Atarita sizin için inceledi! Editörlerimiz her oyun incelemesine saatlerce emek harcıyor ve bilmeniz gereken tüm detayları objektif şekilde ele alıyor. Nasıl yaptığımızı merak ediyorsanız inceleme politikamıza göz atabilirsiniz. |
Mario & Luigi Brothership inceleme kopyası, Nintendo tarafından Atarita’ya gönderilmiştir.
Selamlar sevgili okurumuz! Mario & Luigi: Brothership incelememize hoş geldiniz. Nintendo’cuğum hayırdır ya? Tamam Nintendo Switch için; “Tam anlamıyla bir JRPG konsoludur!” diyoruz falan ama kendi yaptığın birinci parti oyunları da o kafalara yöneltmen gerçekten garip bir hâl almaya başladı. Normalde son iki senedir yaptıkları ve yapmaya devam ettikleri “Remake ve Remaster’lar” ile zaten yavaş yavaş zehri enjekte etmeye başlamışlardı. Super Mario RPG gibi, yıllarca sadece benim bu kadar sevdiğimi düşündüğüm bir oyunu bile yeniden yapma işine kalkıştılarsa bu türe gerçekten sağlam bir dönüş yapmak istiyorlardı.
Esasen öyle de oldu. Super Mario RPG Remake’ten sonra hız hiç kesilmedi. Paper Mario: The Thousand-Year Door gibi ikonik bir oyunun da Switch port’u çıkageldi. Bu tabii bizim gibi hayran kitlesinde “Acaba Mario & Luigi serisi için de Switch port’ları gelmeye başlar mı?” sorusunu sordurtmaya başladı. İnanın bana karşılaştığımız bu sonucu ben bile beklemiyordum.
Geçtiğimiz Nintendo Direct sunumu aniden Mario & Luigi: Brothership ile başladığı zaman ekrana yansıyan şaşkınlığımı hayal bile edemezsiniz. Yıllar sonra favori serilerimden biri geri dönüyordu! Evet bu JRPG soslu Mario oyunlarından hala en sevdiğim oyun Super Mario RPG olsa da, Mario & Luigi serisinin de çocukluğumda yadsınamayacak kadar fazla anısı vardı benim için. Ama zaten uzun olan girizgahı bir de benim eski Mario & Luigi anılarımla doldurmaya gerek yok. Biz iyisi mi gelin artık incelememize başlayalım. Bakalım Nintendo Direct esnasında ortaya çıkan heyecanım, oyunu oynarken ne gibi durumlar karşısında kaldı ki sağlam bir şekilde dizginlendi, haydi görelim.
Mario oyunlarının hikâyelerini önemser misiniz?
Başlıktaki sorum çok net aslında. Gerçekten bir Mario oyunu her zaman, “Bowser, Prenses Peach’i kaçırmış” klişesinden mi ibarettir? Bence değildir. Yıllardır sıra sıra çok güzel Mario hikâyeleri de dinlemiş biri olarak ne yazık ki ben nasıl bir Zelda oyununu hikâyesinden ötürü eleştirebiliyorsam, Mario oyunlarına da aynı eleştirel gözle bakıyorum. Hadi ama sevgili okurlar, kaç incelemedir burada aranızdayım. Aşırı sağlam bir Mario fan’ı olduğum gerçeğini göz ardı edemeyiz tabii ki!
Ancak işin acı gerçeği bu hikâyesini beğendiğim çoğu Mario oyunu Mario & Luigi serisinden çıkmış olsa da, Mario & Luigi: Brothership bu bağlamda beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Aslında sorun hikayeden çok bunu sunuş tarzında. Yoksa gizemli bir kötünün tüm kıtayı parçalara ayırması ve yeni dostlar, düşmanlar ile karşılaşmamız her zaman ilgi çekicidir. Klişe tabusu altından kalkılmasını hep takdir ederim. Aynı düşmanların, farklı farklı formlarını karşımıza çıkarmak artık bayan bir durum olmaktan öteye gidemiyor.
Burada ise dedim ya sorun sunumda; tam olarak bu mevzuya bir dalış yapayım. Oyun o kadar her şeyin çabucak yaşandığı bir ara sahne ile başlıyor ki… Siz daha ne olduğunu bile anlayamadan zaten bir bakmışsınız oyuna başlamışsınız. Ne oldu ne bitti tabii ki yavaş yavaş aralanması gereken bir gizem olarak sunulmaya çalışılsa da pek becerilebildiği söylenemez.
