Atarita sizin için inceledi! Editörlerimiz her oyun incelemesine saatlerce emek harcıyor ve bilmeniz gereken tüm detayları objektif şekilde ele alıyor. Nasıl yaptığımızı merak ediyorsanız inceleme politikamıza göz atabilirsiniz. |
Mindcop inceleme kopyası, Dear Villagers tarafından Atarita’ya gönderilmiştir.
Selam! Bugün sizlerle fantastikgillerden Sherlock Holmes’ün bilmem kaçıncı akrabası edasıyla oynayabileceğiniz bir oyunla karşınızdayım. Sherlock Holmes’le fantastiği ne alaka yan yana getirdiğimi merak ediyor olabilirsiniz. Hemen açıklıyorum efenim! Bu seferki yazımda merceğime fantastik unsurları içerisine işlemiş bir gizem oyunu olan Mindcop yakalandı. Dedektif olmaya hevesliyseniz, daha ne duruyoruz? Arkada caz müziğimizle havaya girelim ve olay yerine girişimizi hemen yapalım!
Tek kişinin elinden çıkan 5 yıllık emek ürünü: Mindcop
Andre Gareis tarafından geliştirilen Mindcop, 5 yıl süren bir emeğin sonucu olarak bizlere sunuluyor. Oyunun yayıncılığını The Forgotten City ve Vampire: The Masquerade gibi yapımların yayıncılığını yapan Dear Villagers şirketinin üstlendiğini de söylemek gerek. Oldukça yakın zamanda aynı şirket tarafından yayınlanan Spirit Mancer’ı da incelemiştim, göz atmak isterseniz o yazıma da beklerim.
Renk körü modu gibi görsel ve sadece fareyle bile oynanabilme gibi etkileşimsel kolaylığıyla oldukça oyuncu dostu olan Mindcop, maalesef Türkçe dil desteği bulundurmamakta. Hikâyeyi anlamanız için belli bir seviye İngilizcenin kesinlikle şart olduğunun altını çizeyim. Playstation 5, Nintendo Switch ve Windows platformlarından oynayabilirsiniz. Oyunun size sunduğu etkileşimleri ortalama olarak kullandığınız takdirde yaklaşık 5 saatlik bir oynanış sunmakta. Tabii, ıvırı zıvırı derseniz tekrar oynanabilirliğiyle bu kesinlikle artacaktır.
Noir sanat temasına sahip ve tamamen el çizimi olan Mindcop, sanatsal görselliğiyle sizi kendisine çekiveriyor. Yani, en azından bende bunun etkisi kesinlikle oldu. Karikatürize de diyebileceğimiz yapısı aynı zamanda anlatmak istediğini gerektiğince karanlık olarak da vermeye oldukça elverişli. Tonlamaları, kendine has figür çizimleri ve ifadeleriyle sahne yapısı… Her şeyi bu dediğim unsuru tam dozunda ayarlatmış diyebilirim. Nasıl mı? Hemen anlatayım:
Oyun, ortağımız Linda ile olay yerine yolculuğumuz süresince başlıyor. Ortağımız kendi hâlinde, biz kendi hâlimizde… Gizemli bir şekilde olay yerine giden iki dedektifin havası sinematikle veriliyor ve nihayetinde hikâyemizin ana mekanına varıyoruz.
Tatil köyü diye adlandırırsam yanlış olmayacağını düşündüğüm küçük bir yerleşim yerindeki cinayetin tam ortasındayız. Zamanında burada oluşan büyük volkanik taş sebebiyle ünlenen yerleşim, yıllar içerisinde tatil sezonlarında rağbet görür hâle gelmiş. Burada sezonluk çalışan kişiler olduğu gibi yerli halk diyebileceğimiz kadar uzun zamandır yerleşimini sürdüren kişiler de var. Kurbanımız da bunlardan birisi.
5 gün, sınırlı saat ve özgür bir oynanış
Ben şimdi şilönk diye Spoiler’lar ile açılışı yapmayayım, sonlara doğru buraya yeniden döneriz. O nedenle gelin, size genel olarak oyunun yapısını anlatayım:
Mindcop, oyuncuyu tamamen özgür bırakan bir yapıya sahip. Dilediğiniz şekilde etrafta gezinebiliyor, insanları sorgulayabiliyor ve onları hapse atabiliyorsunuz. Cinayet sezon sonunda gerçekleştiğinden bazılarının sezon sonu kendi evlerine dönmeleri gerekiyor. Hâl böyle olunca da cinayeti toplam 5 günde çözmemiz şart. Sınırlandırma bununla bitiyor sanmayın! Aynı zamanda her güne belli bir saat süremiz oluyor. Bu süre kendi kendine değil, etkileşimlerle belli bir oranda azalarak sonuçlanıyor. Bir mekana girmek istediğinizde, bir nesneyi araştırmak istediğinizde, birisiyle konuşmak istediğinizde… gibi birçok unsur etkileniyor.
