Super Monkey Ball Banana Rumble incelememize hoş geldiniz! Geçtiğimiz günlerde güzel Atarita’mızın yöneticisi Eren Eroğlu’ndan bir mesaj alarak güne başladım. Bana Ryu Ga Gotoku Stüdyosunun yeni oyunu Super Monkey Ball Banana Rumble’ı incelemek isteyip istemediğimi sormuştu. O an aklımda sadece iki düşünce oluştu. Birincisi Luigi’s Mansion 2 HD incelemesi varken bu incelemeyi de alırsam, acaba oyunları yetiştirebilecek miydim? Eh, Luigi’s Mansion 2 HD incelemesini buradan okuyabilirsiniz. O soru basitçe rafa kalktı ancak ikinci soru benim için daha da bir merak uyandırıcı idi. “Bizim Ryu Ga Gotoku, Like a Dragon dışında oyun mu yapıyordu?”
Hikaye falan hiç umrunuzda olmayacak.
Genelde incelemelerime hikâye ile başlarım ancak burada bir istisna yapmak istiyorum. Çünkü ben Super Monkey Ball Banana Rumble’ın hikâyesini size anlatmaya kalksam muhtemelen 1 cümlede özetleyebilirim. Bu maymunların neden topların içine girip yuvarlandığını veya oyunun genel evreni hakkında genel bilgiyi hiçbir zaman öğrenemiyorsunuz. Hikaye hakkında tek bildiğimiz şey, yeni bir arkadaş edindiğimiz ve onun ricası doğrultusunda etrafa dağılmış ve çeşitli kötü karakterlerin istediği taş parçalarını toplamasına yardımcı olmaya çalıştığımız. Kendinizi “Hikaye beni sarmadı.” demekten ziyade; “Zaten hikaye kendini önemsetecek kıvamda yazılmamış ki!” derken bulmanız çok olası.
Çünkü inanın bana oyuna başladığınız ilk andan itibaren, bu oyunun hangi tarzda yapıldığını çok net şekilde anlıyorsunuz. Size ne hissettireceği çok bariz şekilde ilk dakikalardan belli oluyor. Çok gizemli konuştum, biliyorum. Olumlu bir tarafa mı gidecek yoksa olumsuz bir tarafa onu da merak ediyorsunuz, biliyorum. Ama daha kafa karıştırıcı bir cevap vereyim mi? Ben oyunun bu yapısını beğenip beğenmediğimi kendim bile anlayamadım. Hadi gelin biraz oynanıştan bahsedelim de ben de kendimi size daha iyi açıklayabileyim.
Bir kere başladınız mı bırakması zor
Super Monkey Ball Banana Rumble esasında bir platform oyunu. Bu hissettirmesi gereken bariz duygunun da “çıldırtacak derecede olan bir zorluk” olabileceğini de hepiniz az çok tahmin etmiştir. Ama bu zorluk bazen abartılı derecede yüksek olmasının da yanı sıra, bazen hiç ortada dahi olmuyor. Şaka yapmıyorum, oyunun sonlarına doğru oyunun daha da zorlaşmasını beklersiniz değil mi? Ancak Super Monkey Ball Banana Rumble zorluğunu o kadar kötü dengelemiş ki (hatta dengeleyememiş ki) bazen oynadığınızdan hiç keyif almadığınız zamanlar oluyor.
E peki başlıkta ne demek istedin? Nasıl bırakması zor oluyor? İşte bu noktada benim de şaşırdığım bir bağlayıcılık olayı var. Her bölüm başarısız olduğunuz anda hızlıca sizi baştan başlattığı için, tekrar tekrar deneyesiniz geliyor. Super Meat Boy’un mükemmel uyguladığı bir sistemdi bu ve artık diğer oyunlarda da bolca görmek beni mutlu ediyor.
Ama oyunun sarmasını sağlayan şey tabii ki bununla sınırlı değil. Seviyeler peş peşe ve sıralı şekilde hızlıca üstünüze atıldığı için, tek oturuşta birkaç ana bölümü geçmeniz mümkün. Ayrıca hepsine farklı temalar sunulmuş ve bu da “Acaba bir sonraki tema ne olacak?” dürtüsünü tetiklediği için sizi devam etmeye itiyor. Bu noktada oyunun sürükleyicilik olarak inanılmaz bir iş başardığını söylemeden geçemeyeceğim.
Güzel bir platform oyunu mu?
