Atarita sizin için inceledi! Editörlerimiz her oyun incelemesine saatlerce emek harcıyor ve bilmeniz gereken tüm detayları objektif şekilde ele alıyor. Nasıl yaptığımızı merak ediyorsanız inceleme politikamıza göz atabilirsiniz. |
Shadows of the Damned: Hella Remastered inceleme kopyası, Grasshopper Manufacture Inc. tarafından Atarita’ya gönderilmiştir.
Selamlar! Bugün sizlerle bol kara mizahlı, karanlık ve vahşet içerikli bir yapım olan Shadows of The Damned’in yeniden düzenlenmiş versiyonu “Shadows of The Damned: Hella Remastered İnceleme” yazımla karşınızdayım. Bu oyunu ilk defa duyuyorsanız bile kara mizahlı ve karanlık temalı içeriklere ilginiz varsa bence bu incelemeye bir göz atmanızda fayda var. Nedir bu kadar merak ettirilecek diye düşünüyorsanız gelin, yazımıza başlayalım.
Resident Evil’ın ve Lollipop Chainsaw’un yaratıcılarının elinden çıkmış kült bir yapım
Ana karakterimiz şeytan avcısı Meksikalı Garcia, biricik sevgilisi Paula’yı kurtarmak uğruna tam anlamıyla Cehennem’in dibine yol alıyor. Bizimle birlikte ona bu yolculukta eşlik eden biricik arkadaşı ve silahı Johnson’ıysa karanlık ve absürt bir süreç bekliyor.
Dürüst olayım, ben bu oyunu daha önce duymamıştım. Zaten çıktığı senelerde benim en çok vahşet içerikli takip ettiğim şey sanırım The Walking Dead’ten ibaretti. Youtube’ta Happy Tree Friends’le travma yaşadıktan sonra bu tarz yalnızca Lollipop Chainsaw ile pek bir içli dışlı olmuştum. Tabii o zamanlar hangi oyunu kim geliştirmiş, kim ne etmiş kısmına bakmıyorum. Oynayınca yine açılış ekranından görsel bir aşinalık oluyor ama izleyip ediyorsam zaten o bilgi sıfır. O yaşta olduğu kadar ilgiliydim diyelim.
Neyse efen’im, sonuç olarak ben bu oyunla incelemeye başlayacağım vakit ancak tanıştım. O andan da ilgimi çekti. Ben böyle kara mizahlı, karanlık temalı, absürt ve genele göre “değişik” kalan içerikleri genel olarak severim. Gerçi böyle içeriklere “yetişkin içeriğiyiz”i bastıra bastıra göstermek için bol bol bel altı unsur eklendiği oluyor. Cıvkı çıkartılmazsa sorun etmiyorum. Fakat bazı yapımlarda gerçekten bıktıracak düzeyde olabiliyor. Tamam, anladık, yetişkin içeriğisin! Kara mizahın ağırlıkta olduğu yapımlarda, hele ki şeytani işler de varsa, bu çizgi iyice inceliyor. Yine de bu oyunda pek gözüme çarptığı söylenemez. Var mı, var tabii ama beni rahatsız etmedi.
Bilgisayar oyuncuları için Cehennem kapıları ilk kez açılıyor!
Oyun, 2011 yılında yalnızca Playstation ve Xbox için piyasaya sürüldüğü için bilgisayar oyuncuları olarak ilk defa tecrübeleyebilme fırsatı yakalıyoruz. Yakın zamanda aynı yapımcıların yine bizlere sunduğu yeniden düzenleme örneği olarak Lollipop Chainsaw RePOP’ı oynamış ve optimizasyon sorunuyla karşılaşmamıştım. Şu anda o oyunu incelemediğim için başka detaylarına girmeden optimizasyon üzerinde durmak istiyorum ki konumuz sapmasın.
Bilgisayar oyuncuları olarak konsol oyunları bilgisayara çıkacağı zaman yaşadığımız en büyük korku nedir? Bence cevaplamama bile gerek yok, şu an siz içinizden cevapladınız. Deyin bakayım. Heh, evet. Optimizasyon… Tutukluk açısından filan da değil, keşke öyle olsaydı. Kamera ve kontroller arkadaşlar… Olduğu gibi konsol odaklı bırakmışlar. Buna benzer kontrolleri yanlış hatırlamıyorsam The Evil Within ve Dead Space(2008)’i oynarken de tecrübelemiştim. “Acaba bana mı ters, başkaları memnum mu bu durumdan,” diye düşünmeden edemiyorum. Ama cidden klavye-fare ile oynamak işkence ya. Hassasiyeti sona çıkartmama rağmen çok yavaş, çok tutuk. Güncellemeyle hâlledilebilir mi, bilmiyorum ama umarım hâlledilebilir.
