The Division Resurgence Ön Bakış

Atarita'da reklam ve sponsorlu içerikler açıkça belirtilmiştir. Bunun dışındaki hiçbir içerik ticari bir ortaklık sonucunda hazırlanmamıştır. Bkz: Editöryel Standartlar

Paylaş

Son yıllarda piyasadaki önemli oyun şirketleri yavaş yavaş mobil oyun sektörüne de adım atmaya başladı. Bunun başlıca sebeplerinden bir tanesiyse mobil oyunlarda bulunan ciddi gelir kaynağı. Açık ve net olarak söyleyebiliriz ki mobil oyunlardaki pazar hacmi çok geniş ve Ubisoft da bu sektöre gereken önemi veren şirketlerden biri. Peki mobil cihazlara gelecek bir The Division oyunu nasıl olurdu? Biz de bu soruyu merak ettik ve Ubisoft’un yeni mobil oyunu Resurgence’ı önden deneyimleme fırsatı bulduk.

Nerede bizim minimalist mobil oyunlarımız?

İlk olarak konuya biraz genişten başlamak istiyorum. Dokunmatik telefonlar hayatımıza ilk girdiğinde “uygulama mağazası” kavramı hayatımıza hemen girmedi. Üreticiler ve geliştiriciler daha nasıl bir pazar oluşacağını tahmin edemediği için işlerin biraz kendi rayına oturmasını beklediler. Bu sıralarda burada oyun ve eğlence sektörünün gelişebileceğini düşünen bazı yapımcılar mobil platformlara oyunlar geliştirmeye başladı. Peki nasıldı bu oyunlar? Minimalist ve sadeydi. Trenlerin arasında zıplayarak güvenlikten kaçardık, kaçarken topladığımız altınlar ile yeni karakterler satın alırdık. Oyun geliştiricileri para kazanmak istiyorsa bize bu altınları emek yerine para ile alabileceğimiz seçenekler sunarlardı.

Basit bir mobil oyun olan Subway Surfers örneği
Basit bir mobil oyun olan Subway Surfers örneği

Şimdi günümüze gelelim. Tam bir kaos hakim sektörde. Oyun geliştiricilerinin amacı artık en fazla nerelerden para kazanabileceklerini öğrenmek ve bu alana yönelmek. Bunun için de ne yaptılar? Oyunları biraz karmaşıklaştırdılar. Oyuna giriyorsun, karşına günlük ödülün çıkıyor. Bu ödülü reklam izleyerek veya para vererek yükseltebiliyorsun. Burayı geçtikten sonra mağaza çıkıyor karşına, yeni kampanyalar var. Bu kampanyadaki ürünlerin fiyatı ya oyunu saatlerce oynayıp kazanabileceğimiz türden ya da parayı basıp rahatlıkla alabileceğimiz türden oluyor. Bunlara ek oyuna bir “pass” sistemi ekleniyor ve ücretli / ücretsiz olarak ayrılıyor. Oyuncu bu kadar pop-up, bildirim ve menü arasında kayboluyor, sıkılıyor ve bir an önce oyuna geçmek istiyor.

Yakınma bittiyse hadi oyuna geçelim

The Division Resurgence, özünde klasik bir Division oyunu. Looter shooter mekanikleri, co-op oynanışı, açık dünyası, hikayesi ve kaliteli grafikleriyle karşımıza çıkıyor. Böyle anlattığım zaman bilgisayarda veya konsollarda oynadığımız Division oyunlarından pek bir farkı yok gibi gözüküyor. Ama fark tam olarak yukarıdaki yakınma bölümünden kaynaklanıyor. Oyunda her şey var, evet her şey.

The Division Resurgence
The Division Resurgence

Global bir virüs salgınında yine halkın arasındaki gizli Division ajanları alarma geçiyor. Bir yandan salgını durdurmak için çalışmalar yürütürken bir yandan da azınlık isyan gruplarıyla uğraşıyoruz. Genel olarak koridor mantığında siper alarak çatışmaları gerçekleştiriyoruz. Çatışmalar eğlenceli mi değil mi karar vermek zor. Siperden sipere atlayarak çatışmak her ne kadar eğlenceli olsa da vuruş hissinin yetersizliği ve botların yapay zekâları oyunun eğlencesini biraz baltalıyor. Çatışmada iki Division ajanı arasında bir düşman olabiliyor ve bu düşman arkasına bakıp bizim ajana sıkacağına direkt bize sıkıyor. Herkes önündeki düşmana odaklanmış durumda. Bu, oyunun gerçekçi havasını kaçırıyor.

