5 Nisan tarihinde oyuncularla buluşan Sons of Valhalla, Hooded Horse yayıncılığında karşımıza çıkmıştı ve ilk bakışta oldukça tatlı görünse bile içerisinde kendini tekrar eden yapısı, pek şaşaalı olmayan hikayesi ve kısa oynanış süresiyle birlikte ortalama bir oyun olarak hafızama kazındı diyebilirim. Merak ediyorsanız buyurun incelemesine o halde;
İngiltere’yi fethetmeye gidiyoruz!
Thorald Olavson olarak oynadığımız Sons of Valhalla içerisinde eşimizi kaçıran kötü İngiltere Kralının peşinden gidiyor, uğradığımız yerleri tek tek fethederek güzel eşimizi kurtarmak için yoğun bir çaba harcıyoruz. Oyun, sistematik olarak aynı döngü içerisinde yer alıyor ve kendi çapında minimal bir hikaye sunarak bizleri eğlendirmeye çalışıyor aslında. Ancak aynı şeyleri tekrar tekrar yapmak bir süre sonra sıkıcı olmaya başlayabiliyor. Bu konuya yazının ilerleyen kısımlarında devam edeceğim.
Hikayemize geri dönecek olursak Olavson, eşinin peşinden koştururken aslında çok daha karmaşık ve komplolu bir hikayenin içerisinde olduğunu anlıyor. Oyunun ilerleyen kısımlarında bunu çok daha iyi kavrama şansına erişiyoruz. Ancak mantık olarak işleyiş şu şekilde ilerliyor; hikayeye ait bir ara konuşma görüyor, oynayacağınız alana geliyor, o alanın sonundaki boss savaşına kadar önünüzdeki tüm kaleleri fethediyor, daha sonra boss savaşını kazanarak bu döngüyü başa sarıyorsunuz. Oyunun tüm işleyişi bu şekilde ve sadece boss savaşı öncesi-sonrası ara sahnelerle hikaye yedirilmeye çalışılmış durumda.
Minimal hikaye, başta tatlı gelen mekanikler…
Şayet Kingdom serisinden bir oyun oynadıysanız (Kingdom: Classic veya Kingdom: New Lands gibi) o halde Sons of Valhalla size hiç zorlayıcı gelmeyecek. Geldiğiniz alan içerisinde başlangıç kalenizi genişletecek, ordu kuracak ve bir sonraki kaleyi fethetmeye gideceksiniz. Böyle böyle boss savaşına ulaşarak bölümü tamamlayacak ve bir sonraki alana geçeceksiniz. İşte bunu oyun başından itibaren tekrarlamak bir süre sonra aşırı sıkıcı olmaya başlıyor. Bir veya iki kere tekrar ettikten sonra tüm tadı kaçmaya başlıyor ve aynı şeyleri yapmaktan bunalmaya başlıyorsunuz.
Başlangıç kaleniz dahil olmak üzere fethettiğiniz diğer kaleleri de kendi himayeniz altına aldıktan sonra burada farklı inşaatlar yapabiliyorsunuz. Ana kaynaklarınız olan odun ve balık gibi ürünleri oduncu veya balıkçı inşa ederek elde edebiliyorsunuz. Odun kaynağı genel olarak diğer binaları inşa etmekte veya yükseltmekte kullanılırken, bir diğer kaynak olan balık ise asker üretme ve geliştirme aşamalarında kullanılıyor. Her iki kaynağı da ister kendi binalarınızdan sağlayabiliyor ya da bir miktarını ele geçirdiğiniz düşman kalelerinden alabiliyorsunuz.
Sons of Valhalla içerisinde birim üretme aşamasına gelecek olursak, oyun içerisinde birden fazla birim üretebiliyor ve farklı varyasyonlar ile çeşitli ordular oluşturabiliyorsunuz. Bir ordunun olmazsa olmazı okçu ve savaşçı gibi birimler ilk başlarda daha kolay üretiliyor, ileri safhalarda ise şaman veya demirci gibi savaşlara daha farklı şekilde etki edebilecek askerler üretebiliyorsunuz. Aynı zamanda her alan başlangıcında bu savaşçılara yeni yetenekler sunarak onların canını arttırabiliyor veya düşman askerlere daha hızlı saldırabilmelerini öğretiyorsunuz. Fakat olay örgüsünü ve işleyişini kaptıktan sonra sadece okçu üretseniz bile tüm oyunu baştan sona bitirebilmeniz mümkün. Bana göre sadece iki adet vazgeçilmez birim bulunuyor. Birisi okçu, diğer ise demirci. Çünkü demirci kale kapılarına veya surlarına çok fazla hasar verdiği için engelleri daha kolay aşabilmenizi sağlıyor. Onun dışında bir olayı olmasa bile okçulardan oluşan bir ordu ile yenemeyeceğiniz rakip neredeyse yok.
Boss savaşlarında ise sadece siz ve karşınızdaki düşman yer alıyor. Herhangi bir birim kullanma veya taktik üretme gibi durumlar söz konusu değil. Sadece boss’un yeteneklerini ve bu yetenekleri uygulama şemasını ezberledikten sonra düşmanınızı yaklaşık 3-4 dakika içerisinde alt etmeniz mümkün oluyor. Oyun zorluk açısından oldukça kolay ve yukarıda da bahsettiğim gibi, ana mantık kavrandığı zaman çok daha basit ve kolay bir şekilde ilerleyiş sağlamanız mümkün oluyor.
Sons of Valhalla güzel ama potansiyel harcanmış?
Alanlar (haritalar) içerisinde bazen düşmanlardan bazen ise sandıklardan düşen rünler ile birlikte karakterinizi çok daha farklı bir pozisyona sokabiliyorsunuz. Normal-orta-süper ve efsane olarak sıralandırabileceğim bu rünleri kemerinize takarak hem savaş alanında kendinize hem de birliklerinize yeni yetenekler sunabiliyorsunuz. Öldüğünüz zaman ise bu rünlerden bir tanesini feda ederek savaş alanına geri dönme şansınız bulunuyor. Zaten yeterince güçlü olan rünleri kemere taktıktan sonra yukarıda da bahsettiğim gibi sadece okçu birliği kurarak bile tüm oyunu bitirme şansınız bulunuyor.
Hikaye sonlara doğu açılıyor, oynanış bir süre sonra kendini tekrar ediyor, birlik üretmek ve taktik yapmak ise yine bir süre sonra mantıksız gelmeye başlıyor. Hele ki karakterinizi yeterince güçlendirdiyseniz zaten oyun içerisinde kolay kolay ölmüyorsunuz. Öldüğünüz zaman ise Odin’in yanına uğrayarak ona bir selam çakıyor, kemerinizdeki rünlerden birisiyle vedalaşıyor ve daha önce söylediğim gibi savaş alanına geri dönüyorsunuz. Bu Odin ne alaka demeyin çünkü inanın anlatamam, yoksa tüm hikayenin tadı kaçar gibi görünüyor.
Sons of Valhalla bana göre ortalama veya onun bir tık üstünde olabilir. Türkçe dil desteği barındırması güzel. Çok detaylı bir İngilizce gerektirmiyor ancak yine de Türkçe oynayabilmek oldukça hoş. Tekrara düşmesi ve bir süre sonra aynı şeyleri yapmanın verdiği sıkıcı hissi bir kenara bırakacak olursak özünde gayet oynanabilir bir yapım. Yine de indirim beklemekte fayda var diye düşünüyorum.