Star Wars Jedi: Fallen Order’ın başarısıyla birlikte Electronic Arts’ı adeta tek kişilik oyunlara geri döndüren Respawn, birçok Star Wars hayranını da hayallerindeki oyuna kavuşturmuştu. Şimdiyse dünyanın en çok beklenen oyunlarından bir tanesi olan ve Fallen Order’dan tam beş yıl sonrasını konu alan Star Wars Jedi: Survivor çıkıyor. Atarita olarak, oyunu çıkışı öncesinde bitirme fırsatı bulduk ve şimdi de diyoruz ki Electronic Arts, iyi ki Respawn’a Star Wars markası için bir şans vermiş.
Star Wars Jedi: Survivor, bizleri yorgun, tükenmiş ve mücadelesinin ağırlığını artık omuzlarında taşımakta zorlanan bir Cal Kestis ile karşılıyor.
Star Wars evreninin derinliklerini çok fazla bilmesem de bu dünyayı ve sunduğu içerikleri her zaman çok severek takip etmişimdir. Bu yüzden Star Wars Jedi: Fallen Order çıktığında çok heyecanlanmış ve büyük bir keyifle oyunun başına oturmuştum. Üstelik oyunu, istediği zaman hikâye anlatımı konusunda şahane işler başarabileceğini kanıtlamış bir stüdyo yani Respawn Entertainment geliştirince, heyecanım daha da artmıştı. Star Wars Jedi: Fallen Order’ı tüm eksiklerine rağmen çok beğenmiş birisi olarak, tüm bunların Respawn için sadece başlangıç olduğunu anlamış ve şirketin yapabileceklerini keşfedeceğimiz asıl oyun olan devam oyununu yani Star Wars Jedi: Survivor’ı beklemeye başlamıştım. Survivor’ı yaklaşık birkaç gün önce bitirdim ve şimdi dönüp geçmişteki tüm bu beklentilerime baktığımdaysa yüzümde ‘’Seni bekleyen bu muhteşem deneyime dair en ufak bir fikrin bile yokmuş’’ dercesine küçük bir tebessüm buluyorum.
Star Wars Jedi: Survivor, Fallen Order’ın tam beş yıl sonrasını konu alıyor. Galaksi en karanlık zamanlarını yaşıyor ve umut giderek tükeniyor. İlk oyunda adeta bir ‘çocuk’ olan karakterimiz, bizleri tecrübeli, yorgun, tükenmiş ve mücadelesinin ağırlığını artık omuzlarında taşımakta zorlanan gerçek bir Jedi şövalyesi olarak karşılıyor. Yıllar önce Fallen Order oynarken tanıştığım ve maceradan maceraya koştuğum bu ana karakterin yaşadığı zorluklar ve verdiği mücadele sonrasındaki gelişimi görmek, beni direkt oyunun içerisine adapte etmeyi başardı. Yani oyuna başladığımda benimsediğim bir ana karakterle birlikte kendimi o evrenin içerisinde buldum. Bence bir oyunun en kritik noktası da budur zaten. Oyuncuyu o atmosferin içerisine dahil edebildiğin an başarmışsın demektir. Sizler için sürprizleri bozmak istemediğim için hikâye tarafında herhangi bir detay vermeyecek olsam da oyunun hikâyesine bayıldığımı ve oyun esnasındaki duyguların en iyi şekilde aktarıldığını söylemek istiyorum. Yani Respawn; Müthiş bir hikâye, gerçekten yaşayan bir karakter ve oyuncunun sürekli heyecan dolu bir merak içerisinde olduğu bir şaheser yaratmış.
Özellikle oyunun sunduğu sinematik sahnelerdeki hikâye anlatımı olabilecek en iyi şekilde tasarlanmış diyebilirim. Bu sahneler; mutluluğu, hüznü, öfkeyi ve en önemlisi de umudu yansıtan cinsten. Bir oyuncuya, oyun içerisinden bir duygu aktarabilmek ve o duyguyu benimsetebilmek için önce o oyuncuyu o oyunun evrenine sokman gerekir. Hemen üstte de bahsettiğim gibi Star Wars Jedi: Survivor, bunu daha ilk dakikalardan başarıyor ve bu başarısını en iyi şekilde devam ettiriyor. Hâl böyle olunca oyun içerisinde başarıyla tasarlanan diğer elementler de bu etken ile birleşiyor ve ortaya muhteşem bir deneyim çıkıyor. Yani Star Wars Jedi: Survivor, hikâyenin doruk noktalarında olduğu eşsiz bir macera sunuyor.