Şimdi her şeyi baştan alalım

İlk olarak oyuna dört Division sınıfından birini seçerek başlıyoruz. Bunların her birinin kendine ait taret, ağır silahlar, drone gibi özel güçleri var. Hikâyede yaklaşık bir saatlik ilerlemenin ardından alıştırma kısmını bitiriyoruz ve gerçek oyuna geçiyoruz. Bu kısımdan sonra oyun bizi açık dünyaya doğru serbest bırakıyor ve buradan istersek ana görevlere, yan görevlere veya toplanabilir itemleri toplamaya gidebiliyoruz. Aynı zamanda klanlara katılabiliyoruz veya bir arkadaşımızı davet edip onunla beraber oynayabiliyoruz. Görevlerin neredeyse hepsi ateş ede ede ilerleme mantığında.

The Division dünyası
The Division dünyası

Açıkça insanın ana görev dışında pek ilerleyesi gelmiyor çünkü yan görevlerden tam olarak ne kazandığımızı bile anlamak zor. Oyunda her menünün kendine ait birimi var. Level için XP kasıyoruz. XP’nin yanında SXP adı verilen ve Specialization seviyesini artırmaya yarayan farklı bir birim var. Genel para yerine geçen “Basic Credits” birimi var. Bunun yanında daha değerli olan “Phoenix Credits” adı verilen başka bir para birimi var. Ondan da daha değerli olan “Premium Credits” birimi var. Credit olmayan ama yine bir birim olan “Encrypted Data” var. Bu kredilere ek olarak oyunun içinde 3 farklı battle pass tarzı sistem var ve bunların kendilerine ait puan sistemleri var. Büyük ihtimalle bunları okurken bile içiniz daraldı, bir de oynarken düşünün. 

Mekaniksel olarak incelediğimizde de kontrollerin PUBG Mobile veya benzeri battle royale oyunları gibi olduğunu söyleyebilirim. Klasik kontrollere ek olarak siper alma mekanikleri eklenmiş. Otomatik siper alma, siperden sipere geçme, siperin üzerinden atlama, siperden çıkma gibi işlevsel butonlar eklenmiş. Aynı zamanda siperden çıkmadan sprey tarzında ateş edebilmeniz de bir o kadar güzel ve eğlenceli bir mekanik.

Envanter sistemi
Envanter

Çatışma esnasında kullandığımız silahları, görevler yaparak kazandığımız veya lootladığımız malzemelerle geliştirebiliyoruz. Aynı zamanda görev sonu ödülleriyle kazandığımız krediler ile yeni silahlar veya eski silahlarımıza eklentiler satın alabiliyoruz. Bunlar sadece silah bazında değil tabii ki. Oyun içinde çelik yelek, kask, sırt çantası, dizlik gibi giyilebilir zırhlar da var. Bunlar da aynı şekilde satın alınabiliyor veya düşmanlardan lootlanabiliyor. 

Olan, potansiyele olmuş

Aslında oyunun potansiyeli, yaptığının çok üstünde. Güzel hikaye, etkileyici NPC’ler ve kaliteli mekanikler. Ama para birimlerini ve pass sistemlerini bu kadar abarttıkları için insanın oyuna giresi kaçıyor. Ben Division 2’yi bilgisayar üzerinden oynadığımda oyun bu kadar içeriğe boğmadan gayet kaliteli bir şekilde sunuluyordu. Açıkçası o tarz bir şey beklerdim. Bu açık dünya içerisinde optimize kaliteli görevlerle etkileyici bir atmosferde çatışmak bana yeterdi. Açıkçası aradığımı bir süre daha bulamayacağım.

Son sözler
Son sözler

Son söz

İlk başta anlattığım minimalist ve sade oyunları tekrar anıyorum. Umarım yapımcılar bazen az insandan çok para kazanmak yerine sürümden kazanmayı seçip bize daha kaliteli oyunlar sunar. Oyunlar genel olarak insanları günlük yaşamın stresinden biraz çekip çıkarmak, rahatlatmak için varlar. Ben bu tarz oyunlara bakınca yoruluyorum. Umarım oyunun tam sürümünde her şey daha net ve daha sade olur. Yoksa bu tip oyunların kitlesinin oluşması gerçekten zor. Servis tabanlı oyunların bir süre sonra sıkmasına ve bırakılmasına rağmen neden inatla tekrar deniyorlar acaba? Oyunların eski kalitesine döndüğü bir mobil oyun sektörü görmek dileğiyle…

Bu içerik Emre Yıldız tarafından Atarita için hazırlanmıştır.

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Daha Fazla Atarita

Oyun Gündemi: