Atarita sizin için inceledi! Editörlerimiz her oyun incelemesine saatlerce emek harcıyor ve bilmeniz gereken tüm detayları objektif şekilde ele alıyor. Nasıl yaptığımızı merak ediyorsanız inceleme politikamıza göz atabilirsiniz. |
S.T.A.L.K.E.R. 2: Heart of Chornobyl, GSC Game World tarafından Atarita’ya iletilmiştir.
Bazı günler her şeyin çok iyi gideceğini hissederek uyanırsınız ve öyle de olur… Fakat gün boyu inceden inceye, saçma sapan bir baş ağrısı tutar ya! Stalker 2 incelemesine hoş geldiniz. GSC Game World’ün bin bir zorlukla nihayet piyasaya sürmeyi başardığı oyunu bir süredir oynuyordum. Uzun süredir de bekliyordum. İlk oyun beni adeta büyülemiş fakat ne Call of Pripyat, ne de Clear Sky’da o tadı bulamamıştım. Bölge’nin -Zone’a artık Türkçe olduğu için Bölge diyeceğim- uğursuz atmosferi, garabet mutantlar ve daha da kötüsü, kötü kalpli ve/veya fanatik insanlar… Stalker’ın evrenini daha ilk görüşten sevmiştim. Şimdiyse yeni oyunla daha da derine dalıyor ve Bölge’nin biz yokken neler yaşadığını öğreniyoruz.
Stalker 2 incelemesi: Aynı anda iki oyun oynadım ve birisi kafamın içindeydi…
Bütün ayrıntılara tek tek girmeden önce oyunda geçirdiğim 30 saatin ardından bende bıraktığı genel intibadan bahsetmek istiyorum. Stalker 2’yi oynarken her bölümde, her aşamada, oyunu her açtığımda “Şu hatalar olmasa!” diyerek bu oyunun hatasız bir versiyonunu düşünmeye başladım. İşte kafamın içindeki sürümü buydu. Çünkü oyunda irili ufaklı bir yığın hata var ve nereye kaçarsanız kaçın peşinizi bırakmıyor. Hayır, optimizasyondan bahsetmiyorum. Bunlar yıllardır görmeyi özlediğimiz, eti ve kemiğiyle “oyunu çökertmeyen ve bug olduğu belli olan buglardı”.
Oyunun ne denli zor süreçlerden geçtiğini biliyorum. Muhtemelen sizler de biliyorsunuz. Stalker 2, içinde bulunduğumuz 21. yüzyılın felaketlerinin tamamından nasibini aldı. Bu nedenle ben de buglar veya sorunlar olmadan çalışan bir oyun görmeyi küçük bir ihtimal olarak tutmuştum. Ancak oynadığım sürüm özelinde -ki siz daha güncel bir versiyonunu oynayacaksınız- tahammül seviyemi aşan buglara denk geldim. Bunları Stalker 2 incelemesinin devamında etraflıca anlatacağım. İlk intiba böyleydi. Fakat bu kadar bug olmasına rağmen GSC Game World’ün yeni oyununda beni kendisine hayran bırakan birçok detay bulunuyor.
Her duygunun yoğun şekilde ele alındığı bir anlatı ve güzel bir hikâyesi var
Stalker 2’nin konusu, emektar Stalkerları tatmin edecek birçok detayı içerisinde barındırırken seriye taze bir başlangıç yapmak isteyenleri de ötelemiyor. Hiçbir bilginizin olmadığı durumlarda diyaloglar sırasında anlatılanlar hakkında bilgi alabileceğiniz seçimlere yer verilmiş. Bunlar diyalog akışını ilerletmiyor, sadece o esnada anlatılandan koptuğunuzu hissederseniz detayları karşıdaki karakterden dinleyebiliyorsunuz. Eğer diğer oyunları daha önce oynadıysanız, dinlemenize gerek kalmıyor. Buradaki tutumu sevdim. Zira Stalker’ın son oyunu çıkalı yıllar oldu.