Gerçekten laf etmek istemedim. Sabretmek istedim. Tüm içtenliğimle söyleyebilirim ki oyunu gerçekten merak ettim. Gerçekten ilgiyle de açtım ama bu oyunu görselleri biraz güzelleştirmek kurtarmaz. Gerçekten kurtarmaz. 2024’ün bitmesine şurada birkaç ay kalmış, 2025 diyelim o yüzden. Yıl olmuş neredeyse 2025, oyun tarihinde teknoloji 13-14 senede katlanarak gelişti. E, hâliyle; omuz kamerası olan ve uzak menzilli silah içeren bir aksiyon oyununda otomatik nişan açıkken bile doğru dürüst nişan alamayacağın bir yapım, yeniden düzenlenmiş şekilde karşımıza sunulmamalı!
Evet, oyunu resmi olarak bilgisayarda tecrübeleyebilmemiz güzel bir şey. Ama ben bile bu oyunu oynarken “Çok eski ya,” dediysem diğer oyuncuları düşünemiyorum. Lollipop Chainsaw’la karşılaştırmam gerekirse bunu detaylandırabilirim: Lollipop Chainsaw; ne karakter hareketlerinde ne de dövüş sekanslarında “Benim bir 10 yılım var” diye bağıran bir yapım değil. En azından bana bunu yansıtmamıştı. Gerçekten keyifle tecrübelemiştim. Kolla da klavyeyle de gayet akıcı gidiyordu. Ama bu oyunu klavye-fare ile bir deneyeyim dedim, anında vazgeçtim. O kadar tutuk, o kadar zor ki… Umarım anlatabilmişimdir.
Bol kavgalı, karanlık, vahşetli ve çilekli bir yolculuk…
Evet, gerçekten kara mizahı merak ettirici ve hikâyesi de eğlenceli ilerleyen bir yapım. Oldukça da akıcı. Karakterimizin Johnson isimli yoldaş kuru kafasıyla gerçekleştirdiği diyaloglar da eğlenceli. Şeytanların çileklere olan düşkünlüğünü biliyor muydunuz mesela? Çok tuhaf bir şekilde çileğe resmen âşıklar! Cehennem içerisinde olmamız da kaçınılmaz bir vahşet ve karanlık içeriklere bulanmamızı sağlıyor. Tema aslında gerçekten güzel işleniyor. Ama oyun eski. Bu kaçınılmaz bir gerçek. Görselleri kısmen geliştirilmiş bile olsa yaklaşık 8 saatlik deneyimi kurtarmıyor.
Ama şimdi oyunun hakkını yemeyeyim. Lollipop Chainsaw ile karşılaştırma yapsam da ikisi arasında oldukça fiyatlandırma farkı var. Belki gerçekten de bunu “Orijinal oyunu biraz görsel düzeltmeyle sunalım, oyuncuların tepkilerini değerlendirelim. Seriye olan ilgi istenilen kıvamdaysa devam oyunu yaparız. Ona göre de orijinaline döner, yeniden yapımını sunarız,” gibi bir fikirle çıkarttılar. Bilmiyorum. Öyleyse rica ediyorum bu oyunun yeniden yapımıyla mutlaka karşımıza çıkın! Çünkü gerçekten hak ettiğini düşünüyorum. Bu şekilde potansiyelinin harcanmasını gerçekten istemem. Yeniden yapımını büyük bir keyif ve merakla aynı şekilde oynarım. Lütfen yapın!
Neyse efen’im, ben biraz daha oyunu anlatmaya döneyim. Cehennem’in her bir köşesinde biricik Paula’mızı ararken bir taraftan hem basit şeytanlar hem de bölüm sonu canavarı diyebileceğim güçlü şeytanlarla kapışıyor ve gelişiyoruz. Topladığımız farklı renkteki mücevherleri silah geliştirmemizde, otomattan can yenilemesi için içki almamızda ve Johnson’ın görünümünde yani silah için çeşitlilikte harcayabiliyoruz.
Oyunun mizahi yaklaşımına oyun içerisindeki her yerde rastlamamız mümkün. Hayatta kalmamızın imkansız olduğu karanlık alanla çevrelendiğimizde kafasında mumlar olan keçi kafasına ateşli silahımızla vurmamızın gerekmesi, ağlayan bebek kafasının olduğu kapıdan geçebilmemiz için bebeğin ağzına bulduğumuz çileği sokuşturmamız… Arada hem İngilizce hem de İspanyolca küfürlerle kulağımızı şenlendiren Garcia’mız ve Paula’ya karşı bitmek bilmeyen aşkıyla bitmek bilmeyen bir serüveni deneyimliyoruz.
Optimizasyon “yeniden düzenleme” idealinde sınıfta kalsa da diğer ek içeriklere bir göz atalım:
Kimi yeniden düzenleme yapım neredeyse yeniden yapım kalitesinde karşımıza çıkıyor. Hem görselleri düzeltiyorlar hem de yeni içerikler ekliyorlar. Korku teması üzerinden gidecek olursak Until Dawn’ın yeniden düzenlemesinde bunu gördük. Tabii, bu her zaman beğenilecek diye bir şey yok. Bazen içerik eklerken var olan içeriği değiştirme gibi bir yaklaşıma gidilebiliyor. Bu da tepki toplayabiliyor. Keza bazı oyunlarda telif sebepleriyle de yeniden çıkartılırken birtakım şeylerde değişikliğe gidilebiliyor. Yani aslında bu “yeniden düzenleme” ve “yeniden yapım” işleri hem basit hem de göründüğünden çok daha zor olabiliyor.