Neyse efendim, bizim Mario ve Luigi böyle rastgele açılan bir portaldan geçip tamamen bambaşka bir dünyaya adım atıyorlar. Bu dünya eskiden tıpkı bizim Dünya’nın Pangea’sı gibi bir bütünmüş ama biri tarafından parçalara ayrılmış. Bunu düzeltmenin yolu da bu parçaların üstündeki deniz fenerlerinin ışıklarını ana adaya tutup, ciddi ciddi yapıştırıcı ile yapıştırır gibi birleştirmek. Biz de bu diğer ada parçacıklarını ulaşmak için bir tane adayı gemi olarak kullanıp onlara yanaşıyoruz ve görevimizi yerine getiriyoruz. Evet BrotherSHIP.
Peki Mario ve Luigi enayi mi? Neden tanımadıkları etmedikleri bir yerde birilerine yardım ediyorlar sorusunu soracağımızı düşündükleri için ise, onları burada hapis etmeyi düşünmüşler. Nasıl döneceklerini bilmedikleri içinse “belki adayı birleştirirsek bir şey buluruz” deyip maceraya atılıyorlar. Sönük bir hikaye yani, çokta bir esprisi yok. Ama daha fazla bu noktaya bağlı kalmayacağım, gelin eğlenceli kısma geçelim.
Kendimi bildim bileli aynı oynanış döngüsünde ilerliyoruz!
Mario & Luigi serisi aslında genel anlamda tüm oyunlarında aynı oynanış döngüsünü devam ettiriyor. Evet bunu belki çok seviyoruz ama arada derede yeniliklere ihtiyacımız olduğu gerçeği de yadsınamaz. Çok olumsuz gidiyorum ve bu kadar sevdiğim bir seriyi bu şekilde eleştirmenin nasıl acı verdiğini bilemezsiniz… Ben de isterim her zaman bol bol Nintendo öveyim ama işte durumlar bazen buna izin vermiyor.
Sahi, önceki oyunlarda ne yapıyorduk biz? Mario ve Luigi’yi ayrı şekillerde kullanabileceğimiz bulmacalar çözerdik, birini farklı tuşla diğerini farklı tuşla zıplatırdık, savaşlarda doğru zamanda doğru tuşa basarak avantaj kazanırdık… Tabii Super Mario RPG Remake ve Paper Mario’da böyleydi değil mi? O zaman sanki birazcık farklılık yapmak gerek artık, ne dersiniz? “Zıpladık veya çekiçle vurduk ve doğru zamanda tuşlara basıp hasarı katladık” kısımları artık alışılageldi.
Bu arada serinin en dolu savaş sistemi bu oyunda mevcut. Farklı saldırıların yanı sıra bu sefer defans tarafında da çok fazla yenilik eklenmiş. Üzerinize gelen saldırıları bu sefer daha da iyi analiz etmelisiniz çünkü eskisi gibi sadece sadece zıplayarak düşmanların saldırılarını savuşturabiliyorsunuz. Bazen çekicinizi kullanmanız, bazen hasar yeme pahasına taktikler kasmanız da gerekmekte. Mario ve Luigi’nin Kardeş Saldırıları gibi çeşitli ekstra hareketleri var ve onları A ve B tuşlarına doğru zamanda basarak halletmeniz gerekmekte.
Ancak dediğim gibi savaş döngüleri yıllardır aynı gittiği için, birçok yenilik eklense bile kendini çok tekrar eden bir oynanış ile karşılaşıyorsunuz. Düşman çeşitliliğinin de pek yeterli olmaması bu durumu ne yazık ki destekleyerek daha da gün yüzüne çıkarıyor. Savaşların çok azı benzersiz geçiyor. Evet, ilk saldırı avantajını yakalama fırsatını kovalamak ve savaşlara ekstra hasarla başlamak işleri kolaylaştırıyor ancak bazı düşmanlara -hele uçuyorlarsa- bunu uygulamak ne yazık ki çok zor.
Ancak takdir ettiğim en büyük kısım tabii ki bölüm sonu savaşı kısımları oldu. Burada Nintendo, hepsine belli sunumlar hazırlamış. Tıpkı yeni oyunlardaki faz sistemleri gibi düşmanların canları azaldıkça değişen ve agresifleşen kurgular yapmış. Hatta işi bir noktada tıpkı Persona’daki gibi, bir karakteri dikkat dağıtmaya yollayarak daha da eğlenceli hallere getirmişler. Bu noktada ekibi gerçekten kutluyorum ama dediğim gibi, keşke daha az ama daha dolu savaşlar yapsalarmış. Oyun kısalırdı evet, ama en azından çok daha iyi hatırlanırdı.
Çizimler mükemmel ama bir bedeli var…
Nintendo incelemelerimde bahsettiğim grafik eleştirilerini insanlar ne kadar ciddiye alıyor hiçbir fikrim yok. Ancak kabul etmemiz gerek ki insanların “çocuk oyunu” deyip geçmelerine sebep olan bu grafiksel tasarımlar aslında birer sanat eseri. Her oyunda farklı bir sanat tasarımı ile karşılaşacağınızı bildiğiniz için daha bir heyecan yapıyorsunuz bu konuda.