Yeni oyunda Skif adındaki bir Stalker ile başlıyoruz. Oyunun hemen başında da Bölge’nin dışındaki evimizde bir artefakt ortaya çıkıp evi yaşanılamaz hale getiriyor. Zaten Bölge denen 60 kilometrekarelik uğursuz topraklara giriş vesilemiz de bu oluyor. Sonra hikâye boyunca bölgedeki fraksiyonlarla tanışıyor, öğreniyor ve aynı zamanda senaryo akışını sürdürüyoruz. Sürprizi bozmamak adına hiçbir hikâye detayını paylaşmayacağım. Ancak olay örgüsü farklı fraksiyonlarla etkileşime girerek verdiğimiz kararlar üzerinden ilerliyor ve birçok yerde dallara ayrılıyor. Hangisinden gitmek istediğimiz ise tamamen bize, yani oyuncuya kalıyor.
Stalker 2’nin anlatıda benimsediği formüle yabancı değiliz. Sizi bolca belanın içerisine sürükleyen, çeşit çeşit mutantın kucağına atan ve sağ çıkmanızı bekleyen görevler bulunuyor. Karakter elinden silahı bırakıp sinematik ara sahne başladığında ise bir “oh!” çekiyorsunuz. Ayrıca yeni oyunda sinematiklerin sayısı ve kalitesi de önemli ölçüde artmış. Yine de gözüm daha fazlasını aramadı desem yalan söylemiş olurum. Aksiyonu yüksek sinematiklerle birlikte araya dramatik bazı sahneler ekleyip hikâyeyi duygulardan oluşan bir hız trenine çevirmişler. Genel olarak oyunun senaryosunu, anlatı yöntemlerini ve görevlerini sevdiğimi söyleyebilirim.
Bu arada, oyunu en az 3 kez farklı şekilde oynayabileceğiniz kadar dallanıp budaklanan bir olay örgüsü mevcut. Toplamda da 4 farklı sonu var. Yani yeniden oynanabilirlik anlamında son derece verimli olduğunu belirteyim.
Kimse kolay olacağını söylemedi, nitekim öyle de değil
İlk Stalker oyununu ve diğer yan oyunları oynadıysanız, bu oyunun oynanış döngüsünün zor olduğunu bilirsiniz. Stalker 2’de ölmek, bir cezalandırma yöntemi olarak kullanılmamış. Yeniden denemek ve öğrenmek için bazen defalarca kez ölmeniz gerekiyor. Bir çatışmada ölebilirsiniz, anomaliye girebilirsiniz, bir mutant tatsız bir sürpriz yapabilir. Belki de bir salınım sırasında saklanacak yer bulamazsınız… Bu dünya sizi öldürmeye çalışıyor, canınızdan başka bir şeyi de kabul etmiyor. Ben 30 saat içerisinde 30’dan fazla kez öldüm. Serideki anomalileri ve mutantları tanıdığım için fena bir performans sergilemediğimi düşünüyorum.
Her öldüğünüzde önünüze bir sayaç çıktığı için takip ederken de zorlanmayacaksınız. Ölüm sayacındaki değer yükseldikçe, yükseliş hızı da düşüyor. Öğreniyorsunuz, Bölge’yi tanıyorsunuz. Acemiliği üzerinizden atıyorsunuz. Günün sonunda oyunu ilk açtığımda Bölge’de dolaşma şeklim ve sonuncusu arasında ciddi bir fark vardı. Bunu 1 dakikalık öğretici sekansı yapmadı, haritanın kendisi yaptı. Zaten açık dünyasına ayrıca bir paragraf açacağım fakat Stalker 2’nin zorluğu cezalandırıcı hissettirmiyor. Yani en azından ölüm sebebin bir bug değilse. Zira bazen bir bug yüzünden defalarca kez ölebiliyorsunuz.
Bölge’de güçlenmek ve adapte olabilmek için ise serinin imzası haline gelen “artefaktlar” yardımınıza yetişiyor. Bunlar, anomaliler sonucu oluşan ve Stalkerların uğruna can verdiği çeşitli gizemli nesneler. Her birinin farklı bir özelliği, artısı ve eksisi bulunuyor. Envanterinizdeki kemer bölmelerine yerleştirerek ayrıcalıklarından faydalanabiliyorsunuz. Yine de dikkatli olmazsanız, sizi radyasyon ile zehirleyerek mezarınıza çiçek bırakmaya gelebilirler.