Anlayacağınız Shadows of The Damned, riske girmemiş; hayranların yeni oyun cihazlarında oynayabilecekleri, eskisine sadık bir yapımla karşımıza çıkmış. Ha, böyle deyince de hiçbir ekleme yapmamışlar gibi anlaşılmasın. Görsel geliştirme harici Garcia’mıza 4 yeni farklı görünüm ve orijinalinde olmayan “New Game+” özelliği getirmişler. Kostümlerin Cadılar Bayramı teması taşıması yine oyunun mizahına uygun absürt ve komik olmuş bence. Şu kontrolleri de bir hâlletseymişsiniz aslında…
Resmi, orijinal bir yapım olarak bakacak olursanız oyunun günümüze yeniden kazandırılması hoş. Fakat en azından gerçekten birazcık kamera ve nişan sisteminde düzeltmeye gitselermiş daha da hoş olurmuş. Tuhaf ve komik, eski bir yapım olduğu bariz koşma stiline değinmiyorum bile. Çoğu zaman bu tarz sebeplerden oyunu ciddiye alamadım. Aklıma Resident Evil 4’ün başında Leon’un dönen koca bir kayadan kaçması geldi. Ona da mesela “Yeniden yapım gerekmiyor,” diyenler vardı ama cillop gibi oldu. Zamanında o kontrollere alışkın olanlara normal gelebilir ama dürüst olmak gerekiyor ki genel kitle için bu tarz oyunların elden geçmesi şart. Oysa çok potansiyelli, gayet de beğenilebilecek bir yapım. Zaten öyle olmasa zamanının kült yapımlarından olarak karşımıza çıkmazmış.
“Neden yeniden yapım değil de yeniden düzenleme?” diyorsanız…
Yine de yeniden düzenlenmiş hâlini bir kenara bırakıp ilk kez tecrübelemiş birisi olarak hikâyesine biraz daha değinmek istiyorum. Spoiler vermeyeceğim, merak etmeyin.
Garcia’nın gerçekten hırslı, sadık tutkulu bir aşık olduğunu söylemek gerek. Paula’ya olan bağlılığı öyle yoğun ki adeta gözleri aşkından başka bir şey görmüyor. Oyunun hikâyesi gerçekten hoştu. Sonunu çok beğendim. O nedenle de belki aynı sistemde devam oyunu gelebilir diye ümit ediyorum. Belki bunu da düzgün bir yeniden yapımla yeniden görürüz. Ya da belki de her şey bu oyundan ibarettir? Spoiler vermeden bu kadar anlatılabiliyor. Ah Garcia’m, benim Meksikalı kekim…
Oyunu dilerseniz İngilizce, dilerseniz de Japonca seslendirmeyle oynamanız mümkün. Ne yazık ki Türkçe altyazı bulunmuyor. Aynı zamanda oyunun Japonya’da konsol tarafında sansürlü bir şekilde satışa çıktığını da belirtmek gerek. Eskiden konsol oyunculuğunun revaçta olduğu Japonya, anlaşılan bu tarz sansürler ve başka birtakım sebeplerden yavaş yavaş bizler gibi daha çok bilgisayara ağırlık vermeye başlıyor. Belki de yapımcıların yeniden yapıma değil de yeniden düzenlemeye yönelmesindeki büyük sebeplerden birisi bu olabilir. Bu hâliyle bile oynarken Lovecraft havasına sahip yapıları ve vahşet ağırlıklı içeriklere tanıklık edip günümüzün grafikleri ve modellemeleriyle potansiyelini düşünmemek elde değil.
Konsol kısmını hep merak etsem de oldum olası mecburi olarak bilgisayar oyuncusu oldum. Yine de oyun kollarını bilgisayara takıp bir şekilde “kısmi konsol” deneyimi yaşıyoruz biz de efen’im. Birazcık parmakları katır kütür ettiriyor ama alıştık artık. En azından zaman geçtikçe birkaç saatlik oyun koluyla deneyimin ardından parmaklarım yorulmamaya başladı. Bu da bir şey, değil mi? Bence de.
Shadows of The Damned’in hayranları için nostaljik, ilk defa tecrübeleyecekler için ise retro bir yapım. Yalnızca görsellerin birazcık düzenlenmesiyle bizlere sunulması sebebiyle fiyatı tartışılır. İndirimde bakmayı tercih edebilirsiniz. Kara mizah ve absürt komedi açısından kült bir yapım, hikâyesiyse tecrübe edilmeli. Fakat yeniden yapım şart.