Bu aralar Metaphor: ReFantazio’da oynadığım için aslında Mario & Luigi: Brothership’in sanat tasarımı büyük ölçekte yabancı hissettirmedi. Elle çizilmiş ve tatlı boya darbeleriyle bezenmiş bu tatlı çizimlerden oluşan koca dünyayı keşfetmek beni inanılmaz keyiflendirdi. Gerek düşman tasarımları, gerek çevre tasarımları gerekse kamera açısı sayesinde ortaya çıkan atmosferik deneyimler olsun, oyun size özgün ve bir o kadar da etkileyici bir görsellik sunuyor.
Ama bunu sunarken de büyük bir bedel ödetiyor. Nintendo Switch, benim canım dostum… Artık çok yaşlandın. Gerçekten McQueen gibi emekli olma zamanın geldi. Biz seneye bu makinede nasıl Metroid Prime 4 oynayacağız mesela hayretler içinde bekliyorum. Mario & Luigi: Brothership, çok fena çalışıyor be dostlar. Yani 30 FPS sabit çalıştırsa yine tamam diyeceğim de, dinamik mi yapmışlar onu da anlamıyorum. Savaşlarda 40’ları görüyor gibi ama açık dünyada düşüyor falan, hiçbir şey anlamadım yaptıkları optimizasyondan. Savaşlar yüklenirken absürt beklemeler yaşanıyor falan. Normalde takmam bu durumu da hani görsellik çizimlerden oluşuyor, gerçekçi bir grafik işleme yapmıyorlar. O zaman kusura bakmasınlar bu optimizasyon yok demektir.
Peki bir JRPG mi?
Mario & Luigi: Brothership için tam anlamıyla JRPG demek mümkün olamayabilir. Seviye kazanıyoruz ancak stat’larımız her yeni seviyede otomatik olarak kendiliğinden artıyor. Yani oyun bize bir seçim hakkı sunmuyor. Ancak ve ancak belli seviyelerden sonra Mario ve Luigi için ayrı ayrı açabileceğiniz özel yetenekler oluyor. Orada da pasif yetenekler dışında rol yapmanıza destek olacak özellikler bulamıyorsunuz.
Bunun dışında gerek ana görev serisini takip ederken karşımıza çıkan yan görevler olsun, gerekse her kazandığımız altın ile hep daha yüksek seviye ekipman elde etmeye çalışmamız olsun; oynanış tarafında bizleri serbest bırakan, eski serilerden de aşina olduğumuz detaylar. Elbette sadece ana görevden gidip, tüm harita boyunca ada-gemi ile ilerleyip deniz fenerlerini açmaya oynayabilirsiniz ve bu durum sizi under-level kılmaz. O kadar zor bir oynanış döngüsü yok.
Yan görevleri ise zaten ilgili adayı temizledikten sonra başka bir yörüngeye gideceğimiz zaman yapmanızı tavsiye ediyor oyun. Hareket eden ada gemimizi belli yörüngelere götürmemiz gerekli ve bu yolculuklar bazen dakikalarca sürebiliyor. İşte o zaman da size yan görevleri yapmak için gün doğuyor. Zaten her adadaki feneri açtıktan sonra erişemeyeceğiniz kısımlar açılıyor. Oradaki yan görevleri yaparak çeşitli eşyalar kazanabiliyorsunuz. Hem teçhizat bakımından hem de tamlama eşyaları bakımından oyun gerek oyun içindeki dükkanlarda gerekse görev sonu kazandırdığı ödüllerle sizi olabildiğince doyuruyor.
Son düşünceler ve kapanış
Evet, yıllar sonra bir Mario & Luigi oyunumuz daha oldu ve o da geldi geçti. Müzikleri, atmosferi ve üslubu ile de seriye yakışan bir oyun olduğunu düşünüyorum. Bence ilk defa bu seriye girecekler için eğlenceli oynanışı ve farklı yapısı ile gönülleri fethedecektir. Ancak eski topraklar, hele ki son çıkan Super Mario RPG ve Paper Mario: The Thousand-Year Door oyunlarını da oynadıysa az biraz sıkılmaya başlamışlardır.
Ancak bu türü çok seven ve her zaman da artmasını destekleyen biri olarak, peş peşe oynamayacağınız müddetçe harika maceralar yaşayacağınızdan şüpheniz olmasın. Nintendo Switch bitiyor derken yine son şakalarından birini yaptı ve bu eğlenceli macera bizlerle buluştu. Kesinlikle oynamanız gerek diyebileceğim klasmanda ve evrensellikte bir oyun değil. Ancak sıra tabanlı dövüş sistemine sahip Mario oyunlarını seviyor ve de farklı bir şeyler tatmak istiyorsanız elbette zamanı geldiğinde bir göz atın derim. Okuduğunuz için teşekkürler, hoşça kalın!