Yıllardır bu kadar iyi bir açık dünyaya maruz kalmamıştım
O meşhur Bölge; oyunun mağaralar ve yeraltı bölümleri dışarıda tutulduğunda 60 kilometrekarelik alanı, son yıllarda gördüğüm en güzel açık dünyaydı. GSC Game World’ün haritayı en ince detaylarına kadar ilmek ilmek işlemiş olduğunu ilk elden deneyim etmek bana büyük keyif verdi. Yıllar önce aynı durumu The Witcher 3’te yaşamıştım. Açık dünyadaki her şeye özenle yaklaşılmış, en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş ve her yere meraklı Stalkerlar için ganimetler bırakılmış.
Görev akışıyla hiç ilgisi olmayan ve sadece keşif için yapılmış bölgeler oyunun haritasının yaklaşık %30’unu oluşturuyor. Buraya merak duygunuz sizi yönlendirmedikten sonra gitmek için bir sebebiniz yok. GSC Game World de bu merak duygusunu ve sizi motive eden kaşif ruhunuzu nasıl ödüllendireceğini çözmüş. Açık dünyadaki hemen hemen her binanın içine girip çıkabiliyorsunuz. Aynı şekilde seneler önce orada devrilmiş bir otobüs, düşmüş bir helikopter veya herhangi bir kara aracı, eğer içi görünüyorsa girilebilir durumda. “Girilebiliyorsa, illa ki bir şeyler çıkıyordur!” diye düşünüp daldığım hiçbir yerden eli boş dönmedim.
Açık dünyanın katmanlı oluşunu da çok beğendim. Uçurumun dibinde dolanırken küçük bir delik görüp, oradan girip neler olduğunu keşfettikten sonra o mağaranın diğer ucu çok başka bir yere açılabiliyor. Eğer orada bir görev varsa ve siz görevi almadan gittiyseniz, kazara bir yan görev bitirebiliyorsunuz. Yani Bölge hem estetik olarak hem de işlevsellik açısından çok güzel tasarlanmış. Oynarken her karışını gezip, her yeri keşfetmek istedim. Bu inceleme sizlere ulaştığında daha görmediğim birkaç yer kalmış olacak, ancak oraları da oyunu ikinci bitirişimde görmek istiyorum. Bunun için de bir süre bekleyeceğim.
Çatışmalar, yapay zeka ve silah kullanımı son derece keyifli
Stalker 2’de çıkış öncesi vurgulanan ve benim en çok dikkatimi çeken özelliklerden birisi, gelişmiş yapay zeka sistemleriydi. Yani grup halinde avlanan mutantlar ve insan düşmanların savaşlardaki tepkileri konusunda yüksek beklentilerle girdim. Gördüğüm şeyden de son derece memnun kaldım. Çünkü bu oyundaki yapay zeka, her çatışmada kendisini taze tutuyor ve oyunda aksiyona girmek için bir motivasyona dönüşüyor. İnsan düşmanlar sizinle çatışırken etrafınızı sarmaya, baskı ateşi aldıklarında öylece dikilmek yerine bir yerlere saklanmaya ve el bombalarıyla sizi saklandığınız yerden çıkartmaya çalışıyorlar. Bu da gizli gizli gidip önce birkaçını indirmediğiniz durumlarda çok stresli bir çatışmaya sürükleneceğiniz anlamına geliyor.
Mutantlara geldiğimizde ise her mutant nevi şahsına münhasır bir savaş taktiği kullanıyor. Mesela, önceki oyunlarda da bulunan Kan Emiciler, size saldırana kadar bir süre görünmez şekilde dolanıyorlar. Belli belirsiz silüetlerini veya ayak seslerini takip ederek yerlerini tespit edebiliyorsunuz. Görünmez olduklarında göremeyeceğiniz bir noktaya kaybolup, başka bir alternatifleri varsa buradan geliyorlar. Yani tahmin edilebilirlikleri oldukça düşük. Bu da onları tehlikeli kılıyor. Ayrıca mutantlar konusundaki düşman çeşitliliği, son derece tatmin edici. Düşmanlar ve her birinin farklı şekilde savaşması, sizin de “Bölge’de bir Stalker” olduğunuz hissini güçlendiriyor.