Kendi kendine akan bir süre yapısı yerine insanları daha detaylı düşünmeye iten, etkileşimlerin yapısına bağlı az ya da çok oranda zamanın etkilendiği bir yapının kullanılmasını mantıklı buldum. Fakat bazı noktalarda oyunun tam olarak neyi amaçladığını çok çözemedim. Oyunun bizi özgür bırakma durumunu hem iyi hem de kötü olarak ele alabilmemiz mümkün. Tam olarak nereleri ne kadar araştırmamız gerekeceğini bilmediğimiz için zamanı mantıklı kullanmaya çalışırken oyun zevkinin biraz baltalanabildiğini düşünüyorum. “Neden?” diyebilirsiniz. Hemen açıklıyorum:
“Fantastikgillerden Sherlock Holmes” şeklinde bahsetme sebebim tam olarak burada devreye giriyor. Adı üstünde “zihin polisi” olan karakterimiz, insanların zihninin içine girip sakladıkları sırları ortaya çıkarabiliyor. Kendisi pek de havalı bir şey, söylemeden edemeyeceğim. Her zihin okuma seansı öncesi yavaş çekimde kâğıtla kalemini şekil şukul kavradıktan sonra hem havaya hem de şüphelinin zihnine giriyor.
Kolay oynanış ile oyuncunun hikâye akışında süzülmesini hedefleyen oyun, zihin okuma serüveniyle temposunu yükseltiyor
Bizim bu zihin okuma seansımız aynı zamanda da oyuna tempo ve mekanik katan unsurlardan birisi. Özetle toplam 9 karelik bir alanda renk eşleştirme yapıyoruz. Farklı renklerde mermiler 9 karelik beyinle kenarlardan etkileşime girerken biz de beyni sağa-sola döndürüp etkileşim yerlerini değiştirmekten sorumluyuz. Tabii ortayı da unutmamak lazım. Rastgele bir renk de ortaya geliyor. Bu şekilde mermilerin nereye gelebileceğine dikkat ediyor ve burada da kendi stratejimizi ortaya koyuyoruz.
Karakterimiz gerçek anlamda zihin sörfü yapadursun, biz beyin üzerinde eşleştirme yapalım derken… Yatay, dikey ya da çapraz olarak yaptığımız eşleştirmeler, azalmakta olan süremizi arttırıyor ve eşleştirmelerle karakterimize yol kat ettiriyoruz. Zihin sörfü yaptıkça mermi rengine göre eşleştirme puanını yükseltebilmemiz kolaylık katıyor diye düşünmeyin. Zihin seviyelerine göre bizi daha farklı engeller bekliyor. Eğer sis duvarına çarptırıp yok etmezsek beynimizin üstündeki tüm mermileri yok edecek bomba bu konuda oldukça etken. Dikkatlice eşleştirmeler yapmalı ve beynimizi bir güzel evirip çevirmeliyiz.
Alakasız olacak biraz ama hayatım boyunca gece kuşu gibi absürt bir uyku düzenine sahip birisi olarak şu ara yeni yeni uyku düzenimi insancıl bir zamana indirgeyebildim. Hâlâ gece 9’dan itibaren uykumun gelmesini çok absürt karşılıyorum ve gece aktiviteler yapma alışkanlığımı sürdürmeye çalışıyorum. Bu sebepten oyunu geceleri oynamaya çalıştığımda, özellikle de bu zihin sörfü esnalarında zaman sıkıntısı sebebiyle stres yaptığım oldu. Oyun size her zihin sörfünde bir defa başarısızlık durumunda deneme şansı sunuyor fakat beceremezseniz hem verimli kullanabileceğiniz zamandan gitmiş oluyor hem de elinize bir şey geçmemiş oluyor. Biraz şans işi de olduğu için bu sebepten ekstra dikkat etmeye çalıştım. Tabii, oyunda diyaloglar da bir hayli önem arz ettiği için çok sersem gibi hissederken oynamamak lazım. Benden söylemesi.
“Zihin sörfünü başarıyla yapınca ne oluyor peki?” dediğinizi duyar gibiyim. Sonucunda sizi o kişinin üç anısına götürüyor. Birisi size gerçeği, ötekisi yalanı ve diğeri de ne yalan ne de doğru diyebileceğimiz orta karar bir olayı sunuyor. Kısa bir anı niteliğinde üçüncü kişi olarak deneyimlediğimiz bu anlar, kimisi kişilere sonradan sorabileceğimiz sorular olarak konu kısmında birikirken kimisi de sadece kulağımıza küpe oluyor.