Platform oyunlarındaki en ama en önemli husus kesinlikle bölüm tasarımlarıdır. Diğer parçalar en azından benim için biraz daha bütünlüğü sağlamak için gerekli kısımlardan ibaret olur. Tabii ki yukarıda saydığımız zorluk dengesi ve neredeyse hiçbir hikâye anlatmaması gibi olumsuz yanları her zaman eleştirmeye devam edeceğiz.
Peki bölüm tasarımı nasıl olmuş? Bence çok iyi değil, ama çok kötü de değil. Tam olarak ortalama bir deneyim sunuyor. Zaten zıplama falan yok, sadece Golf oynarmışçasına topu hareket ettirip; gerektiği zaman da “nitro” benzeri bir özellik ile hızlanıp çeşitli engelleri aşarak, A noktasından B noktasına gelmeniz isteniyor. Bazı bölümler hem kafanızı kullanmaya itip bir bulmaca çözdürmeye çalışıp yolu açmanızı isterken, bazısı dümdüz Roller Coaster’dan kayar gibi ilerlediğiniz lineer kısımlardan oluşmakta. Çok zekice tasarlanmış bulmacalar beklemeyin tabii. Genelde yolu aç, hareket eden platformların yönlerini değiştir, doğru zamanda geç; benzeri aktiviteler mevcut.
Lakin bölüm tasarımının en başarılı olduğu kısım kesinlikle toplanabilir ögeler kısmı. Platform oyunlarında belli başlı toplanabilir ögeler vardır. Mario altın toplar, Sonic halka toplar gibi gibi. Burada da bir maymun olarak tabii ki muz topluyoruz. Ancak etrafa serpiştirilmiş muzların yanı sıra bir de her bölüm alınması diğerlerine nazaran daha zor bir yerlerde olan altın muzumuz var. Şayet her bölümü sadece geçmek ve bitirmek için oynamaya odaklanmazsanız, o altın muzları toplamaya çalışmanın işin asıl eğlencesi olduğunu fark edeceksiniz. Yoksa hızlıca oynar bitirir ve “Ne sıkıcı oyundu bu böyle!” deyip rafa kaldırabilirsiniz. Ama ulaşılması daha zor yerlere gitmeye çalışmak her zaman eğlenceli olacaktır.
Göz kanatan bir kamera…
Attığım başlık durumu çok iyi açıklar nitelikte ancak bir ekleme daha yapmam gerek. Daha kötüsünü gördüm mü, inanın bilmiyorum dostlar… Oyunun kamerası o kadar saçma sapan dönüyor ki. Ufacık dokunsam hemen hareket ediyor ve hareket ederken aynı esnada tüm platformda hareket ediyor. Bu nasıl bir tasarım seçimidir ben anlayamadım. Eğlenceli olmaktan çok çok uzak ve gözlerimi deli dehşet yorduğunu söylemeden geçemeyeceğim.
Genel görsellik ise aslında çok bir beklentiye girmediğim için çok gözüme batmadı. Ancak sanat tasarımı ya da oyunu spesifik olarak görsel anlamda daha ileriye taşıyacak iyileştirmeler hiç yok. Dümdüz, demode ve sıkıcı grafiklerde maymun sürüyorsunuz. Hal bu ki doğru sanat tasarımı ile inanılmaz işler başarabilirlermiş.
Yuvarlanan maymun topları için son sözler…
Evet sevgili Ryu Ga Gotoku… “Bence siz bırakın sadece Yakuza’dan devam edin.” diye saçma bir cümle kurmayacağım tabii ama genel olarak bazı oyunlarınızdaki hantallığı ve boşluğu çözemiyorum. Mesela Infinite Wealth bir şaheserdir benim gözümde ve oradaki mini oyunlar bile bana Super Monkey Ball Banana Rumble’dan daha çok keyif vermişti. Tabii bu incelemeyi hikaye modunda tek kişi oynamama dayalı yaptığım gerçeğini de unutmamak gerek. Multiplayer modunu denemeyi çok isterdim ama Nintendo Switch, Türkiye’de online bağlantı konusunda pek başarılı olamayabiliyor.
Bence bu başlı başına büyük bir sorun ve maalesef stüdyonun ilk vukuatı da değil. Daha geçen sene The Man Who Erased His Name oyunu da bana aynı boş hissiyatı yaşatmıştı. Super Monkey Ball serisi içinde oynadığım ilk oyun olduğu için nostaljik düşünüp, iyimser davranamıyorum ne yazık ki. Ama dilerim bu sevdiğim oyun stüdyosu güzelce silkelenir ve farklı IP’lerinde de Yakuza’lardaki gibi inanılmaz işler yapmaya başlar.