İlk Stalker oyunundaki silah kullanımını çok sevmiştim. Bu sene oynadığımda, oyunun silahlar konusundaki görsel ve işitsel geri bildirimleri hiç 2007 yılında yapılmış gibi hissettirmiyordu. Haliyle yeni oyuna da benzer beklentilerle girdim. Evet, Stalker 2’de silah kullanmak gerçekten çok keyifli. Zorluklarıyla bile çok keyifli. Silah sayısı ve çeşitliliği, yapılabilen özelleştirmeler derken birbirinden farklı onlarca silaha sahip olabiliyorsunuz. Ayrıca eklentilerle AK-74’ünüzün altına bir bomba atar takabiliyor veya fragmanlarda gördüğünüz gibi keskin nişancı tüfeğinize bir de pompalı tüfek fonksiyonu ekleyebiliyorsunuz. Yapay zeka, düşman çeşitliliği ve silah kullanımı tarafında Stalker 2’nin son derece başarılı bir iş çıkardığını rahatlıkla söyleyebilirim.
İşleme sonrası efektleri ve detaya gösterilen özen ile müthiş bir atmosfer yakalanmış
Unreal Engine 5 ile geliştirilen oyunların büyük kısmında “işleme sonrası efektleri” nedense hep unutuldu. GSC Game World, Stalker 2’de bunu unutmamış ve bu teknoloji ile nelerin yapılabileceğini göstermek adına resmen şova kalkmış. Bölge’nin atmosferi gerek efektlerle gerekse bazı detayların desteklemesiyle inanılmaz şekilde güçleniyor. Örneğin, dinamik hava durumu sistemiyle sıradan bir çarşamba gününüz fırtınalı bir kaosa dönüştüyse, ekranda dikkat edebileceğiniz çok fazla detay ortaya çıkıyor. Parçacık efektleri, ekranın kenarında beliren kamera dokuları ve işleme sonrası efektleri el ele vererek yaşanan şeyin gerçekçiliğini, dolayısıyla inandırıcılığını artırıyor. Fırtınalı havalarda etrafınıza gerçekten yıldırımların düşüyor olmasının da buna katkısı büyük.
Sadece dışarıda, açık dünyada değil, kapalı mekanlarda da oyun vermesi gerekeni size çok güzel veriyor. Eğer karanlık bir mağarada önünüzü aydınlatan tek şey feneriniz ise, oyun size ne kadar uğursuz bir yerde olduğunuzu hatırlatıyor. Arkada dönen sesler, etraftaki mutantların veya anomalilerin sesleri derken gerilimi de ziyadesiyle hissediyorsunuz. Bu arada, Stalker 2 bir immersive-sim olduğu kadar korku elementleri de içeriyor.
Ancak bir şey var ki… Yazının bu kısmına kadar saydığım her şeyin büyüsünü bozuyor.
Tahammül sınırını aşan buglar ve yer yer ayağı çukura giren performans
Öncelikle merakları gidermek adına, kendi deneyimim özelinde Stalker 2’nin büyük optimizasyon sorunları olduğunu söyleyemem. Başka günün konusu ama daha önce tartışıldığı üzere oyun performans konusunda TSR, FSR, DLSS gibi teknolojilere bel bağlıyor. Ben de FSR 3.0’ı yapay zeka ile kare üretme teknolojisine kadar kullandım. Yani tüm nimetlerinden faydalandım. Ortalama kare hızım 60 FPS’nin üzerindeydi ve akıcı bir deneyim elde ettim. Bilgisayar sistemim, Stalker 2 sistem gereksinimlerine göre orta ayarlarda 1080p çözünürlükte 60 FPS verebiliyor. Ben ise ayarların çoğunu yüksekte tutarak ortalama 70 FPS’te oynadım.