Bu zaman durumundan biraz daha bahsetmek istiyorum. Benim gibi biraz balık hafızalı birisiyseniz bazı şeyleri not alarak oynamanızda fayda var. Diğer türlü “Bu evde yeterince araştırma yapmış mıydım?” veya “Bu kişiye bu soruyu sormuş muydum?” gibi gereksiz şekilde zamanınızdan bir hayli düşecek eylemleri yapmanız gerekebiliyor. Özellikle sadece mekana girdiğiniz için çok fazla zaman düşmesi bu konuda büyük bir dezavantaj. Bence etrafta eşya arama konusunda oldukça motive kırıcı. Bunu önlemek için evin ya da kişinin üstüne geldiğimizde bize yardımcı olabilecek kutucuk gibi bir şey çıksa hoş olurdu.
Oyunun hikâyesini detaylı olarak öğrenmek istiyorsanız elinizde not defteri, belki de iki oynanış süresi şart
Ekranın sağ üstünde not olarak sunulan bir kısım var fakat orayı düzenli olarak kullanmamı gerektirecek bir şey olmadı. Yani, gözlemim yanlış değilse şayet benim dediğim gibi detayları karşılayan bir yapıya sahip değil. Oradan açılan menüden ulaştığımız haritadaki binalar içine girdiğin takdirde görünür oluyor ve insanların zihninden aldığın cevaplar tekrardan görünür oluyorlar fakat fazlası değil. Ya da fazlası varsa da sanıyorum ki ben kaçırdım. Ortağımıza incelettiğimiz ürünleri de oradan görebilme imkanımız var fakat neticede doğru dürüst bir not defteri mantığında bir ürün bize sunulmuyor. Dilerseniz sadece farenizle bile oynayabileceğiniz basitlikte oynanışı, belki bu durumda kalem ve kağıt eşliğine dönebilir. Bu da aslında oynanış kolaylığını bozan bir unsur.
Ortağımıza incelettiğimiz ürünlerden bahsetmişken buradan gün sonunda yaptığımız seçimlere geçmek istiyorum. Gün sonunda karakola dönüyoruz ve bize üç tane seçenek sunuluyor: Girdiğimiz bir binaya bir seferlik arama emri çıkartabiliyoruz ve ortağımıza ya da adli tıpa bulduğumuz ürünlerini inceletebiliyoruz. Ortağımız bu işi daha uzun zamanda yaparken adli tıp çok daha kısa zamanda yapıyor, bu sebepten iki ayrı seçenek olarak aldım.
Ortağımız Linda da bizim gibi özel güce sahip birisi. İnsanların renklerini görebiliyor. Renklerden yaptığı çıkarımlarla o kişi hakkında genel bir yargıya varabiliyoruz. Bununla beraber kendisi bizden bir hayli uzun olduğu için dışarıdayken bir yerden bir yere gitmemiz kolay olsun diye bizi taşıyarak hızlı hızlı ilerleyebiliyor. Onun dışında genel olarak sessiz, kendi hâlinde takılan, belki de birazcık karakterimize göre genç kafasında kalan birisi. Doğru bir yargı mıdır, emin değilim ama oyun esnasında istemsiz Linda’yı ergen kız, karakterimiz Mindcop’ı da baba figürü gibi düşündüm. Öyle olmasalar bile -ki değillerdir- aralarındaki konuşmalar ve genel olarak yaklaşımları dönem farkı var gibi hissettirdi. Tabii, oyun The Darkside Detective gibi devamlı dedektif ve ortağının diyalogunun geçtiği bir yapıya sahip değil. O nedenle çok varsayımsal kalıyor bu düşüncem ama gözlemlediğimce komik gelmişti. İlginç bir kimya.
Bu kısmı uzattım da uzattım, biraz arama emrinden bahsedelim. Ben insanların bilinçaltından yola çıkarak katili doğrudan bulabileceğimi düşündüğüm için cinayet odası haricinde neredeyse hiçbir yerde doğru dürüst eşya incelemeye gitmedim. Onun yerine hep zihin okudum. O nedenle bir, belki de iki defa arama emri çıkartmışımdır ya da çıkartmamışımdır. Arama emri gerçekleştirdiğiniz zaman normalde kurcalamanızın istenmediği bölgelere de girebiliyor ve eşyaları karıştırabiliyorsunuz. Fakat aynı zamanda da bu, sonrasında o kişilerle işbirliği yapmanızı da etkiliyor. O nedenle dikkat etmek lazımmış. Ben dönüp dolaşıp bu da olumsuz etken olur diye de pek yapmadım.
