatırlamıyorsam bu bir DLC’nin parçasıydı. Hazır DLC konusu açılmışken bence oyunun ‘’New Game+’’ seçeneği bir DLC’nin arkasında olmamalı ve her oyuncuya sunulmalı çünkü bu oldukça temel bir şey. Onun dışındaki ek paket içeriklerini beğendim ve sahip olmaktan keyif aldım. Özellikle de efsanevi karakterlerimizi Sujimon olarak görmekten. Ayrıca oyunun kaç saat sürdüğünü soracak olursanız da yüz saati aşıp hikâyeyi hâlâ bitirmemiş olmanın bile mümkün olduğunu söyleyebilirim. Kendisi ortalama 60 saatlik bir deneyim fakat sunduğu içerikleri büyük oranda tüketmenizi tavsiye ederim.
Son sözler
Like a Dragon: Infinite Wealth, sunduğu kapsam ile beni her saniye büyüleyen bir oyun oldu. Bütün Yakuza serisini bitirmiş bir oyuncu olarak, Infinite Wealth’i oynarken inanılmaz keyif aldığımı söyleyebilirim. Bence serinin en başarılı işlerinden bir tanesi. Ryu Ga Gotoku, bu köklü serinin gidişatını çok iyi belirlemiş ve şahane bir iş çıkarmış. Yakuza markasını seven herkes, bir gün Infinite Wealth’i deneyimlemeli.