Efsanelere göre internet ortaya çıktığından beridir, hatta daha öncesinde de yaşayan bir tartışma olan “tek oyunculu oyunlar öldü mü?” konusu bugünlerde ayrı bir önem kazandı. Oyun endüstrisinin geldiği son nokta, servis oyunlarının çılgın yükselişi ve MMORPG oyunlarının geçmekte olan modası farklı noktalara işaret ediyor. Bazı türler zamanın sınavından geçemeyerek unutuluyor, bazıları modernleşmiş halde yeniden geliyor, gelmekle de kalmayıp ödülleri toplayıp bir türü yeniden şahlandırıyor. Peki, onca türün arasında hikâye odaklı tek oyunculu oyunlara neler oluyor? Gelin birlikte bu konuyu tartışalım.
Öncelikle, tek oyunculu oyunlar bir yere gitmiyor
Geçmişe dönme işini abartıp abaküsün icadına kadar gidecek olsak bile, oyunların insanoğlunun hayatında önemli bir yere sahip olduğunu her dönemde fark edebiliriz. Kimileri bunları bir sosyalleşme aracı olarak kullanır, kimileri ise tek başına keyifli bir vakit geçirip günün yorgunluğunu atmak için bu limana sığınır. Geçmişi yüzyıllara dayanan oyunculuğun, ilk günden beridir bir parçası olan tek oyunculu oyunlar ise dün de vardı, yarın da olmaya devam edecekler.
Yakın dönemde endüstride bir fırsat olarak görülen servis oyunlarının, tek oyunculu oyunların fişini çekeceğini düşünüyor olabilirsiniz. Ben öyle düşünmüyorum. Bunun için de kendimce sebeplerim var. Şirketler her ne kadar oyuncuyu elde tutup sürekli ondan para kazanmak istese de bunu sabit bir gelir kapısı haline getirmek ve sürekli verimli tutmak, çok uzun vadede video oyunlarının doğasına aykırı bir durum. Çünkü oyuncular, özellikle dikkat süresinin yerlerde süründüğü bu yıllarda yalnızca bir veya birkaç oyunu oynayıp, geri kalanına gözlerini kapatamazlar. Eğer bir oyun onlara bunu yaptırabiliyorsa, oldukça geçerli sebepleri vardır.
Öte yandan tek oyunculu oyunlar, başı ve sonu belli olan, özel serüvenler. Herhangi bir servis oyunu gibi her gün giriş yapmanızı, her gün belirli bir süre vakit geçirmenizi ve gerekirse 50. saatin ardından oyuna para yatırmanızı istemiyorlar. Tüketmesi kolay ve kişiye özel deneyimler olarak geliştiriliyorlar. Çevrim içi özellikleri tüketmekten hoşlanmayan ve oyunlara birer serüven gözüyle bakan oyuncuların sayısına baktığımızda, bu türün hala revaçta olduğunu ve hiçbir yere gitmediğini söyleyebilirim.
Şirketler para kazanmadıkları tek oyunculu oyunlar yapmaya devam edecekler mi?
Evet, özellikle CO-OP servis oyunlarının ve MMO oyunların şirketler için her şeyin iyi gittiği durumda en az 5-6 yıl ciddi bir gelir kapısı olduğunu biliyorum. Bu süre bazen çok daha uzayabiliyor. Bunun cazibesine kapılan yayıncı veya stüdyolar da geçmişinde tek oyunculu yıldız oyunları olan stüdyoları, servis oyunu yapmaya ikna etmeye çalışıyorlar.
Günümüzde oyun geliştirme maliyetlerinin çılgınlar gibi yükselmesi nedeniyle şirketlerin, bu maliyetleri üstlendikten sonra üzerine ciddi kâr bırakacak oyunlar yapmak istemesi finansal bir refleks. Bu refleksi çok iyi anlıyorum ve tek oyunculu oyunların bu konuda artık istenen performansı sunamadığını da fark ediyorum. Ancak bu, her şeyin sonuna geldiğimiz anlamına gelmiyor.
Önümüzdeki senelerde, AAA oyunlar geliştiren ve yayınlayan büyük yayıncı ve stüdyoların, tek oyunculu oyunları için bütçeyi kısacağını öngörmek için kâhin olmaya gerek yok. Belki geliştirme bütçeleri düşecek fakat tek oyunculu oyunlar görmeye devam edeceğiz. Bu aynı zamanda oyunların daha az iyi ya da daha özensiz olacağı anlamına da gelmiyor. Hali hazırda endüstride bu tür oyunları imzası haline getirmiş ve ciddi bir hayran kitlesine sahip stüdyolar var. Onlar, bunu yapmaya devam edecekler. Yakın zamanda çıkan Banishers: Ghosts of New Eden, buna çok iyi bir örnek olmuştu. Bu tür AA oyunlar ve bağımsız yapımlarla türün varlığını sürdüreceğini söyleyebilirim. Büyük bütçeli single-player oyunların sayısı düşse de bunlar çıkmaya ve sevilmeye devam edecekler.
Kıyamet senaryosu: Servis oyunlarının cazibesi herkesi üzerine çekmeye başlarsa ne olacak?
Yine yakın zamandan türünün en iyilerinden birisi olan Helldivers 2’nin başarısı, servis oyunlarının iyi yapıldığında ne kadar kazandırabileceğini gözler önüne seriyor. Ancak, bu başarı yakalanana kadar Suicide Squad: Kill the Justice League gibi oyunların çıktığını da unutmamak gerekiyor. Yani en kötü senaryoda, tek oyunculu oyunların sayısı yılda üç haneli sayılara ulaşmadığında ve bunun yerine birçok servis oyunu çıktığında, bu durumu da unutmamak gerekecek.