Hikâyenin oyun içerisindeki yeri çok büyük olsa da oynanış tarafı da hemen hemen aynı ağırlıkta basıyor. Respawn da bunu fark etmiş olacak ki oyunun temposunu gayet iyi bir şekilde tutturmuş ve oyuncuya sıkılacak fırsat bırakmayarak, Star Wars Jedi: Survivor’ı Star Wars evreninin kavuştuğu gelmiş geçmiş en iyi yapımlardan bir tanesi hâline getirmiş. Hikâyenin gidişatının sakin olduğu durumlar, özenle tasarlanmış yan karakterlerimiz ve bu yan karakterlerle girilen keyifli diyaloglar da dahil olmak üzere etkileşimlerle örtülmüş. Tüm bunlar, oyunun oyuncudaki yerini ve diğer karakterlerle bağını güçlendirirken, hikâyenin ilerleyen kısımları için de büyük rol oynamış.
Star Wars Jedi: Survivor, Fallen Order’ın tüm iyi yanlarını daha da geliştirirken, eksiklerini de tamamen kapatan adeta hayallerdeki devam oyunu olmayı başarıyor.
Fallen Order’ın bitmek bilmeyen yolculukları, oynanış ve ışın kullanıcı tarafındaki kısıtlı yapısını hatırlıyor musunuz? Şimdi bu yapıların tamamen kalktığını ve yerlerini çok daha gelişmiş mekaniklerin aldığını düşünün. İşte Survivor, tam olarak böyle bir devam oyunu. Oyunun vuruş hissi, ışın kılıcı kullanımı ve animasyonları derken her şeyin inanılmaz geliştiğini ve Survivor’ın günümüzdeki en iyi Star Wars oyunu olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Eksikleri var mı? Tabii ki var. Üstelik oynanış esnasında epey sinirimi bozan bazı şeyler de oldu. Onlara da ilerleyen kısımlarda detaylı bir şekilde değineceğim. Şimdilik, yaşadığım bu muhteşem deneyimi ve içimdeki heyecanı sizlere dolu dolu aktarmak istiyorum. Sonrasında usulca ‘New Game+’ tuşuna basacağım.
Star Wars Jedi: Survivor, Fallen Order ile birlikte sunduğu ışın kılıcı kullanımını yeni bir boyuta taşımış ve oyuncuya çok fazla özgürlük sunmuş. Oyun esnasında kullanabileceğimiz tam beş farklı duruşumuz oluyor ve bu beş duruş da farklı bir oynanış stili sunuyor. Yani kendi oynanış tarzınıza en uygun duruşu seçebiliyor ve o duruşu yetenek ağacı üzerinden istediğiniz şekilde geliştirebiliyorsunuz. Ben, oynanış deneyimim sırasınca, oyundaki eğlencenin doruk noktalarını yaşadığım kısımların ışın kılıcı kullandığım birbirinden mücadeleci dövüşler olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Hâl böyle olunca da oyunun bizlere sunduğu bu beş farklı duruş ve her birini geliştirebiliyor olmak oyunun zenginliğini epey artırıyor. Tabii oynanış tarafına gelen yenilikler sadece bunlarla da ibaret değil. Birçok sürpriz sizleri bekliyor.
Oyun içerisindeki ‘uzuv kopma’ sistemini daha da geliştirerek işi ‘sadece robotlar’ çizgisinden çıkartmışlar. Respawn, oyuncuların her geri dönüşünü dinlemiş ve gerçekten her anlamda çok daha gelişmiş bir oyunu bizlere sunmuş. Oynanış esnasındaki animasyonların bitiriciliğini, ışın kılıcı kullanımı hissiyatının zirveye ulaştığını ve gerçekten bir Jedi kontrol ettiğinizi kesinlikle hissediyorsunuz. Özellikle oyun esnasında ilerledikçe ve karakterinizi güçlendirdikçe, kendinizi bir dövüş esnasında müthiş akrobatik hareketler yapan ve seyir zevkini doruklara taşıyan bir Jedi olarak buluyorsunuz. Çatışmaları gerçekten hissediyor, ışın kılıcı kullanmanın ve bir Jedi kontrol etmenin verdiği gücü gerçek anlamda yaşıyorsunuz.
Survivor, Fallen Order’a nazaran çok daha fazla etkileşime geçebildiğimiz bir dünyada geçiyor. Respawn, burada yarı-açık dünya sistemini kullanmayı tercih etmiş ve oyun içerisinde yer verdiği ‘metroidvania’ ögelerini (Oyunun başında keşfettiğiniz bir yere o an erişememek ve ilerleyen kısımda yeni özellikler açınca oraya dönmeniz gerekmesi) en iyi şekilde adapte etmiş. Survivor’ın tercih ettiği bu sistem, oyundaki keşif maceranızı bir yönden kısıtlasa da aslında oyundan tamamen kopmanızı engelliyor ve sizi hikâyeye devam etmeye teşvik ediyor. Oyunun ilk safhada blokladığı tüm bu yerler, deneyiminiz boyunca çok zekice kullanılıyor ve şahane bulmacalarla birlikte süsleniyor. Bu da Survivor’ın sunduğu bu küçük yarı-açık dünyaları aslında büyük bir dünyadaymışssınız gibi hissettiriyor.
Parkur, keşif ve bulmaca dinamikleri, Star Wars Jedi: Survivor oynanışımızda önemli bir yere sahip. Bu yüzden tüm bu unsurlar özenle tasarlanmış. Özellikle oyun içerisinde yer alan bulmacalar gerçekten çok akıllıca yerleştirilmiş. O evrene dair bir gizem çözdüğünüzü size sonuna kadar hissettiriyor ve tatmin ediyor. Survivor’ın oyun içerisindeki tempoyu en iyi şekilde yakalamış olmasının bir diğer sebebiyse sürekli yenilikçi bir yaklaşım benimsemesi. Oyun size sıkılmanız için hiçbir zaman fırsat vermiyor çünkü sürekli olarak yeni bir şeyler sunuyor. Bu yenilikler, adeta oyunun son damlasına kadar devam ediyor ve oynanış tarafında büyük önem kaplıyorlar.
Oyun içerisinde etkileşime geçebildiğimiz birçok karakter bulunuyor. Bunlardan bazıları da bizlere minik yan görevler veren kişiler. Respawn’ın keşif sırasında şans eseri karşılaştığımız bu karakterler konusunda iyi bir iş çıkarmış olduğunu ne yazık ki söyleyemeyeceğim. Bu NPC’ler epey donuk tasarlanmış ve olmayan mimikleri ile birlikte robotik diyalogları gerçekten sırıtıyor. Star Wars Jedi: Survivor’ın muhteşem bir biçimde tasarlanmış dünyasına hakaret ediyorlar. Burada tabii ki yan karakterlerimizden bahsetmiyorum. Onların her biri gerçekten oyunda çok önemli bir yere sahip ve gereken özen gösterilmiş. Bu yarı-açık dünya dediğimiz kısımda şans eseri denk geldiğimiz dünyaya öylesine serpiştirilmiş kişilerden bahsediyorum.
Oyun içerisinde beni hayal kırıklığına uğratan en büyük nokta, Respawn’ın da Santa Monica’nın 2018’de düştüğü hatayı tekrarladığını görmem oldu.
Oyun dünyasının gelmiş geçmiş en iyi oyunlarından bir tanesi olarak kabul edilen God of War (2018)’i birçoğumuz oynadık. God of War, genel anlamda her ne kadar kusursuz bir deneyim sunsa da özellikle ‘boss’ dövüşleri olarak adlandırdığımız kısımda çok büyük bir hataya düşüyordu. Bu hata, oyundaki diğer ihtişamlı dövüşlerin önünü kapatıyor ve o güzel dövüşleri gölgeliyordu. Evet, sıradan düşmanlar olarak da karşılaştığımız tüm o ‘troll boss’ dövüşlerinden bahsediyorum. Bu troller, farklı elementlerle ayrı ayrı boss dövüşleri olarak lanse edilmiş ve her birine gerçek bir boss muamelesi yapılmıştı. Santa Monica’nın buradaki asıl amacı, God of War’daki az sayıdaki boss dövüşü sayısını ve bu dövüşlerin sıklığını yükseltmekti. Bu bence büyük bir hataydı ve ne yazık ki bu hataya Respawn da düşmüş.
Star Wars Jedi: Survivor, içerisinde gerçekten inanılmaz ihtişamlı mücadeleler sunuyor. Bunu oynadığınızda da en iyi şekilde göreceğinizi ve bana hak vereceğinizi düşünüyorum. Tüm bunlara rağmen ne yazık ki oyun içerisine ‘boss’ olarak yerleştirilmiş, ‘yan boss’ bile olamayacak klasik düşmanlar da bulunuyor. Size, bu düşmanların doğru düzgün bir mücadele sunmadığını hatta yolculuk esnasında karşılaştığınız klasik bir düşmanın bile daha zorlu olduğunu söylesem abartmış olmam herhalde. Neyse ki oyunun oyuncuya sunmak istediği asıl dövüşler belli ve gerçekten inanılmaz iyiler. Bu yüzden oyun içerisindeki bu eksi, asıl mücadeleyi gölgelemeye yetmiyor.
