Sonic hayranlarını ve görsel roman türünü seven kişileri sevindirecek, 1 Nisan günü için ücretsiz yayımlanan The Murder of Sonic The Hedgehog oyununu çoğunuz merak etmiştir. Henüz oynama şansı olmamış ya da oynanacaklar listesinin tozlu raflarına kaldırmış insanlar için incelemek istedim. Çoğunlukla görsel roman olması sebebiyle sonlara doğru spoiler vermek durumda kalacağım ve daha çok hikâyesi üzerinden gideceğiz. Uyarımı baştan yapmış olayım. Gelin başlayalım o hâlde, tren kalkıyor.
The Murder of Sonic The Hedgehog: Bir Cinayet Parodisi
Agatha Christie’nin Doğu Ekspresi’ndeki Cinayet romanı gibi trende geçen cinayet içerikli suç eserlerini baz alan bu parodi niteliğindeki hikâye, etkinlikler için özel tutulan bir trendeki ilk iş günümüzle başlıyor. Unity’de yapılmış bu oyunu maalesef yalnızca bilgisayarda oynayabiliyoruz. Sonic hayranı değilseniz “Ben anlamam,” diye girişmemezlik yapmayın sakın. Oynadığımız karakter gereğince herkesin anlayacağı şekilde bir şeylerin işlendiğini size söyleyebilirim. Tabii, Türkçe dil desteği olmadığı için İngilizceye ihtiyacınız var.
Anlayacağınız oyun çoğunlukla mizah ağırlıklı bir yaklaşımla ilerliyor fakat dozu da yerinde, rahatsız edecek şekilde abartı değil bana kalırsa. Kimi ücretli görsel roman oyunundan çok daha fazla karakter tiplemelerine özen gösterilmiş olması da gerçekten hayret ettirici. Sahne çizimleri, karakter çizimleri çok yerinde; müzikler de cuk oturmuş. Şahsen 1 Nisan oyunu olarak böyle bir içeriğin çıkmasının şaşkınlığındayım hâlâ. Övmeye kendimi daha fazla kaptırmayarak anlatıma döneyim ben tekrardan…
Yolcuların refahı çok önemli
Bizim mesuliyetimiz yolcuların rahat etmesi ve güvenliği, karakterimizin ilk yolculuğuyken kondüktörün ise son yolculuğu aynı zamanda. Bu etkinliğinin ardından emekli olacağından bahsediyor başta. Aslında bizim için asıl önemli olan yolcuların rahat etmesi çünkü bulunduğumuz tren oldukça iyi bir donanıma sahip. Özelliğiyse kendi yapay zekâsına sahip olması: içeriye hiçbir tehlikeli eşyanın girmesine izin vermemesi gibi birçok güvenlik sistemine sahip, aynı zamanda her vagonda bulunan robotik el uzuvları da acil durumda müdahale edebilmek ve etrafı toplamak için iş görüyor.
Yolcuların gelmesiyle öğreniyoruz ki meğer müşterilerimiz sıradan insanlar değillermiş; Sonic ve arkadaşlarıymış. Doğum günü kızıysa sevgili Amy Rose çıkıyor. Birbirinden farklı kişilikte, hatta kimisi farklı evrenden gelen fakat ortak özellikleri nihayetinde değer verdikleri arkadaşlarının doğum gününü kutlamak için aynı yerde bulunmak olan bu kişileri Amy’nin özellikle seçtiği suç temalı bir oyun bekliyor.
Etkinlikten bahsedildiği zaman içeriğinden haberdar olan bizler ise hem ilk iş günümüz, hem de böyle ünlü kişilerle aynı ortamda olduğumuz için şaşkınlık içerisindeyiz. Nihayetinde amacımız yolcuları memnun edip güvenliklerini sağlamak olduğundan yanlarından ayrılmıyoruz.
Among Us rüzgarları
Elbette ki Amy doğum günü kızı olarak gazeteci rolünü üstleniyor. Geri kalanının rol kartlarıysa kimsenin ek bilgisi olmayacak şekilde önceden dağıtılmış, yani Amy de katilin kim olduğunu bilmiyor. Karakterlerin rolleri ise şöyle dağıtılmış:
Sonic kaptan, Tails dedektif, Knuckles şerif, Rouge büyük iş adamı, Blaze önemli bir iş adamı, Vector kasap, Espio şair ve Shadow çilingir rolüne sahip.
