The Invincible İnceleme

Atarita'da reklam ve sponsorlu içerikler açıkça belirtilmiştir. Bunun dışındaki hiçbir içerik ticari bir ortaklık sonucunda hazırlanmamıştır. Bkz: Editöryel Standartlar

Paylaş

Polonyalı yazar Stanisław Lem’in The Invincible romanından uyarlanarak biz oyuncuların önüne sunulan “The Invincible”, fütüristik bir temada hayatta kalmaya çalışan Astrobiyolog Yasna’yı ve telsizin arkasındaki kaptan pilotunun gizemli macerasını bizlere anlatmak istiyor. İstiyor istemesine ama, sanki biraz eksikleri var gibi. Ama baştan söyleyelim, oyun tam ortalama bir seviyede. Ne iyi nede kötü. Merak ediyorsanız buyurun efenim;

The Invincible İnceleme
The Invincible – İnceleme

The Invincible ile bilinmeyene doğru bir macera başlıyor

Şimdi Yasna karakteri, oyunun en başında hafızasını kaybetmiş bir şekilde çölün ortasında uyanıyor. Ben sandım ki Dünya’dayız. Meğer Regis III adındaki bir gezegendeymişiz yahu. Ama nasıl bir kuraklık, nasıl bir çöl ortamı anlatamam size. Kuş uçmaz kervan geçmez derler ya, aynı o şekilde tasvir edebilirim. Yasna, bir Astrobiyolog ve işinin getirdiği araştırmacı bilim insanı ruhuyla buraya neden ve nasıl geldiğini sorgularken buluyor kendisini. Ayrıca bir ekibinin olduğunu fakat bu arkadaşlarının nerede olduğunu henüz bilemiyordu. İşte oyun, bize burada kontrolü verdikten sonra maceramız tam anlamıyla başlamış oldu.

The Invincible, oldukça garip bir oyun. İnteraktif olayların içerisinde kaldığınız fütüristik bir yürüme simülasyonu olarak tanımlanabilir. Zira içerisinde keşif elementleri ve çok nadir de olsa bulmaca katmanları bulunuyor. Birde bazı tanıtımlarda gördüğüm o “gerilim” teması ne yazık ki oyun içerisinde yok. Sadece karakterin yalnız kalışını iyi anlamanız için müzikten ırak çok fazla sahneler var. Yani karakterin nefes sesi ve buğulanan kaskı haricinde pek bir şey duyamıyorsunuz. Ancak buna gerilim diyebilmem için biraz daha farklı sebepler sunmaları gerekiyordu.

The Invincible İnceleme
Manzara – 1

Öte yandan oyun fütürist temayı gerçekten çok iyi ele almış. Kitaplarda da bu şekilde mi tasvir ediliyor onu bilemiyorum ancak oyun içerisinde kullandığımız araçlardan tutun çevrede bulunan farklı eşyalar gerçekten çok iyi tasarlanmış. Yani analog tuşlarla barınan ama günümüz teknolojisinden çok öte aletler kullanıyoruz. Bu temayı ben severim bu arada, asla hayır demem. The Invincible’da bu işi gerçekten iyi yapıyor diyebiliriz.

Peki biz bu gezegende ne yapıyoruz?

Elbette armut toplamaya gelmedik. Buranın habitatını, varsa yaşamını ve diğer doğa olaylarına bir göz atmaya geldik. Elimizde bunun için bir sürü alet edevat bulunuyor pek tabii. Karakterimiz de önemli bir bilim insanı olduğu için her şeye aşina ve tüm terimleri biz anlamasak bile dökülmeye başlıyor bir anda. Tabii biz kendimizi burada yalnız sanarken çok daha büyük bir keşfin içerisine giriyoruz. Kayıp ekip arkadaşlarımızı ararken ilginç metal objelere denk geliyor ve bunların ne olduğunu araştırmaya koyuluyoruz. Tabii bir yandan araştırırken, diğer yandan ise ekiptekileri ölü yada diri bir şekilde bulmamız gerekiyor.

