Atarita sizin için inceledi! Editörlerimiz her oyun incelemesine saatlerce emek harcıyor ve bilmeniz gereken tüm detayları objektif şekilde ele alıyor. Nasıl yaptığımızı merak ediyorsanız inceleme politikamıza göz atabilirsiniz. |
Wanderstop’un PC inceleme kopyası, Annapurna Interactive tarafından Atarita’ya gönderilmiştir.
Selam! Bugün sizlerle rahatlatıcı oyun türündeki Wanderstop’un incelemesini yapmak için karşınızdayım. Kimisi The Stanley Parable’ın yapımcısının yeni oyunu olduğu için, kimisi de rahatlatıcı oyun türünde olduğu için bu oyunu radarına aldı. İlk kesimden gelen birçok kişinin oyunla ilgili ilk izleniminin çok olumlu olmadığının farkındayım. Bu incelemeyi okurken ön yargılarınızı bir kenara bırakarak benimle birlikte temiz bir sayfa açmanızı rica edeceğim. Değeceğinden emin olabilirsiniz. Bitki çayınızı aldınız mı? Almadıysanız bekliyorum. Acelemiz yok. Aldıysanız artık başlayabiliriz.
Gerçek anlamda “Arkanıza yaslanın ve rahatlayın” türünde bir yapım: Wanderstop
Rahatlatıcı oyunların genel olarak belli bir sistem üzerinden dönmeye başladığını fark ettiniz mi? Özellikle isimleri duyulan oyunların çoğunda çiftçilik ögeleri öne çıkan mekanikler arasında. Bina yapmak ya da bir şeyleri ekmek elbette ki rahatlatıcı bir eylem fakat birçoğu, deneyimlemek istediğimiz kadar rahatlatıcı bir deneyim sağlayamayabiliyor. Öğrenilmesi gereken sistemler ve farklı yapılar, birbirine oldukça benzeyen oyunlarda bile akıp giden bir yapı oluşturmuyor. Bu tarz oyunların elbette ki kitlesi var, yaptıkları işi kötülemiyorum. Kendim de o kitlenin içerisinde bir yere kadar var oluyorum. Fakat belki de rahatlatıcı oyunların içine bir türlü girememe sebebiniz aradığınızı bulamamaktan kaynaklanıyor olabilir.

Wanderstop; rahatlatıcı bir oyun olmayı mekanikleriyle değil, hikâyesi ve oyuncuyla kurduğu bağ sayesinde başaran bir yapım. Altını çizmek isterim, Wanderstop hikâyesiyle de klasik rahatlatıcı oyunlara benzemiyor. Birazdan da detaylandıracağım üzere terapi oyunu demek çok daha doğru olacaktır. Seçimler üzerinden önemli derecede değişmeyen ve tek bir sona sahip olan yapımımız, yaklaşık 12 saat sürüyor diyebilirim. Oyunun ağırlıklı olarak öne çıkan kısmı hikâye olması sebebiyle mekaniklerine başta değineceğim, sonra sürpriz bozmamaya (Spoiler vermemeye) özen göstererek hikâyesine odaklanacağım. Hikâyesinden ön bilgi edinmek istemeyenler inceleme süresince uyarı yaptığım yere kadar okuyabilirler.
Fantastik bir ormanın ortasında çay dükkânı işletiyoruz
Fantastik bir evrendeki bir ormanı hayal edin. Aklınızda nasıl bir şey canlanıyor? Karanlık, korkunç bir orman mı? Yoksa huzur verici, aydınlık bir orman mı? O koca ormanların ardında neler saklı? İşte, Wanderstop, büyülü bir ormanın ortasındaki çay dükkânını konu alıyor. Bu ormanın müdavimi olmadığı belli olan karakterimiz, yolculukları dükkâna çıkan gezginleri ağırlıyor. Farklı şekillerdeki kupalar sayesinde tamamen keyfinizce servisinizi seçebiliyorsunuz.