İncelemenin sonlarına doğru ilerlerken biraz da teknik taraf ve diğer detaylardan bahsetmek istiyorum.
Star Wars Jedi: Survivor oynarken, oyunun basın sürümünden kaynaklandığını düşündüğüm epey enteresan bir sorun yaşadım. Sinematikler içerisinde çok ciddi bir ses kayması yaşanıyordu. Diyaloglar ya gelmiyordu ya da birbirleriyle iç içe giriyor, anlaşılamaz bir hâle evriliyordu. Tabii henüz daha çıkmayan bir oyunda bu tarz bir sorun yaşayınca doğal olarak ortada kalıyorsunuz. Anlatabileceğiniz, danışabileceğiniz veya forumlardan araştırabileceğiniz kimsecikler olmuyor. Oyunun ilk dokuz saati boyunca bu sorunu kabullenmiş bir şekilde devam ettim. İlk saatlerdeki sinematikleri neredeyse seslendirme olmadan altyazılar aracılığıyla takip ettim ve en sonunda sorunun kaynağını buldum. Sorun, benim 165hz değerinde bir monitör kullanıyor olmammış. Sinematik bir sahneye girdiğimde, kare hızımda herhangi bir değişiklik olmuyor ve hatta iyice artıyordu. Bu da anladığım kadarıyla oyun içerisindeki ses senkronizasyonunu bozuyor ve ciddi bir ses kayması yaşamama sebep oluyordu. Ayarlar kısmında herhangi bir maksimum kare hızı belirleme seçeneği bulamadığım için monitör ayarlarından bilgisayarımı 60hz değerine sabitlediğimde sorunu kökten çözdüm ve oyun deneyimime bu şekilde devam ettim. Siz oyunu oynarken muhtemelen bu sorun çoktan çözülmüş olacak fakat gene de bu enteresan macerayı anlatmak istedim.
Tüm bunların yanı sıra oyunun optimizasyonunun gayet iyi olduğunu ve bazı yerlerdeki anlık ufak tefek sorunlar dışında çok bir problemle karşılaşmadığımı söyleyebilirim. Oyun, nadiren de olsa gözünüze minik hatalar sokuyor fakat onlar da dikkate bile almayacağınız çok küçük dozlu tatlı hatalar oluyorlar. Ayrıca oyun esnasında deneyimimi ciddi anlamda etkileyecek ve beni bir bölümde takılı bırakacak herhangi bir oyun kırıcı hataya da denk gelmediğimi söylemek istiyorum. Genel olarak akıcı ve sorunsuz bir oynanıştı diyebilirim.
Star Wars Jedi: Survivor maceram, incelemeyi yetiştirmek için genel olarak ana hikâye üzerinden geçse de denk geldikçe oyunun sunduğu keşif unsurlarını kucaklamayı da ihmal etmedim. Ortaya karışık ilerlediğim bu yolculuk, yaklaşık 25 saat sürdü ve beni epey tatmin etti. Deneyimlediğim kadarıyla oyunun hikâyesinin ortalama 20 saat uzunluğunda olduğunu ve her anının buna değdiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Aynı zamanda benim gibi PC’den oynuyor olsanız bile oyunu mutlaka bir kontrolcü ile oynamanızı tavsiye ediyorum. Özellikle DualSense kontrolcünüz varsa tadından yenmiyor diyebilirim. Oyun, DualSense özelliklerini en iyi şekilde kullanıyor ve ışın kılıcı hissiyatını epey artırıyor.
Respawn, ses tasarımı konusunda da şahane bir iş çıkarmış. Oyun içerisindeki ses efektleri ve müziklerin tamamı özenle oluşturulmuş ve yerleştirilmiş. Star Wars Jedi: Survivor’ın mevcut temposunu en iyi şekilde yansıtan bu müzikler, eşsiz ses efektleriyle süslenmiş. Özellikle o ışın kılıcını sallamak terapi gibi diyebilirim.
Son söz
Uzun zamandır büyük bir heyecanla beklediğim Star Wars Jedi: Survivor’ın beklentilerimi epey aştığını ve bir devam oyununun nasıl olması gerektiğini kanıtlar nitelikte bir yapım olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ufak tefek sorunları olsa da Star Wars Jedi: Survivor, benim için bir şaheser ve bu zamana kadar oynadığım en iyi oyunlardan bir tanesi.