Regis III, oldukça kurak bir gezegen ama yer yer içerisinde okyanus ve göller barındırmayı ihmal etmiyor. Tam anlamıyla kurak diyemeyiz ve oksijen seviyesi de nefes alınabilir düzeyde. Ancak havadaki metan gazının fazla olması dolayısıyla astronot kaskını çıkarmayı pek tavsiye etmiyorlar. Bir diğer yandan ise, bu aradığımız ekip arkadaşlarımızın daha önceden oradaki okyanusun içerisinde balıkların yaşadığına dair izler bulduğunu görüyoruz. Yani bu gezegen içerisinde canlı yaşam formları bulunuyor ve bu, Yasna’nın epey bir ilgisini çekiyor. Mesleki dezenformasyon işte ne yaparsın…

The Invincible İnceleme
O meşhur metal objeleri ilk kez görmeye başlıyoruz

Yanımızda taşıdığımız aletler içerisinde bir dedektör var. Bu dedektör, yakın çevredeki hareketli nesneleri taramaya yarıyor. Yani yakın çevrenizde konuşabilen veya hareket edebilen herhangi bir nesne varsa anlayabiliyorsunuz. Öte yandan radar cihazı ise çevredeki eşyaların veya objelerin içerisini göstermeye yarıyor. Bu radar sayesinde yukarıda bahsettiğim metal objelerin yerin dibine kadar indiğini görebiliyorsunuz. Ancak bu aletlere oyun içerisinde ne kadar ihtiyacımız oluyor derseniz, hiç. Çünkü bu araçlar sadece belirli anlarda kullanılması gerekiyor. Örneğin Yasna hikaye esnasında “Eyvah! Etrafımda birileri var!” gibi bir ibare kullanırsa açıp bakıyorsunuz. Ancak belirttiğim gibi sadece hikaye gereği. Yani kullanmasanız bile olur öyle söyleyeyim. Çünkü birazcık dümdüz ilerlediğinizde zaten o hareketli olan şeyi kendi gözünüzle de görebiliyorsunuz.

Radarı ise oyun içerisinde sadece 1 defa kullandım, onu da anlayamadım zaten. Bir bölümde metal objelerin üzerinden yürürken kaptan pilotunuz telsizden size, radarı kullanarak hangi yüzeyin daha yürünebilir hangisinin daha kırılgan olduğunu görebileceğimizi söylüyor. Radarı bir açıyorsunuz, hepsi aynı. Güldüm kendi kendime bu sekansta, nereye bassam düşüyorum zaten. O zaman niye var bu alet pek kavrayamadım. Ya da adam akıllı bir bilgi metinine ihtiyaç duydum o sırada.

Gelelim olay örgüsüne ve kurguya

Ben senarist bir insan değilim ancak okuduğum şeyi de iyi anlarım diye düşünüyorum (işim gereği). Ancak The Invincible içerisinde bu durum beni çok zorladı. Zaten toplasanız %80’inde sadece 2 karakter konuşuyor. Siz ve kaptan pilot arkadaş (bu herife de böyle diyorum ama alınmasın, o kadar ismi kalmamış ki aklımda…). Bu ikisi arasında geçen diyaloglar o kadar bayıcı ve gereksiz ki, anlatamam. Bazen bilimsel ve duruma ayak uydurucu sohbetler elbette dönüyor ancak genel açıdan baktığımız zaman konuşmalar beni çok tatmin etmedi. Ayrıca iyi bir İngilizceye sahip olmanız gerektiğini de söylemem lazım. Yoksa konuşulanlardan pek bir şey anlamayacaksınız.

Dipnot olarak bu incelemeyi okuyan sevgili geliştirici arkadaşlara da seslenmek istiyorum. Nasıl bir oyun geliştiriyorsanız geliştirin veya nasıl bir oyun senaryosu hazırlıyorsanız hazırlayın ancak iki karakter arasındaki konuşmaya rica ederim “hmm” metnini eklemeyin. Bakın bu karizmatik ton sadece Geralt’a yakışıyor. Ben başka yakışan birini görmedim. Yasna heyecanlı heyecanlı pilot abiye bir şeyler anlatıyor, pilot abi ise “hmm, o zaman şöyle yapalım.” Diyor. Yani ne gerek var orada “hmm” denmesine anlamıyorum. Hem konuşmayı bölüyor, hem tempoyu düşürüyor, daha da korkuncu ise gerçek hayatta hangimiz “hmm” diyoruz Allah aşkına. Şunu bir düzeltin artık.