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Wanderstop çizgisel ilerleyen ve hikâye odaklı bir oyun olmasına rağmen yapısı kesinlikle gelişim üzerine değil. Sürpriz kaçırmadan ancak bu kadar detaylandırabiliyorum. Çay dükkânı simülasyonu gibi bir şey bekleyerek sakın ama sakın bu oyunu almayın. Oyundan beklentiniz için bunun altını çizmem özellikle gerekiyor. Oyun, çay dükkânı işletmemizden kaynaklı bize belli başlı tarım özelliklerini sağlasa da bunlar oldukça temel şeyler.
Altıgen bölgelere bölünmüş zeminde boşluksuz “I” ya da “Y” şeklini aldırarak ektiğiniz tohumlardan üç farklı bitki çeşidi oluşuyor: Küçük, orta ve büyük ağaçlar. Tohumlarınızı çoğaltmak ve çayı yapmanızı sağlayacak meyveleri elde etmek için bu yapılara ihtiyacınız var. Tohumlara doğru şekli verdiğinizde ortada oluşan yumurtayı büyütmek için sulama kabı, yerdeki yaprakları temizlemek için süpürge, çay yapraklarını toplamak için sepetimiz ve oluşan yabani bitkileri kesmek için de makasımız bulunuyor. Bu ürünlerin hepsini mutlaka kullanıyorsunuz.
Merdivenle bir sağa, bir sola kaymak bu kadar akıcı olmamalı!! İnsanın kaydıkça kayası geliyor…
Müşterilerin sizlere verdiği tarife uygun şekilde oluşturacağınız çay için birkaç önemli adım var. Burada aynı zamanda da oyunun en önemli mekaniğine geliyoruz. Çay makinemiz oldukça büyük ve sihirli bir yapı. Kocaman ağaçla neredeyse bir diyebileceğimiz yapı, tamamına erişebilmemiz için merdivenle taçlandırılıyor. Karakterimiz merdivenle bir sağa, bir sola yaparken animasyon öyle akıcıydı ki asla hareket süreçlerimde sıkılmadım. Kesinlikle başarılı buldum. Bu bir yana, size çay yapımını anlatıyordum. Doğru, devam edelim.

Soğuk, sıcak ve kaynar olmak üzere üç çeşit su sıcaklığımız var. Bunları müşterilerin tariflerine göre ayarlıyoruz. Aslında yapım çok basit: Körüğe basmazsanız soğuk, biraz basarsanız sıcak, barı tamamen doldurursanız da kaynar hâle geliyor. Anlayacağınız bu da mini oyun üzerine kurulu bir sistem. Sıcaklığını ayarladığımız suyla tek yapmamız gereken şey diğer malzemeleri eklemek oluyor.
Oyunun mekanikleri bundan ibaret diyebilirim. Bu oyunu bir şeyi başarma ya da çabucak halletme düşünceleriyle oynamamalısınız. Oyunun ana odağı gerçek anlamda rahatlamanız. Müşteriler keyifleri isterse sipariş veriyor, kimisi de sadece gezinip gidiyor. Zaman kaygınız yok. Çay yapraklarının olmasını beklerken daha da çok çay yaprağı toplayabilirsiniz. Kamerayla çerçevelere asmak için fotoğraf çekebilirsiniz. Hatta fotoğrafın içindeki fotoğrafın içindeki fotoğraf paradoksunu bile yapabilirsiniz. Bulaşıkları yıkamaya bırakabilirsiniz. Ya da şirin mi şirin Pluffinleri sevebilirsiniz!
Kan, ter, göz yaşı ve… Pluffinler?
Pluffinler, içtikleri çaya göre renk değiştiren ve etraftan eşyaları kapıp götüren özel penguenler. Şirin sesleri ve sevilesi yapılarıyla yapımıza eğlence katıyorlar. Konuşamıyor olabilirler ama oldukça yaramazlar. Onların erişebileceği bir yere kupanızı bırakırsanız alıp götürebilir, hatta içindeki içeceği içebilirler bile. Neyi nereye bıraktığınıza dikkat edin!

Oyunun 3 farklı oynanış şekli ve tasarımı var dersem yanlış olmayacaktır. İki boyutlu çizim üzerinden görsel romana dönük bir yapı, diğeri üç boyutlu olarak görsel romana yakın bir yapı ve son olarak da üç boyutlu olarak özgürce gezebildiğimiz, asıl oyun mekaniği olan yapı geliyor. Hikâyenin işlediği kısımlar neredeyse tamamen görsel roman gibi ilerliyor. Ses sanatçılarının bulunduğu yerler oyunun geneline bakınca çoğunluğu kapsamıyor. Bu detayların oyunun potansiyel oyuncusu olup olmadığınızı anlamanız için gerekli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, PC üzerinde deneyimlediğim oyunda herhangi bir optimizasyon sorunu yaşamadığımı belirtebilirim.
Grafikler herkese göre değil ama terapi herkese göre. E, terapi oyununa bir şans verseniz de fena olmaz gibi
Oyundaki tasarım seçimi tam olarak animasyon gibi bir deneyim yaşamanızı sağlıyor. Fakat bu da kiminin seveceği, kiminin sevmeyeceği bir şey. Üç boyutlu modellemeler kimisine belli düzeyde basit gelebilir. Oyunda tek yaşadığım sorun üç boyutlu modellemeler üzerinden oldu. Bazen var olduğu gözüken ama var olmayan modellemeler olabiliyor. Misal, yabani bitkiyi almanıza rağmen var gibi gözükebiliyor. Ya da kütüğün üstüne koyduğunuz objeniz kütükle birleşip içine girmiş gibi gözükebiliyor. Objeyi en azından geri alabiliyorsunuz ama yabani bitkinin var olmayıp gözükmesi, eylemle geri döndürülebilen bir şey değil. Mükemmeliyetçi birisiyseniz canınızı sıkabilir.

Fakat dediğim gibi oyunun öne çıkan özelliği mekanikleri değil. Bu oyuna yapı gereği rahatlatıcı bir oyun demekten ziyade terapi oyunu gibi deme sebebim de bu. Oyun içerik olarak rahatlatıcı, kah güldüren kah da ağlatabilen bir yapım. Aslında hayatın tam kendisi gibi. Herkeste aynı etkiyi mutlaka uyandırmayacaktır fakat özellikle travmalara sahip bir bireyseniz kendinizden parçalar görmeniz çok olası. Değişim üzerinden psikolojik anlatımlar rahatlatıcı bir oyunda yapılabilecek en güzel şekilde yapılmış. Bunların neler olduğunu merak ediyorsanız sürpriz bozan kısım geliyor, öğrenmek istemeyenler lütfen atlasın.
Yaşanmışlıklarınızla sizi karşı karşıya getirecek, uyaralım. Rahatlatıcı oyun sizi ağlatmayacağının garantisini vermiyor
Karakterimiz, Alta, kendini mağlubiyetsiz bir ömre adamış bir savaşçı. Kendini bildi bileli en iyi savaşçı olmak için çabalıyor, çalışıyor ve kazanıyor. Fakat bir gün işler eskisi gibi gitmiyor ve mağlup oluyor. Yolunda gitmeyen bir şeyler var. Onca çabaya rağmen Alta neden kaybetti? Nasıl kaybeder? Eksiği var demek ki. Daha çok çalışmalı, daha çok çabalamalı. Bunun için de ünlü kılıç ustasını bulmak üzere ormana yola çıkıyor.

Yolda üstüne ağırlık düşüyor, en ufak işlemesini bile kendi özene bezene yaptığı kılıcını kaldıramaz hâle geliyor. En nihayetinde bayılıyor. O zaman diğer karakterimiz, Boro ile karşılaşıyoruz. Boro, çay dükkânının sahibi ve aynı zamanda da Alta’yı ormanda bulup oraya getiren kişi. Alta’nın kılıcını sorunsuz şekilde kaldırabiliyor.
Alta; hırslı, tahammülsüz, agresif ve bıkkın bir karakter. Boro ise sakin, sabırlı, huzurlu ve mutlu bir karakter. Birbirlerinin tam zıttı olan bu iki karakterin kader ipleri bir araya geliyor ve düğüm oluşuyor. Alta ne yapacak? Yola devam mı edecek? Yoksa Boro’yu dinleyip bir süre çay dükkânında ona yardım ederek dinlenecek mi?