Eşya kurcalama kısmına belli bir süre dikkat etmeye çalıştım. Hatta gidişatı etkileyeceğinden neredeyse emin olduğum birkaç sefer boş boş bir şeyleri incelediğim bile oldu. Mesela, birisinin yazısı olduğunu ortaya çıkartmam gereken bir durum var sandım. Onun için eşya aradım, muhtemelen de öyle bir şey buldum. Fakat bunun o şekilde bir geri dönütü olmadı. Ya da belki de o yerde değil de farklı bir yerde aramam gerekiyordu, emin değilim. Öyle olduğunu pek zannetmiyorum. Cinayet harici de başka sebeplerden insanları tutuklayabilme şansımız olabilir diye ummuştum ama sanıyorum karakoldaki tek hücreden bunu anlamamız gerekiyordu. Belki katili bulana kadar oradaki diğer memurlar farklı suçları da işleyip o kişiyi daha çok hücresi olan bir karakola sevk edebilirler diye düşünmüştüm. Yani ben birazcık detaylı düşündüm anlayacağınız, o yüzden de boşu boşuna zamanımın gittiğini fark edince hepten eşya aramaya son verdim. Zaten oyunun başında denilenden herhâlde bunu anlamamız lazımdı.
Katili ve motivasyonunu bulmak ne çok zor ne de çok kolay, orta karar denilebilir
Zaten oyunun yapısı gereği hikâyede ilerlemek için bilinçaltıyla ilgilenmek en önemli unsur. Tek onlarla bile birçok soru sorulacak konuyu açabilmek mümkün. Zaten bana kalırsa hikâyesi çok da öngörülemez olmadığı için çok ıvır zıvıra girmeden tahmin yapılabiliyor. Oyunun bazı bilgileri bas bas bağırarak verdiğini ve aslında katilin motivasyonunu bunun açık ettiğini düşünüyorum. Sonuç olarak oyunun sonunda katili bulduğumda şaşırmadım ama hiç uğraştırmadı denilecek basitlikte de bağlantıları kurdurttuğunu düşünmüyorum. Hatta şansıma, katille etkileşimi istemeden sona bıraktığım için süreci tam film gidişatında işledim. Katille sonda karşılaştık, gerekli suçlamalar yapıldı ve güm!
Aslında şöyle bakacak olursak katili hem çok klasik olacak şekilde seçmişler hem de seçmemişler gibi. Hikâyeyi öğrendikçe başkalarını da potansiyel katil olarak görebileceğiniz şekilde oyun size olasılıklar sunuyor. Katili bulma sürecinin keyfi ve bulduğunuzdaki başarı hissinin bu nedenle kişiden kişiye değişeceğini düşünüyorum. Ortalama bir hikâye sunduğunu söyleyebilirim. Oyun ilerledikçe bana sunduğu farklı bilgilerle içeriğin dallanıp budaklanmasını ve belki de hiç aklıma gelmeyecek birisinin oyunun sonlarına doğru kendi keşiflerim sayesinde alan dışında tutuklanacağını ummuştum. Hatta bir ara “Acaba oyundaki çocuk muyuz da beynimiz travmayı hafifletmek için bizi dedektif olarak hayal dünyasında dönüştürdü?” tarzı bir düşünceye bile girdim. Yani çok da tabloyu genişletmeye çalışmadan, çerçeve içinde bir hikâye beklemek lazım. Ben konu hikâye olunca biraz derin düşünmeye elverişli bir insanım maalesef.
Gün gün geçerken size kaç gün kaldığını belirtiyor muydu, hatırlamıyorum. Buna özellikle dikkat edeyim dememe rağmen şu an yazarken unuttuğumu fark ettim. Demek yazıyorduysa bile gözden kaçabiliyormuş. Ayrıca günün başlangıcında yazıyorsa bile not kısmında bunu belirttiğini hatırlamıyorum çünkü bir ara “Hangi gündeyim ben?” karmaşası yaşayarak neye ne kadar öncelik vereceğimden emin olamamıştım. Yine de merak etmeyin, son gün olduğunda muhakkak bunu anlıyorsunuz. Hem gün bitiminde karakol faslı olmadığı için karakol bizim ayağımıza kadar gelmiş oluyor hem de o güne değin birisini tutuklamadıysak artık katili içeri atmamızı söylüyor.
Spoiler vermek istemiyorum ama muhtemelen katil harici birisini o günler içerisinde hapse atarsanız belli bir nebze bazı şeylerin gidişatını etkileyebiliyor olabiliriz. Fakat neticede bu katilin sonucunda değil, sadece hikâyenin gidişatında farklı dallardan ilerlemelere sebep olacaktır. Yine de o şekilde de bir denenebilir. Ayrıca bu bile oyunun bizi özgür bırakmasındaki güzel bir detay olarak karşımıza geliyor.
Açıkçası her ne kadar hikâyeyi ve katilin motivasyonunu anlasam da detaylı olarak etrafı inceleyebilmek ve karakterlerle konuşabilmek isterdim. O yüzden oyun bittikten sonra sil baştan yapmak yerine Game+ modu tarzı bir versiyonu olsaydı güzel olurdu. Kesinlikle kurcalardım.