The Invincible İnceleme
Oyunun belirli bir yerinden sonra şu araç hayatımıza giriyor ve dünya bir dakikalığına güzelleşiyor

Ayrıca karakterlerin arasındaki diyaloglar gerçekten tempo öldürücü. Biliyorum, bu oyunun ana temelinde yatan bir konsept ancak hiç ilgi çekici bir yanını göremedim gerçekten. Hadi Yasna’yı geçtim de, o pilot abi hiç olmamış gerçekten. Duygu yok, anlattığı cümlelerin mantıklı bir açıklaması yok. Yani sırf tek başımıza oynamayalım diye koyulmuş gibi görünüyor oraya. Ayrıca karakteristik üzerinden baktığımız zaman da çok dengesiz bir hali var. Bazen sizin arkanızdan iş çevirdiğini öğreniyorsunuz, bazen sanki bu gezegene daha önce inmiş gibi bilgiler taslıyor, bazen ise karşımıza çıkan yerler hakkında dünyadaki herkesten daha bilgili görünüyor. Ayrıca Spoiler olmaması için açıklayamayacağım şeyler var. Ve bunları söyledikten veya yaptıktan sonra mantıklı bir açıklama da yapamıyor, tam o sırada Yasna’nın başına bir şey geliyor çünkü ve bu durumlar bir sonuca bağlanmıyor.

Ancak temel anlamda baktığımızda gayet orta düzeyde bir hikaye şeridinin olduğunu söyleyebilirim. Ne sıkıyor ne heyecanlandırıyor. En azından ben böyle hissettim. Bittiği için üzülmedim, açıkçası bir daha da açıp oynamam herhalde. Hele ki farklı sonları olmasına rağmen hiç sanmıyorum tekrar döneceğimi. Çünkü gerek duymuyorum açıkçası. Ayrıca benim gördüğüm son öyle bir bitti ki, eğer devam oyunu gelmezse çok büyük çıngar çıkartırım muhtemelen. Merak ettiğimden değil bu arada, bitmemesi gereken bir yerde pat diye bittiğinden. Yani bitmesine imkan olmaması gereken bir yerde sona erdi. Devam oyunluk bir şey bile değil yani o kadar garip. Sanki yapmayı unutmuşlar gibi pek anlayamadım.

Oyun içerisindeki seçimler ve genel işleyiş

The Invincible içerisinde genel olarak lineer bir akışa sahibiz. Yani yürü ve araştır ikilisi içerisinde giden bir şema var. Bir de oyunun ortalarına doğru bir araç sayesinde daha hızlı ilerleyiş sağlayabiliyoruz. Oyunun türleri içerisinde yürüme simülasyonu olduğu için bunu bilerek girdiğimden herhangi bir sıkıntı veya bunalma yaşamadım. Ancak yürüyüşlerin biraz fazla uzun tutulduğunu düşünüyorum. Ayrıca karakterimizin zıplama özelliği yok. Bu sebeple yüksek veya alçak katmanlarda minik bir ara sahneyle işi çözüyoruz. Allahtan oyun içinde çok fazla tırmanış veya iniş yok. Yoksa gerçekten katlanılmaz yani, insanın gidesi gelmez.