Hikâyedeki her bir karakter ve detayları bir şey anlatmak için dikkatlice seçilmiş. Özellikle iki boyutlu çizimli olan sahneleri tasarımsal olarak oldukça başarılı buldum. Alta’nın ses sanatçısını buradan tebrik etmek istiyorum. Kesinlikle Alta’ya uyan bir ses ve her sahnede duyguyu oldukça iyi yansıtabilmiş. Böyle duygu ağırlıklı bir yapımda karakterin sesi çok önemlidir. Ses olmadan, yalnızca yazılı olan oyunun genelinde de hayal gücünüz yeterliyse eksikliğini hissetmeden sahneleri daha da detaylandırıp gerçekçi hâle getirebiliyorsunuz.
Oyun gerçek anlamda rahatlatıcı bir oyun. Bazı rahatlatıcı oyunları öğreneceğim dolu özellikleri var diye oynamayı erteliyorum. Fakat Wanderstop’u yorgunluktan başım ağrırken bile açıp oynayabildim. Hatta baş ağrımı giderdi. Hikâye gereği duygu ağırlıklı olan kısımlar hariç oyunun müzikleri rahatlatıcı yapıya oldukça uygun. Oyunu bitirdikten sonra açıp dinleyesiniz gelebilir. Oyunun içinde kitaplar da olduğunu biliyor muydunuz? Posta kutusu bu oyunda birçok işe yarıyor. Kayıp kargoları adreslerine yolluyoruz ve bize geri gönderilen hediyelik eşyaları alıyoruz. Ve abonelikten gelen gerçekten durup okuyabileceğiniz kitaplarımızı temin ediyoruz.
Yaşantımızda yer etmemiz gereken bir cümle: “Sıkılmak büyük bir zevk olabiliyor.”
Oyun benim için gerçekten su gibi akıp gitti. Eskiden zaman kaygısı sahip ve dinlenmek için oturduğunda bile bir şeyler yapmadığında rahatsızlık duyan birisi olarak bana bu oyun gerçekten terapi gibi geldi. Oyunun ilk başlarında dükkâna sadece gezinmek için gelen müşteriler olması ve sipariş almak yerine gezinip bulunduğumuz yerin keyfini çıkartmamızın istenmesi ters gelmişti. Sonra yavaş yavaş alıştım ve bana öyle iyi geldi ki… Sürekli şu iş, bu iş diye kafası dolu olan birisi olarak öylece rahat durabilmek muazzamdı. Boro’nun da dediği gibi; “Sıkılmak büyük bir zevk olabiliyor.”

Gezgin huysuz bir tüccar teyzeden sıkıcı iş adamlarına, kozmik güçten şeytan avcılarına… Her türden müşteri, sipariş ve dinlenesi diyaloglar bizi bekliyor. Oyunu oynarken farkında olmadan kısa bir sürede karakterlerle bağ kurmuş oluyorsunuz. Tükettiğim bir üründen psikolojik yorum dönütleri almayı seviyorum. Ve kesinlikle bu oyunu yakınlarımın oynamasını çok isterim. Hangi anda ne düşündüklerini öğrenmek güzel olurdu. Bu oyun, bittiğinde bana favori durum komedisi dizim sona erdiğindeki yaşadığım o buruk hissi yarattı. Bir şekilde o 12 küsür saat kalbime dokunan tatlı bir animasyon filmi izlemişim gibi oldu. Ben zaten sulu göz bir insanımdır, o yüzden oynayıp ağlamazsanız “İdil amma abartmış yaa.” demeyin ama ben bayağı ağladım. İyi ki de ağladım ama ya, güzel deneyimdi. Böyle deneyimler hep olmuyor.
İncelemenin sonlarına doğru düşüncelerimi genel bir toparlamak isterim. Wanderstop, yüreğinize dokunan tatlı hikâyeleri seven kişiler için mutlaka bakılması gereken bir yapım olmuş. Ana odağı çay yapımından ziyade hikâye olduğu için mekaniklerin ya da yaptıklarınızın gelişmesini çok beklemeyin. Elbette ki kendi çapında gelişiyor fakat bu durum tahmin ettiğiniz gibi olmayacaktır. Bu oyunu fantastik bir evrendeki çay dükkânı simülasyonu gibi görmek yerine terapi deneyimi gibi olacak hikâye odaklı bir yapım olarak görmelisiniz. Burada sürprizi çok kaçırmamak için dilimi tuttuğum daha birçok psikolojik anlatımıyla kesinlikle örnek bir yapım olmuş. Yine de siz bu sözlerimden fazla beklentide olmayın. Fazla anlam çıkarıp psikolojiye önem veren birisi değilseniz ya da ortak yaşanmışlıklara denk gelmezseniz benim gibi hissetmemeniz çok olağan.