Servis oyunlarının pazarı hiç olmadığı kadar rekabetçi hale gelecek. Çünkü bu oyunların kaygısı, oyunculara tek seferlik satın alımlar yaptırmak değil. Onları ellerinde tutarak sürekli para harcamalarını sağlamak ve oyunun geliştirme maliyetinin ötesinde, bakım ve sürdürülebilirliğini de sağlamasını çalışmak. Bugün bildiğimiz büyük stüdyoların yarısı bu pazarda birbiriyle rekabet etmeye başladığında, işler hiç olmadığı kadar vahşi bir hal alabilir. Agresif pazarlama stratejileriyle daha fazla oyuncu çekmek isteyen şirketlerin bu açlığı, kriz durumuna dahi dönebilir.
Servis oyunlarının başarısızlık ihtimalleri diğerlerine göre daha güçlü ve gerçekleşmesi durumunda daha yıkıcı olur. Örneğin, vaktiyle Rocksteady’nin geliştirdiği Batman oyunları harika yapımlar olmak yerine ortalama veya vasat oyunlar olsalardı, bugün onlardan bahsedilirken “Rocksteady yapmıştı ama pek iyi değildi” gibi ifadeler kullanılır. Ancak Suicide Squad: Kill The Justice League’i oynayıp beğenmemiş bir oyuncuya görüşünü sorduğunuzda, daha keskin ve sert yanıtlar alacağınızdan emin olabilirsiniz.
Peki ya “tek oyunculu servis oyunları” ne olacak?
Ubisoft’un bazı kararlarını hepimiz eleştirsek de endüstriyi çok iyi gözlemledikleri gerçeğini kenara bırakmak, ciddi bir haksızlık olacaktır. Yıllardır farklı servis oyunlarını seri haline getirmiş ve bunları harika yönetmiş Fransız stüdyo, sessiz sedasız kendi stratejisini geliştirip bu vahşi rekabeti dışarıdan izliyor. Geçen yılın sonlarına doğru çıkan Avatar: Frontiers of Pandora oyununu biliyorsunuz, değil mi? Peki bu tek oyunculu FPS oyunu için sezon bileti satıldığından haberiniz var mıydı?
Ubisoft’un özellikle Assassin’s Creed serisini açık dünyalı bir aksiyon RPG’ye dönüştürdüğü Origins, Odyssey, Valhalla üçlemesinden beridir bu stratejiyi uyguladığı dikkatimi çekiyor. Şirket tek seferlik satın alımlar ile kazandırması beklenen tek oyunculu oyunlarında bile isteyen oyuncuların ekstra ödeme yapmasına müsaade ederek kazançlarını artırmaya gayret ediyor. Bunu yaparken bir servis oyunu nasıl yapacaksa, aynı adımları izliyor. Ayrıca bir yandan çok başarılı olamasa bile Skull & Bones gibi servis oyunları yayınlamaya ve bunları içeriklerle donatmaya da devam ediyor.
Bir önceki başlıkta düşündüğümüz kıyamet senaryosunun gerçek olması durumunda, tüm stüdyoların servis oyunlarını Ubisoft gibi yönetmesini isterdim. Zira Ubisoft -bugün Türkiye’de bu şirketi eleştirmek gündem olmanın bir numaralı koşulu olsa bile- servis oyunlarını kültürü haline getirmiş, oyuncuları elde tutmayı bilen ve oyunlarını güncel tutarak, içeriklerle zenginleştiren bir şirket. Dünden bugüne The Crew, The Division serileri, Rainbow Six: Siege, STEEP, Rider’s Republic, For Honor gibi markalarının oyunlarında belki de milyonlarca oyuncuyu ağırlayıp, oynadıkları süre boyunca onlara taze içerikler sunmayı başardılar. Serilere yeni oyunlar getirip, seri olmayan oyunlarını da hala güncelliyorlar.
Velhasıl kelam, kaçınılmaz olan gelip geçecek ve tek oyunculu oyunlar, hayatımızın bir parçası olmaya devam edecekler
Günün sonunda, servis oyunlarının bu kadar kazandırdığını gören büyük firmaların bu havuza atlayacağına şüphe yok. Kaçınılmaz olan yaşanacak ve önümüzdeki yıllarda birçok ciddi servis oyunu göreceğiz. Bu düzine arasından başarılı olanlar olduğu gibi katastrofik şekilde sonuçlananları da göreceğiz. Ancak bu furyanın çok uzun sürmeyeceğini ve birkaç “servis stüdyosu” açılıp kapandıktan sonra olağan ritmiyle devam edip, dominasyonu elden bırakacağını düşünüyorum.
Bütün bunlar olurken bağımsız geliştiricilerden ve hikâyeli oyunları imzası haline getirmiş stüdyolardan A ve AA bütçelerinde tek oyunculu oyunlar görmeye devam edeceğiz. Tıpkı bugün servis oyunlarının yaşadığı gibi altın çağını yaşayıp, artık olağan ritmine dönen senaryolu ve tek oyunculu yapımların bir yere gideceğini düşünmüyorum.
Bu yazıda benim paylaşmak istediklerim bu kadardı, sizler de fikir ve görüşlerinizi yorumlar kısmında paylaşabilirsiniz. Üzerine tartışır, keyifli vakit geçiririz. Herkese iyi oyunlar!