The Invincible İnceleme
Manzara – 2

Lineer olması ise güzel. Aslında çok minik ve kısmi bir açık dünya tuzu da serpiştirmişler diyebiliriz. Ancak oyun ortalarına geldiğinizde bunu görüyorsunuz ve biraz sağa biraz sola bakayım diyebiliyorsunuz. Bu konuda gayet iyi çünkü farklı keşif ögeleri yakalayabilmeniz tatmin edici oluyor. Gelgelelim oyun içindeki seçimlere; hikaye gidişatına göre bazı noktalarda seçimler yapmanız gerekiyor. Aslında Yasna ile verdiğiniz neredeyse her cevabı siz seçiyorsunuz ancak ben bunların bir etki yarattığını çok nadir gördüm. Pek fazla fark yaratmıyor ancak kritik seçimler oyunun sonuna doğrudan etki ediyor. Ve bu kritik seçimler sadece oyunun son 10-15 dakikasında yok. Bayağı, başından sonuna kadar var ve bence iyi de olmuş. O zorlandığınız iki seçenek arasında kalma kararsızlığını güzel yaşatıyor.

Görsellik ve ses

Oyun içerisinde yer alan manzaralar gerçekten muhteşem. Belki masaüstü arka planı olarak kullanmak isterseniz diye incelemenin içerisine birkaç tanesini iliştirdim. Aynı zamanda fotoğraf modu da bulunduğu için böyle güzel görüntüler çekmek çok daha kolay oluyor. Manzara dışında modellemeler de fena sayılmaz. Pek fazla karakter görmüyoruz ancak yapısal anlamda güzel iş çıkartılmış. Herhangi bir teknik aksaklık ise yaşamadım. Bu sebeple henüz çıkmadan incelediğim oyunlarda hiç sıkıntı yaşamadığım nadir yapımlardan birisi oldu diyebilirim.

Ses olayına gelecek olursak, oyun içerisinde pek fazla akılda kalıcı müzik olduğunu sanmıyorum. En azından benim aklımda hiç kalmadı. Genel olarak ortam ve atmosfer sesleri ön planda, arada ise Yasna’nın nefes alışverişlerini duyuyoruz o kadar. Tabii ikili arasında geçen diyaloglar arasında da pek müzik olduğunu hatırlamıyorum. Ancak yeni bir keşif yapıldığında veya bir tehlike ile karşı karşıya kaldığınız durumlarda heyecan verici bazı seslerin var olduğunu söyleyebilirim. Oyun 8-9 saatlik bir senaryo gidişatına sahip. Her kayanın altına bakayım, her ince detayı eleyeyim diyorsanız 10-11 saate çok rahat biter gibi duruyor.

Polonyalı yazar Stanisław Lem'in The Invincible romanından uyarlanan bu macera oyununu çıkışı öncesinde deneyimledik, inceliyoruz!
Manzara – 3

Artık bitiriyorum bu macerayı!

Evet, The Invincible. İlginç bir oyunsun. Ne sevdim ne sevmedim. Benim için tam ortadasın ne yazık ki. Daha iyi bir oyun olmanı isterdim açıkçası. Koskoca gezegende yalnız kalmışlığın hissini ben pek fazla alamadım, almak çok isterdim. Sıkıcı ve bunaltıcı diyalogları atsan şu oyundan daha iyi olur sanki. Ancak özünde iyi oyunsun. Güzel bir alt metin anlatıyorsun oyuncuya. Lineer işleyişin gayet iyi ve sıkıcı değil. Ama biraz fazla yürüme var gibi sanki. Yine de oynadığım için mutsuz değilim elbette. Sadece daha iyi olmasını beklerdim.

The Invincible İnceleme
The Invincible | Nihai Puan
Atakan Gümrükçüoğlu
Atakan Gümrükçüoğlu
Babadan gelme video oyun tutkunluğumun önüne geçemiyor, yazdıkça yazıyor ve en sonunda tekrar oyun oynuyorum. Fighting Force ile başlayan maceram günümüz popülaritesine kadar uzanıyor...

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Daha Fazla Atarita

Oyun Gündemi:

Polonyalı yazar Stanisław Lem’in The Invincible romanından uyarlanarak biz oyuncuların önüne sunulan “The Invincible”, fütüristik bir temada hayatta kalmaya çalışan Astrobiyolog Yasna’yı ve telsizin arkasındaki kaptan pilotunun gizemli macerasını bizlere anlatmak istiyor. İstiyor istemesine ama, sanki biraz eksikleri var gibi. Ama baştan söyleyelim, oyun...The Invincible İnceleme