Ancak bazen, kalabalık bir mekana girdiğimde veya bir ara sahne geçtiğinde oyunun performansı yarı yarıya düştü. Tekrar kapatıp açana kadar daha önceki kare hızlarına yükselmedi. Bunun bir tür bellek sızıntısından kaynaklandığını düşünüyorum ancak çok sık rastladığımı da söyleyemem. Yine de bir noktada oyunu kapatıp tekrar açıyor olmak, son kullanıcı olarak yapmak istediğimiz bir şey değil.
Performansı konuştuk ancak oyunun grafik kalitesinin de hakkını vermek gerekiyor. Stalker 2’de Unreal Engine 5’in Lumen teknolojisinin kullanıldığı çok belli. Ayrıca Unreal Engine ile geliştirilen oyunlarda derhal kapatılan “Göz Adaptasyonu” özelliğini kapatmak yerine çok iyi kullanmışlar. Aydınlık bir alandan karanlık bir bölgeye geçtiğinizde, tıpkı gerçekte olduğu gibi göz bebekleriniz yavaşça büyüyerek daha fazla ışık almaya başlıyor ve daha çok ayrıntıyı görebiliyorsunuz. Tam tersi için de aynı şey geçerli. Ek olarak, FSR’ı “Native AA” ayarında kullandım ve ekranda gördüğüm kaliteden de son derece memnun kaldım. Stalker 2 gerçekten çok güzel gözüken bir oyun.
Çok fazla bug var, her yerde ve her şeyde
Stalker 2’den en çok puan kırdığım nokta kesinlikle buglar oldu. GSC Game World’ün oyunu çıkış sonrasında desteklemeye devam edeceğini biliyorum ancak mevcut buglar tahammül sınırımı aşacak kadar fazla. Sesler, ışıklandırmalar gibi yerlerde görece daha az hata bulunsa da NPC’ler konusuna gelindiğinde oyun “düzgün çalışmaktan uzaklaşıyordu”. Ara sahneler sırasında buga giren karakterler, kapının önünde yanlış bir pozisyonda duran ve geçmemi engelleyenler, açık dünyada bir anda önümde doğan cesetler, arkamda doğan düşmanlar derken sürükleyicilik sürekli olarak baltalandı. Bu kadar hatanın olmadığı bir Stalker 2’den ne denli büyük keyif alacağımı düşündüğümde benim için bunlara tahammül etmek de oldukça zorlaştı.
Bu, yalnızca benim ve tek kayıt dosyasında denk geldiğim bir durum. Belki oyunu inceleyen diğer meslektaşlarımda düzgün çalışmıştır veya onlarda performans benimki kadar akıcı değildir… Bilemiyorum. Benim deneyimlerime göre Stalker 2, FSR ve “frame generation” ile iyi bir performans verse de oyundaki buglar deneyimi büyük ölçüde zedeliyor. Hatta bu yüzden, ikinci turumu oynamak için bir süre oyunun güncellenmesini bekleyeceğim.
Yine de şunu söylemem gerekiyor, bu kadar fazla bug olmasına rağmen Stalker 2’den büyük keyif aldım. Bu da benim ilerisi için heyecanlanmamı sağladı.
Uzun lafın kısası
Velhasıl kelam Stalker 2, buglardan kurtulduktan sonra kesinlikle oynamanız gereken oyunlardan birisi olacak. Ancak benim oynadığım sürümde çok fazla hata olduğundan, size de acele etmemenizi tavsiye ederim. Eğer çok sıkı bir Stalker hayranıysanız ve “olsun, oyun kasmadan çalıştığı sürece oynarım” diyorsanız Bölge’nin tadını çıkarmaya başlayabilirsiniz. Ben ikinci turum için bir süre bekleyip, gelen tüm güncellemeleri indireceğim.
Bu incelemede sizlere aktaracaklarım şimdilik bu kadardı. Bir başka incelemede tekrar görüşene kadar, sevgi ve oyun ile kalın.