Gazeteci ve dedektifin katil olması oyunun kurallarına göre aykırı, o sebepten kalan yedi kişiden birisinin öleceği hesaba katılırsa yalnızca altı kişiden birisi oyunda katil olabilecek. Biz görevli olarak oyun dışıyız elbette. Bir saatlik kurulan zamanın ardından oyunda ilerlemesi beklendiği gibi bir kişi öldürülmüş, diğer kişiler de ipuçlarını toplamaya hazır olması gerekiyor. Dedektifle gazeteci vakit dolana değin yemek bölümünde bekliyor, biz de görev gereği yanlarında bekliyoruz. Fakat aniden tren hareket etmeye başlıyor ve büyük bir sarsıntı gerçekleşiyor.
Oyunun düz görsel roman türüne uygun tek kısmı en başta adımızı kişisel olarak belirleyebildiğimiz yer ve diyalogların ilerleyiş şekli diyebilirim. Seçeneklerimiz anlık ekstra konuşma harici gidişatı değiştirmiyor. Fakat oyun bundan ibaret değil, bu olayın ardından yavaş yavaş bize mekanikler gösteriliyor. Sarsıntının ardından kendimize geldiğimizde Tails ve Amy’le birbirimizi bulduğumuz depodan çıkabilmek için etraftaki malzemelerle etkileşime girerek bilgi toplamaya başlıyor, bunları kenara not ediyoruz. Tam bu esnada Tails bizi yardımcısı olarak yanına alıyor. Artık biz de oyuna dahil olmuş oluyoruz.
Bir anda 2D platformer oyununa dönüşen bir mekaniğe sahip
Başka bir mekanikten bahsedecek olursam diyaloglar süresince kanıtları düzgünce cümleler içerisinde yerleştirebilmemiz için, telefonlardaki sonsuza kadar giden sonsuz koşu oyunlarını “Sonic bu durumda olsa ne yapardı” düşüncesinden yola çıkarak birleştirdiğimiz küçük bir oyun var. İzometrik, iki boyutlu ve piksel bir yapıda Sonic olarak engellere çarpmadan yüzük toplamaya çalışıyoruz. Burası aslında klasik bir Sonic oyunu. En az belirtilen yüzük kadar yüzüğü düşürmeden üzerimizde tutmamız lazım ki aklımızdakini toparlayıp karşımızdakine söyleyebilelim. Kısa ve basit bir oyun olduğu için sık karşılaşıyor gibi gelebilir size belki ama tekrara düşüyor hissini azaltmak için hem renk hem de engel açısından çeşitlilik sağlanmış. Türde öne çıkmak için yapılan farklılıklar olumlu da olumsuz da olabiliyor, bu bence hoş bir mekanik olmuş. Klasik görsel roman havasından uzaklaştırmış.
Fakat The Murder of Sonic The Hedgehog’ta cezalandırıcı bir yapı yok. Gerek diyalog seçiminde gerek ise bu bahsettiğim düşünme sürecinde hata yapsanız, başarısız olsanız bile size sürekli şans tanınıyor. 1 Nisan için çıkartılmış hoş bir görsel romanda bence zaten pek zorlamaya gerek yok. Özellikle sonlara doğru biraz daha bu mekaniği zorlaştırdıkları için pek aşina olmayan insanların oynamasına engel yaratmamış olması güzel bence. Bunu daha çok birkaç saatlik tatlı bir deneyim gibi görmek lazım.
Odadan çıkıp yeniden yemek salonuna geldiğimizde görüyoruz ki kurban Sonic olmuş. Artık araştırma zamanı da tam olarak başlamış oluyor. Amy’nin herkese başta verdiği haritadan da bildiğimiz üzere vagon sırasına göre her vagona gidip etrafı kurcalamaya, kişileri soruşturmaya başlıyoruz.
Müfettiş Gadget göreve hazır
Knuckles barda, Vector ve Espio kütüphanede, Rouge ve Blaze gazinoda, Shadow dinlenme odasında, Sonic de kondüktör vagonunda olması gerekiyor. Tabii Sonic şu anda yemek salonunda olduğu için biz olay yerine gidene değin bardan başlayarak ilerliyoruz.
Bu süreç bence sıkıcı değildi, zor da değildi. Hatta oyundan o kadar keyif aldım ki keşke biraz daha uzun olsaydı dedirtti bana. Buradan sonrası artık spoiler içerecek.
Bu bir saatlik süreçte kimin ne yapıp ettiğini karakter içerisinde konuşarak ilerlerken trenin içerisinde Dr. Eggman’i anımsatan bir şeyler görmeye başlıyoruz. Elbette herkes hararetle oyuna dalmış durumda, kimse rolden çıkmadan katili bulmaya çalışıyor. O nedenle tuhaf bulsalar da çok üzerinde durmuyorlar o esnada.
Bütün ipuçlarından yola koyularak katili bulduğumuzdaysa ana karakterin başta fark ettiği “Sonic rol mü yapıyor, yoksa gerçekten kötü durumda mı,” ikileminin meğerse gerçek olduğu anlaşılıyor. Katile verilen bilgiye göre bayıltıcı ok kullanması söylenirken aslında yasak olan bu şeyin nasıl karta yazıldığından iyice şüpheler artış gösteriyor ve yavaş yavaş her şey açığa çıkmaya başlıyor.
Dünya hassas yapay zekaların cehennemidir
Kondüktörün emekli olması sebebiyle tren, kaç yıllık arkadaşını kaybetmek istemediği için Sonic ve arkadaşlarını Dr Eggman’in üssüne götürmek şartıyla Dr Eggman’le plan yaptığı ortaya çıkıyor. Bu sefer Sonic ve arkadaşlarını Dr Eggman’e verdiği müddetçe kondüktörle sonsuza dek ayrılmayacaklarını düşünen, yalnız kalma korkusu delice davranmasına neden olan treni durdurabilmek için işe koyuluyoruz.
E bu süreçte tren, kondüktörü bağlamış; tutsak tutuyor. Treni süren birisi yok. Peki, bu nasıl oluyor; derseniz, motora yerleştirilmiş bir flicky sayesindeymiş. Anlayacağınız; hem Sonic ve arkadaşları, hem kondüktör, hem biz, hem de flicky tutsak alınmış hâldeyiz.
O kadar uğraşın ardından her zamanki gibi Sonic ve arkadaşları günü kurtarıyor: Kondüktörün ve flickynin sağ salim trenden inmesini sağlayarak Dr Eggman’i başarısızlığıyla yalnız bırakıyorlar.
Sonic evrenini merak etsem de şu zamana kadar pek içerisine girememiştim. Zaten görsel roman türüne aşina ve suç içerikli hikâyeleri seven birisi olarak benim için ilaç gibi geldi bu oyun. Şahsen ücretsiz olmasaydı da alırdım gibime geliyor bana, 1 Nisan için çıkarılmış bir oyunun böyle uğraşılmış olması çok değişik sahiden. 1 Nisan sebebiyle mi “büyük i” harflerinin menüde ve isim ekranında gözükmediğini anlamadım. Acaba 1’e benziyor diye mi öyle yapmışlar, yoksa hata mı, emin değilim.
Hikâyenin ana konusunun arkadaşlığın önemi olması da çok güzel olmuş bence. Bir robotun duygularının olması ve tek arkadaşını kaybetmek istememesi hikayesel olarak çok hoş bir yaklaşım. Portal’daki Glados, Detroit’teki androidler gibi düşünebiliriz. Gerçi bunda duygulanmadım ama bir iç çekmedim değil.
Son söz
Böyle içerikler daha çıkartırlar mı, bilmiyorum ama sayelerinde çıkartmasalar ihtiyacım olduğundan bi’haber olacağım şeyleri fark etmiş oldum. En basitinden Tails’ı küçükken tarayıcıdan oynadığım Sonic oyunundan zaten seviyordum, bu oyunla birlikte yanaklarını sıka sıka sevesim geldi sürekli. Zihnimin tozlu raflarında kalmış, üstüne kat kat başka şeylerin gelmesiyle diplere gömülmüş bir sevdam açığa çıktı diyebiliriz.
Bu vesileyle erteleyip durduğum Sonic X’i izlemeye de devam edeceğim anlaşılan, fazla gaza geldim kendi kendime. “Gotta go fast,” diyerek noktalıyorum. Oynadıysanız ya da artık oynayacak olursanız mutlaka yorumlarınızı bekliyorum. Okuduğunuz için teşekkürler, hepinize iyi oyunlar ve sağlıcakla kalın.